Written by 17:25 POLITIKA

Erdoğan AB’den umduğunu bulamadı

Büyük umutlarla ve yeni bir başlangıç için Varna’da yapılan Türkiye-AB Zirvesi’ne katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan eli boş döndü. AB liderleri Donald Tusk, zirveden bir sonucun çıkmadığını, sadece diyaloğun sürmesine karar verdiklerini söyledi. Açıklamalara bakılırsa Türkiye-AB ilişkilerinde normalleşme kısa sürede gerçekleşmesi beklenmiyor.

26 Mart’ta Bulgaristan’ın Varna kentinde yapılan Türkiye-AB Zirvesi’ne büyük umutlarla giden ve geçmiş sıkıntıları bir yana bırakıp yeni bir başlangıç yapmayı hedefleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, istediğini almadan geri döndü. Zirveye katılan AB temsilcileri insan hakları, Kıbrıs, Yunanistan ve Afrin konusunda eleştiriler yönelttiler.

AB-Türkiye Zirvesi’nden bir ilerleme sağlanmayacağı aslında geçen hafta toplanan AB Zirvesi sonrasında yayınlanan basın açıklamasından anlaşılıyordu. Türkiye’nin Güney Kıbrıs Cumhuriyeti gemilerine uyguladığı boykot ve iki Yunan askerinin tutuklamasına karşı açık mesajların olduğu açıklamada ayrıca, Türkiye’nin Afrin’e yönelik yaptığı askeri operasyon konusunda da endişeler dile getiriliyordu.

Zirve tarafından alınan bu kararlar AB Dönem Başkanı Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov, AB Konsey Başkanı Donald Tusk ve AB Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker tarafından Varna’da bu kez sözlü olarak Erdoğan’a iletildi ve bu politikalardan vazgeçilmesi istendi. Buna rağmen Erdoğan, zirveye ilişkileri normalleştirme hatta vize serbestisi ve gümrük birliği anlaşmasının güncellenmesi gibi uzun zamandır üzerinde tartışma yürütülen konularının yeniden ele alınması umuduyla katıldı. Zirve öncesinde verdiği mesajlarda AB ile gerilimi bir yana bırakıp ilişkileri normalleştirme niyetinde olduğunu açık olarak ifade etti.

KIBRIS VE YUNANİSTAN İLE GERİLİM ETKİLİ OLDU

Zirve öncesinde ve sonrasında yapılan açıklamalara bakılırsa, Türkiye-AB ilişkilerinde Türkiye’nin Yunanistan ve Güney Kıbrıs Cumhuriyeti’yle ilişkileri germe üzerine kurduğu siyasetin aleyhine döndüğü anlaşılıyor. Her iki üye ülkenin haklarını savunan Tusk ve Juncker, bir şekilde Erdoğan’a Kıbrıs ve Yunanistan ile ilişkilerin normalleştirilmemesi durumunda Türkiye ile fazla bir ilerlemenin olmayacağının mesajını da vermiş böylece. Geçmişte de Türkiye ile AB arasında tartışma konusu olan Güney Kıbrıs’un bu kez Akdeniz’de doğal gaz aramaları vesilesiyle gündeme geldi. Geçen Şubat ayında, Türkiye, Güney Kıbrıs’ın doğalgaz arama çalışmalarını engellemek için çok sayıda savaş gemisini harekete geçirmişti.

AB’NİN İNSAN HAKLARI VE AFRİN SAMİMİYETSİZLİĞİ

AB liderleri Türkiye’de otoriter rejim, insan hakları, OHAL ve basın konusunda bildik eleştirilerini zirvede de değişik vesilelerle gündeme getirdiler. Ancak Alman basınında yer alan haberlere bakılırsa, bu kez daha çok Yunanistan ve Kıbrıs üzerindeki tartışma gerilimin kaynağı oldu. Bu da Türkiye’deki insan hakları ihlalleri ve basın özgürlüğü konusundaki sorunların geçmişte olduğu gibi gelecekte de Türkiye-AB ilişkilerini fazla sarsmayacağı anlaşılıyor. Özellikle sığınmacı anlaşması konusunda daha önce verilen karşılıklı sözlerin tutulacağını taraflar zirvede bir kez teyit ettiler. AB Komisyonu Başkanı Junker, kalan 3 milyar Euro’nun da Türkiye’ye gönderileceğini ifade etti.

AB liderlerinin Afrin konusundaki mesajları, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in yaptığı gibi samimiyetsiz oldu. 58 gün boyunda Türkiye’nin Afrin’e yönelik Zeytin Dalı Operasyonu konusunda sadece “endişelerini” ifade eden AB yöneticileri, zirvede daha sert bir tutum takındılar. Junker basın toplantısında açık olarak, “Terörle mücadele kurallara uygun ve uluslararası hukukun belirlediği çerçevede yürütülmeli” diyerek AB’nin endişesini dile getirdi.

Bu endişelere rağmen AB yetkilileri ve ülkeleri, operasyon sürdüğü günlerde Erdoğan’a karşı açık ve net bir çağrı yapmaktan kaçındılar. Ayrıca, sığınmacı anlaşması çerçevesinde verilmesi öngörülen paranın bir bölümü tam da operasyon devam ederken havale edildi. Bütün bunlar, AB’nin Afrin ve insan hakları ihlalleri konusundaki eleştirilerin pek samimi olmadığı görülüyor. Dahası, başta Almanya olmak üzere, AB ülkeleri buna rağmen Türkiye’ye silah satmaya, güney sınırlarını koruması için askeri yardım yapmaya devam ediyor. Sığınmacılara yardım için verilen paranın bir kısmının güvenlik için kullanıldığı ortaya çıkmasına rağmen bu konuda eleştiriler yöneltilmedi.

HERKESLE STRATEJİK ORTAK!

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zirve öncesinde AB tarafını yumuşatmak için AB üyeliği hedeflerinin sürdüğünü, bölgede AB ile ortak stratejik bir partner olmak istediği yönündeki açıklamaları, şimdilik pek fazla dikkate değer görülmüyor. Bazı Alman gazeteleri, Erdoğan’ın “AB üyeliği hedefimiz sürüyor” sözünü başlığa çıkarsa da bunun kısa sürede olmayacağı konusunda herkes hemfikir. Erdoğan ise, ABD ve Rusya’ya dediği gibi AB’ye de “stratejik ortak” olarak tanımladı. Junker’in bu teklife “Stratejik partner olarak samimi ve dürüst bir diyalog tesis etmeliyiz. Suriye’deki müdahalenin uluslararası hukuk çerçevesinde olmasını istiyoruz, şartımız budur” şeklinde yanıt vermesi dikkat çekici.

Dolayısıyla Erdoğan’ın bir biriyle değişik alanlarda mücadele içinde olan, farklı hedef ve planları olan güçlere yaptığı aynı “stratejik ortaklık” teklifinin pek de inandırıcı olmadığını AB liderleri fark etmiş olmalı ki bunun üzerinde pek durulmadı.

İLERLEMEDEN DİYALOĞA DEVAM

Erdoğan’ın büyük anlam yüklediği ve umut bağladığı Varna Zirvesi’nden elle tutulur bir sonuçla dönmediği ortada. Her ne kadar Türk basını “AB ile bahar havası” ekseninde başlıklar atsa da, Alman basınında bunu doğrulayan bir ibare yer almadı. AB Konseyi Başkanı Donald Tusk’un zirve sonucunu, “Eğer bu toplantıda kararlara ve tavizler mi ulaştınız demek istiyorsanız, benim cevabım hayırdır. Tüm endişe ve çekincelerimizi gündeme getirdik. Basın özgürlüğüyle, ikili ilişkilerle ilgili, Suriye’deki harekatlarla ilgili endişelerimiz dile getirdik. Bu akşam, Avrupa Birliği’yle Türkiye arasındaki diyaloğun devam ettirilmesine odaklandık ve diyaloğun devam ettirilmesin mutabık kaldık” şeklindeki sözleri özetliyor. Bu nedenle Erdoğan’ın umudu başka bahara kaldı. Zira Haziran ayında AB Dönem Başkanlığı’nı devralacak Avusturya, zirveden önce müzakerelerin dondurulması çağrısında bulunmuştu. Başbakan Sebastian Kurz’un altı aylık dönem başkanlığında Türkiye ile bir ilerlemenin olmaması için büyük bir gayret sarf edeceği bugünden görünüyor. Dolayısıyla, Erdoğan’ın beklentileri gerçekten de başka bahara kaldı ve zirve de “Türkiye-Avrupa görüşme terapisi”ne (Rheinsche Zeitung) dönüştü. (YH)

Close