Written by 15:09 HABERLER

Gauck: Almanya daha etkin rol oynamalı

 DÖNÜŞÜM/Serdar Derventli

 

Genel seçimlerde ortaya çıkan tablo ve ardından başlayan olası koalisyon hesapları Federal Cumhurbaşkanı Joachim Gauck’u partilere yönelik adım atmaya zorladı. Gauck’un meclisteki bütün partileri köşke davet etmesi partiler tarafından, “Bu çok olağan bir durum. Ülkenin Cumhurbaşkanı zaman zaman bu tür davetler yapar, daha önce de benzeri davetler aldık” diye yorumlandı.

Ancak görüşmelerin “çok olağan” bir süreçte yapılmadığı, parti başkanlarıyla görüşmelerin içeriği üzerine kamuoyuna bilgi vermeme üzerine anlaşılması da gösteriyor.

Söz konusu görüşmelerde neler üzerine konuşulduğa ilişkin spekülasyon yapılmasına gerek yok. Sonuçta dünya genelinde zor bir ekonomik ve siyasi süreçten geçildiği ortada ve Almanya’nın bu süreçte ortaya çıkan fırsatları değerlendirerek bir tarafta uluslararası konumunu sağlamlaştırırken diğer tarafta etki alanını (‘yaşam alanını’) genişletmek için elinden geleni yapacak.

Bu, iki Almanya’nın birleştirilmesinin 23. yıldönümünün kutlandığı törende yine Gauck tarafından çok açık ifade edildi. Yeni seçilen parlamenterlerin de hazır bulunduğu törende parlamenterlere ve kurulacak yeni hükümete, Alman emperyalizminin yol haritası bizzat Gauck tarafından verildi.

“Ülkemiz bir ada değil” diyen Gauck, “Siyasi, ekonomik, ekolojik ve askeri çatışmalardan, bunların çözümüne katkı sunmadığımız takdirde, bağışık kalabileceğimiz yanılsamasına kendimizi kaptırmamalıyız” diyerek Alman emperyalizminin çıkarları neyi ve nerde gerektiriyorsa bunun gereğinin de yerine getirilmesinin kaçınılmaz olduğunu ifade etti.

Gauck, daha önce, “Alman ekonomisinin çıkarları gerektiğinde askeri araçlarla da savunulur” dediği için istifa etmek zorunda kalan eski Cumhurbaşkanı Horst Köhler’in durumuna düşmemek için görüşlerini daha farklı ifade etti.

Almanya’nın Avrupa’nın ortasına, en kalabalık nüfusa sahip, dünyanın dördüncü büyük ekonomisi olarak bir takım gelişmeleri görmezden gelemeyeceğini söyleyen Gauck, dünyadaki tüm dostlarının ve müttefiklerinin Almanya’dan farklı sorumluluklar üstlenmesi gerektiğini ileri sürdü.

İşi Almanya’nın sorumluluklar üstlenmekten kaçamayacağına getiren Gauck, “komşularının dostluğunu kazanmış ve uluslararası ittifaklarda güvenilir bir partner haline gelmiş olduğunu” ileri sürdüğü konuşmasında, “Aralarında bir Polonyalı dışişleri bakanı olduğu gibi Oxford veya Princeton üniversitelerinden profesörlerin de bulunduğu çevreler bizden öncülük rolünü oynamamızı istiyorlar” dedi ve artık “mütevaziliği” bırakmanın ve oynanması gereken rolün oynanmasının kaçınılmazlığını şöyle ifade etti: “O nedenle başkaları gibi bizim de kendimize şunu sormamız yerinde olur: Almanya, Doğu, Ortadoğu ve Güney Akdeniz’deki komşularına karşı sorumluluğunu yeterince üzerine alıyor mu? Almanya gelişmekte olan ülkelerin bir partner olarak uluslararası düzene kazanılmasında hangi katkıyı ortaya koyuyor?” Son yıllarda Alman politikacılarının ülke içinde ve dışında en severek oynadıkları tiyatro rolü, “biz istemiyoruz, bizden bu bekleniyor” olduğunu Gauck’un açıklamaları da bir kez daha doğruladı.

ABD’nin devlet borcunun yarattığı siyasi krizin yanı sıra Afganistan ve Irak işgalleri nedeniyle neredeyse kıpırdayamayacak hale geldiği ve Suriye’ye müdahale etmekten son anda Rusya tarafından kurtarıldığı, İngiltere’nin yeni bir işgale (Suriye) cesaret edemediği ve Fransa’nın ‘emperyalistliğine toz kondurmamak’ için efelenmekten öte bir adım atmadığı bir dönem Almanya’nın ‘daha fazla görev ve sorumluluk aşkıyla’ ileri fırlamasının tesadüf olmadığı da ortada.

Gauck’un 3 Ekim günü yeni meclisten ve hükümetten talep ettiğini Almanya bir süredir AB içinde, özellikle de Euro bölgesinde gerçekleştiriyor. Özellikle dünya genelinde yaşanan kriz sonrasında neredeyse bütün Euro ülkelerinde değişik boyutlarda devam eden kriz Almanya’nın pozisyonunu beklenildiğinden daha erken ve daha çok güçlendirdi. Almanya ekonomisinin verdiği güçle siyasi, ekonomik ve askeri alanlarda AB’li dostlarına kendi politikalarını dikte ediyor. “Euro kurtarma” politikalarına bakıldığında ne denilmek istendiği rahatlıkla görülecektir.

AB içinde en büyük rakibi Fransa’nın “Akdeniz Birliği” planlarını darmadağın eden Almanya şuan 2011 yılında (yine) Fransa ve İngiltere arasında oluşturulan askeri birliği parçalamakla meşgul. Ama Almanya bunu baltayla ormana girer gibi yapmıyor; daha soğukkanlı ve daha planlı hareket etmeyi yeğliyor. AB’nin askeri anlaşmaları gereği orduların birlikte çalışması, ortak birliklerin kurulması, silah siparişlerinin ve üretiminin bireysel değil AB düzeyinde kurulan komisyonlar üzerinden planlanması ister istemez Fransa ve İngiltere’nin askeri birliğini zorluyor.

Sonuçta her iki ülke de AB üyesi olarak askeri anlaşmaların gereğini yerine getirmeye çalışıyorlar; ama aynı anda Fransız-İngiliz askeri birliğini ayakta tutmak çok uzun süre mümkün görünmüyor.

Tabi Almanya’nın dış politikadaki bu atılımlarının ülke içine etkisi de oluyor ve olacak. Gauck konuşmasında bunu şöyle ifade etti: “Sayın milletvekilleri, bugün, on yıl önce gerçekleştirdiğimiz reformlardan nasıl faydalanıyorsak, yarın yeniden cesaretli reform adımları atmamız öbür gün işimize yarayacaktır.”

Kısacası Alman emperyalizmin dışarıdaki çıkarları için ülke içinde daha fazla sosyal saldırı ve hak gaspları gündeme gelecek.

Close