Written by 14:55 Allgemein

Eriyen kilise, hırçınlaşan Vatikan

Katolik dünyasının ruhani lideri Papa 16. Benedikt’in İngiltere’den sonra İspanya ziyareti de oldukça tartışmalı geçti ve yaygın protestolar gerçekleşti. Bir din adamından çok siyasetçi gibi davranmakla eleştirilen Papa ve Vatikan yönetimi ise bir yandan sert çıkışlar yaparken, bir yandan da “Dinden uzaklaşan Avrupa halklarına Hıristiyanlığa yeniden dönüş” çağrısı yapıyor. Peki Vatikan’a ve Papa’ya karşı bu tepkilerin arkasında neler yatıyor? Kilise “Hıristiyanlık değerlerine yeniden dönüş kampanyası”na neden ihtiyaç duyuyor? Din ve kilise Avrupa’da halk içinde ne kadar etkili? Bu soruların yanıtını Özgür Düşünce Derneği Kuzay Ren Westfalya Şube Başkanı Hans-Peter Keul ile yaptığımız söyleşide aradık.

Kurtuluş Mermer

Papa son dönemlerde yaptığı açıklamalarla Avrupalılara sık sık ‚Hıristiyanlık değerlerine geri dönme‘ çağrısı yapıyor. Bunun arkasında yatan nedir?
16. Benedikt, bir önceki Papa’ya göre Avrupa merkezli ve daha gerici birisi. Neticede engizisyonun devamı olan dini bir yapının başkanlığını yapıyor. ‚Opus de‘ adlı gerici kanadı destekliyor. Bunlar bir ‚Tanrı devleti‘ kurulmasından yanalar. Yani bir taraftan İslam’ı suçluyor, diğer taraftan kendileri de bir din devleti kurmak istiyorlar. Papa ve Vatikan’ın bu çağrısının arkasında, Avrupa’da halkın giderek kiliseden uzaklaşması gerçeği var. İnsanların eğitim düzeyi arttıkça kiliseye ihtiyaç da azalıyor. İnanmak, bilmek anlamına gelmiyor çünkü…

İnsanlar gerçekten kiliselerden uzaklaşıyorlar mı; öyleyse bunun nedenleri nelerdir?
Kiliseden uzaklaşma son zamanlarda daha da hızlandı. Özellikle kilise kurumlarında çocuk ve gençlere taciz olayları ortaya çıktıktan sonra. Aslında böyle olaylar eskiden beri yaşanıyordu. Ama artık eskisi gibi gizleyemiyorlar. Artık mağdurlar geç de olsa yaşadıklarını söyleme cesareti buluyorlar.
Bir de insanlar eskiden kilisede aradıkları değerleri artık başka yerlerde arıyorlar. Giderek, ‚öte dünyada‘ değil de bu dünyada mutlu olmayı tercih ediyorlar. ‚Öteki dünyada herşey iyi olacak‘ vaadi artık eskisi gibi insanları kolay kolay etkilemiyor. Bugün kiliseye üye olanların bile bir bölümü tanrının varlığına inanmıyor. Diğer taraftan düşünen bir kesim, kilisenin kurumsal tutumunu beğenmediği için tepki gösterip ayrılıyor. Bütün bunların sonucunda ağırlıklı olarak kırsal bölgelerde etkisini sürdüren kiliseye gösterilen saygı bu bölgelerde bile 4-5 yıl öncekine göre ciddi biçimde azalmış durumda.

Papa İspanya ziyaretinde hükümeti, ’30’lu yıllardaki gibi‘ davranmakla suçladı ve laiklikten yakındı. Din ve siyaset ilişkisi bakımından nasıl bir gelişme yaşanıyor?
Din ve kilisenin mevcut siyasi düzeni destekleme rolü dün olduğu gibi bugün de geçerli. Bu durum özellikle Almanya’da göze çarpıyor. Örneğin ordu içinde maaşlı din adamaları çalışıyor. Kilise giderlerinin yüzde 85’i devlet tarafından karşılanıyor. Ayrıca, zamanında Fransızlar tarafından işgal edilen kilise toprakları için devlet, kiliseye hala tazminat ödüyor…
İktidar ve din, siyaset ve kilise ilişkisi çok eskiye dayanıyor tabii. Bir köle dini olarak ortaya çıkan Hıristiyanlık, Roma İmparatorluğu’nu çöküşten kurtarmak için Büyük Konstantin tarafından resmi devlet dini olarak kabul edilmişti. Ve yüzyıllardır, yönetenlerin insanları aldatmaları konusunda önemli bir rol oynadı. ‚Burada acı çekiyorsunuz ama öte dünyada güzellik içinde yaşayacaksınız‘ gibi…
Yakın dönemde ise kilisenin faşist iktidarlarla kurdukları ilişkiler hala hafızalarda. İtalya’da faşist Mussolini’nin iktidara gelmesinde Papalığın büyük rolü oldu. Ve faşistlerin iktidarı döneminde kiliseye yeniden önemli avantajlar sağlandı. Almanya’da da o dönemlerde kiliselerle Naziler arasında anlaşmalar yapıldı. Kilise, kendi gençlik örgütünü feshederek Hitler Gençliği’ne devretti. Örneğin, 1941’de Hitler Sovyetler Birliği’ne saldırdığı zaman Papa 12. Pius O’nu tebrik etmiş ve şunu söylemişti: ‚Dinsizlerin ülkesine karşı yaptığınız saldırı büyük bir sevaptır, size başarılar dilerim‘. Yine 2. Dünya Savaşı’ndan sonra haklarında soruşturma açılan yüksek rütbeli birçok SS subayı Vatikan’dan aldıkları pasaportlar sayesinde kaçmayı başarmışlardı.

Close