Henrik MÜLLER
Spiegel Online
Almanya’da mülteciler şimdilik göreli kolay iş bulabiliyorlar. Ama bu hızla değişebilir: Eğer işsizlik rakamları yükselir ve konjonktür felce uğrarsa politik ortam daha fazla zehirlenebilir. İyi haberlere alıştık. 2008/2009’daki krize bağlı durgunluk dışında 2006’dan bu yana Almanya’da ekonomi tıkır tıkır işliyor. Uzun yıllar işsiz kalmaktan duyulan korku gündemin ilk maddesiydi, şimdi ortalıkta pek görünmüyor. İstihdam rekor düzeyde, devlet borçları azalıyor, enflasyon oranı düşük. Şimdilerde günlük öfke ve tartışmalar arasında unutulmuş olsa da son 12 yıldakinden çok kötü yıllar geçirdik.
Yurttaşlara ülkenin en önemli probleminin ne olduğu sorulduğunda çoğunluğun verdiği cevap göç, mültecilik, iltica oluyor. Bu şaşırtıcı bir cevap, çünkü iltica edenlerin sayısı önemli ölçüde azaldı. Eurobarometer anketinin sonuçları refah ve güvenlik içinde yaşanılan Almanya’da bu durumdan şikayetçi olanların sayısının, mülteci göçünden direkt etkilenen İtalya, İspanya ve Yunanistan gibi ülkelerden çok yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Ankete katılan Almanların çoğu, kişisel yaşamında göç sorunuyla herhangi bir problemi olmadığını da belirtti.
Toplumsal duygu durumu ile kişisel deneyimler arasındaki bu farklılık kamuoyunun bu konuda nasıl kışkırtıldığını ortaya koyuyor. Hele de son dönemde Hristiyan Birlik Partileri arasında sürdürülen mülteci tartışması ortamı iyice gerdi. İtalya ve Hollanda gibi AB ülkelerinde popülistler hükümete geldi, Almanya’da ise gündemi belirliyorlar.
Ya ekonomik açıdan iyi yıllar sona ererse ne olacak? Ya işsizlik yeniden artarsa? Hangi politik etkilerle karşı karşıya kalacağız?
İşsizliğin yüksek olduğu toplumlarda göç olayı daha büyük sorun yaratıyor. Yerliler arasında yeni gelenlerle var olanı paylaşacaklarına dair korku giderek artıyor. İtalya ve Fransa gibi ülkelerde mültecilere yönelik acımasız tavrın bir nedeni de iş piyasasındaki güvencesizlik.
Almanya’nın işi ise geçen yıllarda göreli kolaydı. Güçlü ekonomik ilerleme istihdamı arttırdı. Burada yaşayan mülteciler iş yaşamına katıldı. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütünün (OECD) verilerine göre Almanya’da ülke dışında doğan kişiler arasındaki işsizlik oranı çok düşük düzeydeydi. Fransa ve İtalya’da işsiz göç kökenlilerin sayısı Almanya’dakinin iki katı, Yunanistan ve İspanya’da ise dört katıydı.
Suriye, Afganistan ve Irak gibi savaş ve kriz bölgelerinden gelen mülteciler de istihdamın yüksek olmasından kârlı çıktılar. Nisan ayı verilerine göre bu gruptan yaklaşık 297 bin kişi sosyal sigortalı bir işe ya da yarı zamanlı işe sahipti.
Ekonomik durumun iyiliği ne kadar uzun süre devam ederse göç kökenlilerin de durumu o kadar iyi olacak. Ama maalesef garanti yok.
İYİ HABERLER AZALIYOR
Alman konjonktürünün iyi haberleri azalıyor. Aylardan beri işletmelerdeki atmosfer kötüleşiyor. Ekonomik araştırma enstitüleri tahminlerini aşağıya doğru düzeltiyorlar. Şimdilik hâlâ ekonomi büyüyor, hâlâ istihdam artıyor, yeni bir rekor olarak 44.8 milyon kişi çalışıyor. Ama tehlike sinyallerinin sesi yükseliyor.
Alman ekonomisi dünya ekonomisindeki sallantıya karşı dokunulmazlığa sahip değil. İlerleyen ticari savaş etkilerini gösteriyor. Alman ihracatı şimdiye kadar bu durumdan etkilenmedi ama bu durum hızla değişebilir. Hele de ABD, Alman otomobillerine vergi cezası getireceği tehdidini hayata geçirirse…
Küresel ticari çatışmaların dolaylı etkileri de Alman ekonomisini etkiliyor. Örneğin Çin’le ABD arasındaki çatışmanın sertleşmesi Almanya’yı da etkileyecektir. Çin’in yüksek borçlu ekonomisi zaten sallanıp duruyor, ABD’nin ticari savaşı gelişmeyi frenleyecektir. Pekin’in durumu ne kadar vahim gördüğünün kanıtı önceki hafta konjonktürün sağlamlaştırılabilmesi için bankaların kredi vermelerinin kolaylaştırması oldu.
Risk listesi oldukça uzun. Avrupa’da konjonktür zayıflıyor, petrol fiyatları artıyor, İngiltere’nin AB’den ayrılması sonrası durum ve değişik ülkelerde popülistlerin ortak olduğu hükümetlerin kurulması gibi AB’nin ve avronun geleceğini güvensizliğe sokan gelişmeler durumu olumsuz etkiliyor. Tüm bunların Almanya’ya değmeden geçmesi imkansız. Ana soru ekonomimizin bundan etkilenip etkilenmeyeceği değil ne kadar etkileneceği şeklinde.
İş piyasasındaki dinamizmin giderek zayıfladığı çoktan beri biliniyor. Bu göç konusundaki tartışmaların yükselme tehdidini beraberinde getiriyor.
İşsizlik artarsa zaten aşırı duygusal sürdürülen göç tartışması daha da sertleşecek. Ekonomik durumun kötü olduğu ülkelerde gerilimin ne denli arttığını görmekteyiz. Önceki hafta yapılan AB zirvesinde Angela Merkel’in çabasıyla alınan kararların ortamı yumuşatıp yumuşatmayacağını zaman gösterecek.
Siyaset, sağduyulu hareket etmeli. Geçen haftalarda Almanya’da sert sözlerle sürdürülen göç tartışması, işsizliğin arttığı koşullarda çok daha tehlikeli olacak. Birlik partileri arasındaki çatışma sona erdikten sonra gerçek problemlerin politik çözümüne geri dönmeliyiz. Tartışmalarda kullandığımız sözlere de dikkat etmeliyiz.
(Çeviren: Semra Çelik)