SERDAR DERVENTLİ
İLO ve WHO, tarafından ortak hazırlanan geniş veri tabanlı araştırma sonuçları, işçi ve emekçi örgütlerinin olduğu gibi sınıftan yana bilim insanlarının on yıllardır söylediklerini doğruladı: Fazla çalışma hasta yapıyor, fazla çalışma öldürüyor! Araştırma sonucunda her yıl 745 bin emekçinin fazla çalışma nedeniyle hastalanarak öldüğü kanıtlandı. WHO Genel Müdürü Ghebreyesus, hükümetleri, işverenleri ve sendikal örgütleri ortak hareket ederek önlem almaya çağırdı. Ama yaşananlar; işçi ölümleri tam da bunların tutumuyla ilgili. Çalışma sürelerinin kısaltılması ve koşullarının iyileştirilmesi için harekete geçmek artık kaçınılmaz.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) tarafından 17 Mayıs günü yayınlanan raporun sonuçlarına göre her yıl dünya genelinde 745 bin emekçi felç, koroner ve iskemik kalp hastalıkları nedeniyle yaşamını yitiriyor. Araştırmayı önemli kılan ise bu ölümlerin aşırı çalışma nedeniyle gündeme gelmesi.
UZUN ÇALIŞMA = YÜKSEK RİSK FAKTÖRÜ
Rapora göre 2016 yılında 398 bin emekçi felç ve 347 bin emekçi ise kalple bağlantılı hastalıklar nedeniyle yaşamını yitirmiş. Bu ölenlerin ortak noktaları sadece emekçi olmaları değil aynı zamanda haftada en azından 55 saat çalışmış olmaları. 2000 – 2016 yılları arasında fazla çalışmayla bağlantılı kalp hastalıkları nedeniyle ölenlerin sayısı yüzde 42 artarken felç nedeniyle ölenlerin sayısı ise yüzde 19 artmış.
Fazla çalışma nedeniyle ölümlerin özellikle erkek emekçiler arasında (yüzde 72) gündeme geldiği de raporda belirtiliyor. Kapitalizmde toplumsal yaşamın ayakta kalması için gerekli olan ev işlerinin yanı sıra çocuk ve bakım işleri de bu araştırma kapsamına alınsaydı fazla çalışma nedeniyle ölüm sayılarında muhtemelen kadın ve erkeklerin arasındaki fark bu kadar açık olmazdı. Rapora göre Batı Pasifik ve Güney Asya bölgelerinde bu ölümler daha fazla gündeme geliyor.
KISA ÇALIŞMA = DÜŞÜK RİSK FAKTÖRÜ
Haftada 55 veya daha fazla çalışanların felç geçirme riskleri 35-40 saat arası çalışanlara oranla yüzde 35, kalp hastalıklarına yakalanma riskleri ise yüzde 17 daha fazla.
Raporu hazırlayan uzmanlar uzun çalışma sürelerinin işle bağlantılı hastalıkların üçte birinde ana neden olduğuna dikkat çekerken, “Bu risk faktörü meslek hastalıkları içinde geçerlidir” diyorlar. Yani normalden daha uzun çalışmak zorunda kalanlar felç veya kalp hastalıklarından yaşamlarını yitirmeseler de farklı bir meslek hastalığına yakalanma riskine çok daha yakınlar. Uzmanlar diğer yandan ise elde edilen uzun vadeli verilerle meslek hastalıklarının farklı bir değerlendirilmesinin de gündeme geldiğini vurguluyorlar.
KAROSHİ = DÜNYA ÇAPINDA BİR SORUN
Raporun hazırlanmasına katkı sunan uzmanlardan Los Angeles’taki Kaliforniya Üniversitesi’nden Jian Li, uzun çalışmayla ortaya çıkan fiziksel ve psikolojik stresin bu hastalıklara neden olduğunu söyledi. Ayrıca sigara, alkol, çok az egzersiz ve uykusuzluk gibi dolaylı faktörlerin de etkisi olduğunu söyleyen Li, “Ancak bunları birbirini tetikleyen faktörler olduğunu görmemiz gerekiyor” dedi.
“Japoncada fazla çalışma sonucu ortaya çıkan ölümler için ayrı bir kelime vardır: Karoshi diye konuşan Li, “Karoshi, bir süre öncesine kadar Doğu Asya fenomeni olarak görülüyordu, ancak sistematik araştırmalarımız ve tahminlerimiz sayesinde bunun küresel bir sorun olduğunu artık biliyoruz” dedi.
COVİD19 SORUNU BÜYÜTÜYOR
Dünya nüfusunun yüzde 9’unun haftalık çalışma sürelerinin 55 saatin üzerinde olduğunu söyleyen WHO Genel Müdürü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, “Covid19 salgını birçok insanın çalışma şeklini önemli ölçüde değiştirdi. Uzaktan çalışma (Homeffice, Telearbeit vb.), birçok endüstri kolunda norm haline geldi ve genellikle ev ile iş arasındaki çizgiyi bulanıklaştırdı. Ayrıca, birçok şirket küçülmek veya kapatmak zorunda kaldı ve hala maaş bordrosunda olan insanları, paradan tasarruf etmek için daha uzun süre çalıştırıyorlar. Hiçbir iş bu derece felç veya kalp hastalığı riskine değmez. Hükümetler, işverenler ve işçiler, işçilerin sağlığını korumak için sınırları belirlemek üzere anlaşmak için birlikte çalışmalılar” dedi.
WHO VE İLO’NUN ÖNERİLERİ
WHO ve İLO uzmanları, hükümetler, işveren ve işçi örgütlerinin, işçilerin sağlığını korumak için ortak hareket ederek birtakım önlemler alabileceklerini söylüyorlar.
-
Hükümetler, zorunlu fazla mesaiyi yasaklayan ve çalışma süresinde maksimum sınırlar sağlayan yasalar, düzenlemeler çıkarabilir ve uygulayabilir;
-
İşveren ve işçi birlikleri arasındaki ikili veya toplu sözleşmelerle, çalışma süresini daha esnek hale getirirken aynı zamanda maksimum çalışma saati sayısı üzerinde anlaşmaya varabilir;
-
Çalışanlar, çalışılması gereken saat sayısının haftada 55 veya daha fazla artmamasının önüne geçmek için çalışma saatlerini paylaşabilirler.
TAS DÜŞERSE HAMAM DA ÇINLAR!
WHO ve İLO tarafından hazırlanan raporun sonuçları her ne kadar çarpıcı olsa da, işçi ve emekçilerden yana bilim insanları uzun çalışmanın işçi ve emekçileri fiziksel ve psikolojik olarak ne denli olumsuz etkilediğini sürekli gündeme getiriyorlar. Bu rapor ‘sadece’ ulusal düzeyde bilinenleri derli toplu ve dünya genelinde ortaya koydu. Ki bu WHO ve İLO gibi örgütler için kendi başına bir başarı(!) denebilir.
Fakat her iki kurumda, raporda olduğu gibi getirdikleri önerilerde de yaşananların asıl sorumlusunun kim olduğunu ortaya koymuyorlar. Fiziksel ve psikolojik olarak çökünceye kadar fazla çalışma sanki işçi ve emekçilerin kişisel tercihleriymiş gibi öneriler sunulması da bu kurumların gerçekte kimin emrinde olduklarını da ortaya koyuyor.
Önerilerde, “hükümetler fazla çalışmaya karşı yasalar çıkarabilir” deniliyor. Almanya’da hükümet daha geçen sene haftalık çalışma sürelerini 60 saate kadar uzatabilme adımları attı, iki vardiya arası asgari dinlenme süresini 11 saatten 9 saate düşürdü.
Önerilerde, “işveren ve işçi birlikleri … daha esnek ve maksimum çalışma saatini belirleyebilirler” deniliyor. Almanya’da son yıllarda imzalanan sözleşmelerin hepsi daha fazla esnek çalışmayı içeriyor. Bu ama çalışma koşullarının iyileşmesine, fiziksel ve psikolojik stresin azalmasına değil artmasına neden oldu!
En son olarak ise “çalışanlar, çalışma saatlerini paylaşabilirler” deniliyor. Peki bu nasıl olacak, bu sistemde bu mümkün mü?
WHO ve İLO’nun önerileri ister istemez “ne tas düşsün ne hamam çınlasın” atasözünü hatırlatıyor. Ama böyle bir dünya yok; tas düşerse hamam da çınlar!
30 SAATLİK İŞ HAFTASI!
Özüne bakılırsa WHO ve İLO, haftalık maksimum çalışma süresi olarak 55 saati gözlerine kestirmiş görünüyorlar. Bundan fazlasının iyi olmayacağı görüşündeler, ama esneklik konusunda bazı adımlar atılabileceğini de söylüyorlar. Almanya’da geçen yıl yapılan yasal düzenlemelere ve imzalanan sözleşmelere bakıldığında her iki alanda da adımlar atıldığı görülecektir.
Oysa işçi ve emekçilerin sağlıklı çalışma koşulları için yapılması gerekenler çok net: İlk adım olarak haftalık çalışma süreleri tam ücret ve personel karşılığı 30 saate düşürülmeli. Ardından ise hayati öneme sahip olmayan tüm işletmelerde vardiya sistemleri günlük iki vardiyaya düşürülmeli, insanın doğasına yabancı olan gece vardiyası yasaklanmalı.
Kapsamlı veri tabanı
WHO ve İLO tarafından hazırlanan rapor için 1970-2018 yıllarında 154 ülkeyi kapsayan çok sayıda araştırma incelendi. Toplam 768 bin kişiyi kapsayan, koroner ve iskemik kalp hastalıkları üzerine 37 araştırma ve felç hastalıkları üzerine yapılan, 839 bin kişiyi kapsayan 22 araştırma çapraz karşılaştırmalarla inceleyen uzmanlar ayrıca küresel, bölgesel ve ulusal çapta yapılan 2300 anketin sonuçlarını da mercek altına almışlar. 17 Mayıs günü yayınlanan rapor özellikle 2000-2016 yılları döneminde elde edilen verilerden üzerinden hazırlandığı da WHO tarafından bildirildi. Daha geniş bilgi için (İngilizce): www.who.int/news (Foto: Pixabay)