Written by 21:44 POLITIKA

Faşizmden kurtuluşun 80. yılı: Tarihi unutturma çabaları boşuna

ZEYNEP SEFARİYE EKŞİ

8 Mayıs 2025. 55 milyon insanın yaşamını kaybettiği, tarihin en kanlı sayfalarından biri olan Nazi Almanya’sının teslim alınmasının, faşizmden kurtuluşun 80. yıl dönümü. Savaşın bitirildiği gün, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği bayrağı iki Sovyet askeri tarafından Reichstag’a dikildi. Fotoğrafla belgelenen o an, savaş yıkıntılarının griliğiyle kurtuluşu simgeleyen kızıl bayrak hafızalara kazımıştır. Almanya kayıtsız-şartsız teslim olmuş, halkları acılara boğan, ülkeleri viran eden Nazi Almanyasına son verilmiştir.

Uzun zamandır her 8 Mayıs günü Almanya’nın her yerinde faşizm, ırkçılık ve paylaşım savaşları kınanmakta, kurtuluş kutlanmaktadır. Anmak aynı zamanda yaşananları yeni nesillere aktararak, toplumsal hafızayı korumakta ve güçlendirmektedir.

Ama özellikle Ukrayna savaşından bu yana, 8 Mayıs günü yaklaştıkça, sadece AfD tarafından değil, hükümet yetkilileri ve kurumları da anmanın nasıl olacağı, Rusya’nın davet edilip edilmeyeceği, orak-çekiçli bayrağın yasaklanması gibi konuların yanı sıra, kurtarıcıların kim olduğu gibi tartışmalarla da tarihi gerçekleri karartmak amacıyla yapılıyor. Sadece gerçekleri karartmak değil, tarihi bugünkü çıkarlarına göre yeniden revize etmenin çabası içindedirler.

Tarihe çizgi çekmek / Schlussstrich

Almanya iki büyük paylaşım savaşının da asıl sorumlularından biri. Yaşananlar tarih açısından çok uzak bir geçmişe ait değil ve hayatın her alanında izleri halen mevcut. Parmakla sayılacak kadar az sayıda bile olsa halen Nazi döneminin canlı tanıkları var. Milliyetçiliğin ve sağa kayışın artmasıyla birlikte, ilerici güçler milliyetçiliğin ve ırkçılığın varabileceği tehlikeli sonuçlar açısından toplumsal belleği canlı tutmanın çabası içinde. Çünkü toplumda alttan alta ‘geçmişi unutma’, ‘eski defterleri kapatma’ fikirleri yaygınlaştırılmaya çalışılıyor.

Son birkaç yıldır “hatırlama kültürü” (Erinnerungskultur) ve olanlara noktayı koyma (Schlussstrich) konulu kamuoyu yoklamaları yapılıp, istatistikler açıklanıyor. EVZ (Stiftung Erinnerung Verantwortung Zukunft) adlı vakıf yaptığı araştırmaya katılanların yüzde 38,1’inin ‘artık nasyonal sosyalist dönemin kapatılması’ndan yana olduklarını, yüzde 37,2’sinin ise bunu reddettiğini belirtmiş.

Sadece istatistikler değil, SPD Eş Başkanı Lars Klingbeil da Ukrayna savaşından sonra yaptığı ‘meşhur’ Tiergarten Konferansında, artık geçmişe ‘son nokta / Schlussstrich’ çağrısı yapmayı ihmal etmemişti.

“Almanya’nın Nazi geçmişinin artık gündem olmaktan çıkması fikrinin yaygınlaştırılmaya çalışılması kimin işine yarayacak” diye sorulabilir. Bunun cevabı da, Alman devletinin ve sermayesinin dünyada oynamak istediği rol için ‘yüz karası tarihinin’ hem Almanya hem de dünya halklarının hafızalarından silinmesi işini kolaylaştıracaktır.

Müttefik güçler mi Sovyetler mi kurtardı?

Sadece Ukrayna savaşından sonra değil, öncesinde de Almanya’yı ve dünyayı faşizmden asıl kurtaranların başta ABD olmak üzere İngiltere ve Fransa olduğu propagandası yapılıyor. Tarihten gelen Rusya ve kapitalizmin alternatifi olan sosyalizm düşmanlığı nedeniyle, asıl kurtarıcı gücün SSCB ve Kızıl Ordu olduğu fikri hep unutturulmaya çalışılıyor.

Nazi Almanyasını durdurma mücadelesinde yaşamlarını kaybeden askerlerin sayısına bakmak bile gerçeği gösteriyor. Hayatını kaybeden 55 milyonun 27 milyonu Sovyetler Birliği, yaklaşık 500 bini ABD, İngiltere 330 bin, Fransa ise 360 bin kayıp vermişti. Nazi Almanyasını asıl yenilgiye uğratan Kızıl Ordu’dur.

Berlin’de verilen savaşta Kızıl Ordu çok fazla kayıp vermişti. Teslimiyetten sonra, yaşamını kaybeden Sovyet askerleri ülkelerine götürülemediği için Berlin’de Sovyet askerlerinin anısına 10 hektarlık alana bir anıt park yapıldı. Orada bir sembol tabutun üzerinde Almanca ve Rusça şöyle bir yazı var: “Kızıl Ordu’nun gücü, Alman halkı da dahil olmak üzere diğer halklara karşı ırkçı nefret beslememesinde, bütün halklar ve uluslar için eşitlik ruhuyla, diğer halkların haklarına saygı ruhuyla eğitilmiş olması gerçeğinde yatmaktadır.”

Bu sözler bugünkü tartışmalara da en güzel cevabı veriyor. Alman sermayesi ve hükümetleri dünya pazarlarını yeniden paylaşım kavgasında güçlü olmak için, daha fazla askerileşmenin ve savaşlara hazırlanmanın halk nezdinde kabul görmesi için bütün olanaklarını kullanıyor. Ve bunun için ‘Rusya her an Almanya’ya saldırabilir’ demagojisini güçlendirmek için 8 Mayıs’ı da malzeme yaparken, tarihi unutturmak istiyor.


AfD’nin demagojisi: Kurtulmadık, battık

8 Mayıs antifaşistler tarafından yıllardır kurtuluş günü olarak kutlanıyor ama devletin tutumu uzun yıllar suskun kalma şeklindeydi. Belki bunun önemli etkenlerinden biri, Nazi döneminde görev yapan azımsanmayacak sayıda faşist kadronun 50’li yıllardan sonra orduda, anayasayı koruma teşkilatında ve hükümet kurumlarında görev almaya devam etmesiydi. Örneğin; 1970’de Willy Brandt’ın başbakanlığı döneminde, faşizmden kurtuluşun 25. yılında yapılmak istenen hükümet açıklamasına CDU/CSU ‘çöküş günü kutlanmaz’ diyerek karşı çıkmıştı. Bu geleneği ırkçı AfD’nin önceli diyebileceğimiz Pegida Leipzig’de ‘Rusların katlettiği Almanları anma’ eylemleriyle aktif olarak sürdürmüştür. 2020 yılında 8 mayısın tatil günü olması için toplanan imzalar parlamentoda görüşülürken AfD’li Alexander Gauland, ‘8 Mayıs Almanya’nın mutlu günü ilan edilemez’ diyerek itiraz etmişti. Bugün ise Alice Weidel ‘kendi ülkemizin çöküşünü kutlayamayız’ diyerek, Nazi döneminin savunucusu olduklarını gizleme ihtiyacı bile duymamaktadır. Bunun için yalan ve demagojiler tarihi gerçekleri çarpıtmaya devam etmektedirler.

Bu tutumlara karşı bilinen olumlu örnekler ise, Willy Brandt’ın 1970 yılında Varşova gettosunda yaşamını kaybeden insanlardan özür dilemek için diz çökmesi ve 1985 yılında Richard von Weizsäcker’in 8 Mayıs konuşmasında ‘Başta Nazizme karşı mücadele eden Sovyet ve Polonya halkı olmak üzere anlatılamaz acı çeken insanları’ anmasıdır.

8 MAYISIN ANISINA ESTHER BEJARANO’YU ANMAK!

Esther Bejarano hayatı boyunca günlük politik gelişmelere karşı duyarlı kaldı ve kendi deyimiyle; bazıları ‘Bir daha asla!’yı hayati görevi yaptı. 8 Mayıs’ın resmi tatil günü olması için kampanyalar başlattı. Bu temelde Berlin eyaletinde ilk olarak 2020’de 8 Mayıs resmi tatil günü ilan edildi. 80 yıl dolayısıyla bu yıl da 8 Mayıs Berlin’de tatildi.

Close