Written by 09:35 POLITIKA

Büyükbabam savaşta donmuştu

8 Mayıs’ın Kurtuluş Günü olarak adlandırılması ülke ruhuna iyi geldi. Oysa 1945’te kurtarılan Almanlar değil, dünyaydı.

Anastasia Tikhomirova/TAZ

„Kurtuluş Günü“ 8 Mayıs 1945, 78. kez Almanya’da alışılagelmiş  anma törenleriyle kutlanıyor. Dünya Savaşı’nın sona ermesinden 25 yıl sonra Willy Brandt döneminde 8 Mayıs resmi olarak anılırken, CDU hala kutlamaya gerek olmayan bir yenilgiden üzüntüyle bahsediyordu.
15 yıl sonra bu tarih, Batı Almanya’da Almanya’nın Nasyonal Sosyalizm’den kurtuluşunun siyasi bir anma günü olarak önem kazandı. Doğu Almanya’da ise bu gün 1950’den beri Alman halkının Hitler faşizminden kurtuluş günü olarak kutlanıyordu.
Ancak, anılacak tarihi olayın belirlenmesi bugün bile çok ciddiye alınmış gibi görünmüyor. Çünkü gerçekte kim özgürleştirildi? Altı milyon Yahudi ve yaklaşık bir milyon Sinti ve Roman’a karşı tüm zamanların en kötü  soykırımını gerçekleştiren Almanlar mıydı gerçekten?
Doğu Avrupa’ya karşı bir imha savaşı başlatan, Doğu Avrupa halklarını aç bırakan, köleleştiren, tecavüz eden ve ırkçı saiklerle milyonlarcasını öldüren Almanlar mı? Çoğunluğu savaşın sonuna kadar Hitler’in ateşli destekçileri olan Almanlar mı? Yahudi komşularının mülksüzleştirilmesinden büyük kazanç sağlayan ve milyonlarcası 1945’te hala NSDAP üyesi olan Almanlar mı?
Alman okullarında hala büyük ölçüde öğretildiği şekliyle tarih, bu tarihsel gerçekliği bastırmaktadır. İnsanlığa karşı işlenen bu suçları tek başına işlediği varsayılanlar Hitler ve Nazi yandaşlarıdır. Alman Yahudileri dışında, çoğunluğu Doğu Avrupa kökenli olan kurbanlar hakkında neredeyse hiçbir şey öğrenilmiyor.
Bunun yerine, Almanların kendileri Hitler’in kurbanları olarak stilize ediliyor. Başka seçenekleri olmadığı, hatta direnişte topluca savaştıkları söyleniyor. „Hitler’in iktidarı ele geçirmesi“ teriminin de kullanılmasıyla, sanki zavallı Almanya 1933-45 yılları arasında Hitler tarafından zorla işgal edilmiş gibi bir hava yaratılıyor.
Bu efsaneler devam ediyor. Ne de olsa Stalingrad’daki Wehrmacht görevinden sonra bir Sovyet savaş esiri olan ve orada donan büyükbabayı hatırlamak, yolda yaktığı Sovyet köylerini ya da işlediği diğer savaş suçlarını hatırlamaktan daha kolay; Ya da gerçek antisemit duyguları ya da ihbarları yerine Yahudi komşularını saklayan büyükanne ve büyükbabalar hakkındaki yalan; enkaz altındaki kadınlar ya da yağmacı ve tecavüzcü Kızıl Ordu askerleri efsanesi.
Bu baskı, Wehrmacht subaylarının cephede çektikleri acılardan yakındıkları anılarını, bu anılardaki antisemit ve ırkçı ifadeleri bir bağlama oturtmadan yayınlayan Alman medyası tarafından da teşvik edilmektedir. Ya da „Unsere Mütter Unsere Väter“ (Annelerimiz Babalarımız) gibi Alman Nazilerine insani bir yüz kazandıran dizi ve filmler, Belaruslu partizanların mücadelesini ve Almanların onlara karşı yürüttüğü ırkçı imha savaşını anlatan „Komm und Sieh“ (Gel ve Gör) gibi başyapıtlar bu ülkede çok az ilgi gördü, hatta Sovyet propagandası olarak ilan edildi.
Tüm bunlar, sadece kolektif değil bireysel suçluluk duygusuyla da yüzleşmekten kaçınan Almanların yarısından fazlasının sahip olduğu zihniyete ve dünya anma şampiyonaları olarak kendilerini kutlamalarına katkıda bulunuyor. Bunlar 8 Mayıs gibi günlerde de ortaya çıkıyor. Çünkü Almanya’nın kurtuluşundan bahsedenler genellikle Almanların gerçek suçunu kabul etmeye ve bununla yüzleşmeye hazır değildir.
Dünya Nazi Almanya’sından kesinlikle kurtuldu, Yahudiler imha kamplarından kurtarıldı, kapatılan ve işgal edilen Doğu Avrupa köyleri ve şehirleri Kızıl Ordu tarafından özgürleştirildi. Berlin’in antisemitizm komiseri Samuel Salzborn, Alman toplumunun bugün kendi geçmişiyle yüzleşmenin henüz başında olduğunu söylüyor. ABD ve birçok Doğu Avrupa ülkesi örneğinde olduğu gibi, bu tarihi önem taşıyan günün adının „Alman Faşizmine Karşı Zafer Günü“ olarak değiştirilmesi ve resmi bir kutlama ve anma günü haline getirilmesi, samimi bir hatırlama yönünde atılacak bir adım olacaktır.
Çeviren: Semra Çelik

Close