Written by 08:18 Allgemein

Devrimci Eğitim ve Devrimci Ahlak

ALİ ÇARMAN

Daha özgür bir yaşam ve daha güzel dünyanın peşinde olanlar geride bırakılan doksanlı yıllardan itibaren korkunç denebilecek bir ideolojik bombardımana uğradılar. ‚Tarihin sonu geldi, savaşlar dönemi kapandı..‘ teraneleri oradan oraya savruldu. İnsanlığın, işçi sınıfı ve emekçilerin geçmişte nice bedeller ödeyerek elde ettikleri ne varsa yok sayılmaya başlandı. Herşeyi ama herşeyi ters yüz ettiler. Kuşkusuz bu saldırılar kısa bir dönem de olsa etkisini gösterdi. Yalan ile gerçek, yanlış ile doğru iç içe geçirildi. Ancak bu durum çok fazla sürmedi. Zira emperyalizm, gücünü özel mülkiyet ilişkisi üzerinde alan emek-sermaye çelişkisi, sömüren-sömürülen, ezen-ezilenler orta yerde duruyordu.

Deyim yerindeyse dünyanın her yerinden  ‚ekmek, adalet ve özgürlük‘ sesleri yükselmeye başladı ve çok değil yirmi yıl önce söylenenler tarihin çöplüğüne süpürüldü. Yakın bir zamanda olmasa da şöyle ya da böyle insanlık kapitalizm defterini kapatıp yeni ve tertemiz sayfaları açacak. Baskı ve sömürünün olmadığı gerçek özgürlükler dünyasında binbir türden çiçek açıp boy verecek. Ve geleceğe yürümek isteyenler dünün deney ve tecrübelerinden dersler çıkararak, yaşanan her denemeyi bilimin ışığında damıtarak doğru bildikleri yollarına devam edecekler. Yaşadığımız dönemin anlamı hiç kuşkusuz bu gerçekliktir. Ve bu gerçekliğin ayırdında olanların kendini sürekli yenilemesi, dünyada olup biten tüm olayları takip etmesi, her alanda bilgisini arttırması bugün her zamankinden daha fazla gerekli.

Sosyalizmin dehalarından Lenin; ‘Görevimiz yapımdır. Bunu başarmanın tek yolu ise çağdaş bilginin tümünü hazmetmek, sosyalizmi, kalıplaşmış ve ezberlenmiş formüller, kurallar, çözüm yolları, reçeteler, programlar durumundan çıkarıp önümüzdeki eyleme bir bütünlük kazandıracak yaşayan bir gerçek duruma getirmek, sosyalizmi bütün pratik eylemimizin rehberi yapmaktır.’ sözlerinde ne kadar haklıdır desek az gelir. İşte elimizde, Mihail İvanovic Kalinin’in kaleme aldığı, bu fikrimizi güçlendirecek her yanıyla öğretici derslerle dolu bir kitap. Hani bazı kitaplar vardır okuduğumuzda olağan üstü güzellikte bir kitap deriz. Veya bazı kitaplar vardır okuduğumuzda değişimimde büyük etki yapan bir kitap deriz. Önermede bulunduğumuz ‘Devrimci Eğitim ve Devrimci Ahlak’ kitabı okuyan her gencin, işçinin ve kadının değişiminde ve kendisini bulmasında yardımcı olabilecek kitaplar arasında yer alıyor.

Komsomol’un değişik tarihlerdeki kongrelerinde, toplantılarında, fabrikalar içinde genç işçilere hitaben yapılan konuşmalar ve konferansların derlemesi olan kitap,  gerek o yıllarda gerekse de bu günlerde önemli bir boşluğu dolduruyor. Yirmi iki başlık (bölüm) altında ele alınan kitabın her bir bölümü ayrı ayrı ele alınıp değerlendirilecek türden olsa da baştan sona bir bütünlük oluşturuyor. Mayakovski’nin Lenin destanı ile başlayan kitabın onikinci sayfasından kısa bir alıntı; “Gençlik çağı en büyük kavrama yeteneği çağıdır. Gençlik çağının özelliği, idealist coşkuları ta içinden duymasıdır. Gençlerde sürekli kendilerini feda etme isteği vardır… Bir şey daha var. Gençlik, kitle olarak olağanüstü bir biçimde samimi ve dürüsttür. İnsan, olgunluk çağında ne kadar samimi ve dürüst olursa olsun, hayat deneyimi, hayattan edindiği pratik dersler bir ölçüye vurulduğunda samimiyet ve coşkulu gençlik emelleri daha ağır basar… “

Kapitalistler gençliğe sürekli kendi ideolojilerini ve alışkanlıklarını, ‚hayatını yaşa ve politikaya uzak dur, çalışmadan köşeyi dönmeyi düşün, yanı başındaki genç arkadaşına çelme tak ki yükselesin, başkaları için kendini feda etme, uyuşturucu ile gerçekler dünyasından ve sorunlardan uzaklarda hayaletler dünyasında gezin, toplumsal kurtuluşu düşünmek yerine egoizmi düşün çünkü herkes zengin olabilir‘ fikirleriyle şırınga ederler.

Dünyayı değiştirmek ve dönüştürmek için yola çıkanlar açısından ise gençliğin toplumdaki yeri ve örgütlenme sorunu her zaman can alıcı bir sorun olmuştur. Sosyalistler, işçi ve emekçiler, gençlikte kendi geleceklerini görüp  bunun getirdiği sorumluluk bilinciyle hareket ederler. Arkadaşlığın, sömürü ve baskılara karşı birlikte hareket etmenin, kendi geleceğini kendi eline almanın önemini anlatırlar. Bunun için de Marksist olmak ve bilimi savunmak gerekir derler. Marksist olma konusunda  kitaba dönüp bakarsak; ‚Marx’ı, Engels’i, Lenin’i okumak yeterli değil…  Şablonculuktan uzak durulmalı.. Marksizmi öğrenmek demek, Marksist  yöntemi benimsedikten sonra, uğraşımıza bağlı tüm sorunlarda Marksistce çözümler getirebilmeyi başarmak demektir.‘ (sayfa 14).  Günümüz dünyasında teknik ve bilimdeki baş döndürücü gelişmeler karşısında olup bitenleri anlayabilmemiz için; doğadaki her olaya kafa yormalı, bilimin tüm alanlarına ilgi duymalı, kendimizi durmak bilmez bir biçimde bilinçlendirmeliyiz. Edindiğimiz bu bilinci ise her fırsatta, her koşulda işçi ve emekçilere götürmeliyiz. Ancak o zaman taşıdığımız ada layık olur ve her şartta, en karanlık koyu günlerde dahi doğru yoldan çıkmayız.

Kalinin, arkadaşlık duygusu konusunda, mücadelenin, örgütlenmenin insanları inanılmaz bağlarla birleştirdiğini ve disipline ettiğini belirtir.  En önemlisi de sınıfsal dostluğun mutlak geliştirilmesi gerekliliğinin altını çizer. Sosyalistlerin arkadaşlık ve dostluk konularındaki hassasiyetleri günlük çalışmaların daha verimli geçmesinde olmazsa olmazlarımız arasında yer almalıdır.

Kitabın beşinci bölümünde yer alan şu belirleme Marksizm-Leninizm bize şu yada bu sorunu çözümleme olanağı veren bir anahtardır. ‚O, sadece sorunlara doğru olarak yaklaşma ve çözme konusunda olanaklar sağlar, çözmez. Ancak bu, hayattaki tüm olaylar için hazır bir reçete değildir!‘

Kitapta en uzun bölüm devrimci ahlak bölümüdür. Hiç kuşkusuz devrimci ahlak ve maneviyat bir günde oluşmadı ve devrimci ahlakın temeli işçi sınıfı davasına ve halka olan sadakatten gelir. Kitabın her satırında buna ilişkin yazılar bulmak mümkün. Kalinin;  ‚maneviyat, ya da ahlak, insan toplumunun oluşumunun başlangıcında beri vardır. Ve onun ekonomik gelişmesiyle belirlenir.‘ tespitini yaparak Engels’ten bir alıntıya başvurur: ‘Değil mi ki toplum şimdiye dek sınıfsal çelişkiler içinde gelişmiştir, ahlak da daima sınıfsal olmuştur; bu ahlak ya egemenliği, ya egemen sınıfların çıkarlarını haklı göstermiş, ya da baskı altında bulunan, fakat artık bu egemenliğe karşı yeterli derecede sağlaşmış olan sınıfın nefretini ifade etmiş ve baskı altındakilerin ilerdeki çıkarlarını savunmuştur’(Anti-Dühring) .

Burjuva toplumunda; eğitim, sanat, sinema, tiyatro, basın, din ve çeşitli örgütlerin ne anlam ifade ettikleri ve hangi sınıfın ahlakını yaydıklarını içeren yazılar az değil. Bugün bizlerin de en çok karşılaştığımız bir sorun olan; kitle çalışması ve kitlelere nasıl yaklaşılmalı konusunda; burnu büyük, kendini beğenmiş ve akıl veren olmayın, doğal ve yalın olun!‘ (sayfa 110.111 )  Kitlelerin düşüncelerini büyük bir sabırla dinleyin ve onlardan öğrenmeye çalışın. Kitap, devrimci ahlak bölümünde ayrıca Lenin ve Stalin’in partisindeki çalışmalardan onlarca örnekler sunar bizlere.

Son sayfalarında yer alan; ‚Herkesin kaybettik dediği faşizmin kuşatması altında kendinden emin bir biçimde zafer kazanmamız gerekiyor ve kazanacağız. Fakat zafer gökten zembille inmeyecektir.‘ sözleri propagandacı ve ajitatörün nasıl olması gerektiğinin açık tarifidir. ‘Devrimci Eğitim ve Devrimci Ahlak’ kitabının en dikkat çeken yanı baştan sona gençlere sesleniyor olmasıdır. Kitap, gençlerin çalışmasının bir parti için ne anlam ifade ettiği açısından örneklerle dolu.

Yaptığımız en basit işten, atılan en küçük adıma kadar tüm çalışmalarımızın, işçi sınıfı davasına yararlı olup olmadığına bakarak değerlendirmeliyiz. İşçilerin, emekçilerin sevgisini ve güvenini ancak o zaman kazanabiliriz. Daha sıkı dostluklar, arkadaşlıklar ve daha verimli çalışmalar üzerinden, yalnız kendisi için değil insanlığın kurtuluşu için mücadele edenlerin başucu kitapları arasında yer almalı ‘Devrimci Eğitim ve Devrimci Ahlak’ kitabı…

Close