Written by 15:19 Allgemein

Halk savaşa alıştırılıyor

Almanya ve Alman halkının savaşla “özel bir ilişkisi” bulunuyor. Ulus-devletin kurulmadığı 19. yüzyıla kadar kıta çapında neredeyse bütün komşularıyla savaşlan Germenler, geç gelen ulus-devlet nedeniyle ve dünya üzerindeki emperyalist paylaşıma geç girmesinin verdiği hırsla, 20. yüzyılda İki Dünya Savaşı’nı tetikleyen ülke oldu.
Birinci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı sırasında milyonlarca insanın hayatını kaybetmesi, büyük acılara yol açması üzerine, “Savaş, bir daha asla!” sloganı halk içinde büyük bir etki yarattı. İki büyük savaş ve sonrasında yaşananlar, Alman halkının kendi geçmişine daha özeleştirel yaklaşmasını beraberinde getirirken, Alman burjuvazisi tarafından tarihten ders çıkarılmadığı her geçen gün biraz daha dikkat çekiyor.
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından içine girilen “Soğuk Savaş” ve ona bağlı gelişmeler savaş sonrasında kurulan Federal Almanya için “savaş”ın neredeyse bir tabu olduğu yıllar artık çok geride kaldı.
İlk kez 1994’de Federal Anayasa Mahkemesi tarafından alınan bir karara bağlı olarak yurdışına asker göndermeye başlayan Almanya, günümüzde silah zoruyla yeniden paylaşım sürecinden geri kalmamak için elinden geleni yapıyor. Halen 8 bine yakın Alman askeri başta Afganistan olmak üzere pek çok ülkede ve bölgede konuşlandırılmış durumda.

“SAVAŞ BENZERİ” DURUMDAN SAVAŞA…
Asker göndermeler daha önce genellikle istikrarın sağlanması, çatışmaların sona erdirilmesi adı altında yapılırken, Afganistan’daki gelişmeler aslında uzun zamandan beri bu ülkenin bir savaşın içinde olduğunu gösteriyordu. En azından savaş karşıtı güçler bunu dile getiriyordu. Ancak, hükümet yetkilileri bugüne kadar Afganistan’da bir “savaş”ın olduğunu pek kabul etmek istemiyordu.
Daha önceki Savunma Bakanı Franz Josef Jung kimi zaman bu anlama gelen cümleler dile getirirken, açık bir şekilde “Bir savaşın içindeyiz” dememeye özen gösterdi. Yeni genç Savunma Bakanı Theodor zu Guttenberg ise göreve geldikten hemen sonra Almanya’nın Afganistan’da “Savaş benzeri bir durum” ile karşı karşıya olduğunu söyledi ve bu kamuoyunda geniş yankı yarattı. Demek ki; bu “savaş benzeri durum” bir gün “savaş” olabilirdi.
Sonunda öyle de oldu. Üç Alman askerinin Kuzey Afganistan’da öldürüldüğü çatışma, Alman Ordusu ve basını tarafından bugüne kadar gerçekleşen en büyük çatışma olarak duyuruldu. Çünkü Taliban ile Alman Ordusu tam on saat boyunca çatışmış.
Niels Bruns, Robert Hartert ve Martin Augustiniak adlı askerlerin öldürülmeleri Aşağı Saksonya Eyaleti’nin küçük bir kasabasında düzenlenen devlet töreninde hem Savunma Bakanı Gutenberg’i hem de Başbakan Angela Merkel’i, Almanya’nın bir savaşta olduğunu açık bir şekilde itiraf etmek zorunda bıraktı.

NEDEN ŞİMDİ “SAVAŞTAYIZ” DİYORLAR?
Çünkü bu gerçeğin artık kabul edilmesi ve buna göre toplumun hazırlanması vaktinin geldiği düşünülüyor. 8 yıllık Afganistan işgali sırasında toplam 39 Alman askeri hayatını kaybetmiş ve çatışmaların yoğunluğu göz önünde bulundurulduğunda bu sayının önümüzdeki dönem hızla artacağı düşünülüyor. Bu yüzden de hükümet/devlet bundan sonra gelecek olan cenazeler karşısında kimsenin şaşırmaması için “savaş” gerçeğini yüksek sesle dile getiriyor ve karşı çıkışları da “savaştayız” bahanesiyle bastırmayı amaçlıyor.
“Savaş” gerçeğini kabul edenler bugün, izlenen politikaların değiştirilerek, daha fazla asker, daha fazla silah yerine, askerlerin geri çekilmesini gündeme getirmiyorlar. Tersine, asker sayısının artırılmasını, daha fazla çatışmaya girilmesini ve Taliban’a karşı kesinlikle geri adım atılmamasını istiyorlar.
“Savaş gerçeği”ne bağlı olarak ifade edilenler aslında Afganistan işgalinin daha fazla derinleşmesi, bölgesel bir savaşa dönüştürülmesi ve bölgede kalıcılaşma için telaffuz ediliyor ve Alman halkından da buna destek vermesi ya da anlayış göstermesi isteniyor. Çünkü, çatışmalar derinleşiyor ve buna bağlı olarak kayıplar da artıyor. Şimdiden tepkileri yatıştırmanın manevrası yapılıyor.
Hükümetin en yetkili isimlerinin “Savaştayız” demesi “Savaş bir daha asla!” görüşünü savunan halkın Afganistan’daki durumu daha net kavramasını kolaylaştırıyor. Ancak ne var ki bu, şimdiye kadar izlenen politikaların değiştirilmesi yönünde bir adım atılması durumunda anlamlı olabilir.

ISRARLA; SAVAŞ BİR DAHA ASLA! DEMEK İÇİN
Dolayısıyla, hükümetin Afganistan’da bir savaşın olduğu yönündeki açıklamaları asıl olarak “Savaş, bir daha asla!”ya karşı atılmış bir adım anlamını taşıyor. Hem de Alman halkının isteğine rağmen. Çünkü yapılan bütün kamuoyu yoklamalarında, halkın yüzde 70’nin açık bir şekilde Afganistan’daki askerlerin geri çekilmesini istiyor.
Özetle; Alman halkı “Savaş, bir daha asla!” demeye devam ederken, Alman sermayesi ve hükümeti ısrarla “Daha fazla savaş!” diyor. Bu yüzden de Almanya’da yaşayan bütün uluslardan emekçilerin, savaş karşıtlarının bundan sonra inatla ve ısrarla çok daha yüksek sesle, geçmişe de bir anımsatma yapan “Savaş, bir daha asla!” demesi gerekiyor. (YH)


Paskalya’nın acı tesadüfü

Hıristiyan inancına göre Paskalya Bayramı’nın ilk gününde Hz. İsa çarmıha geriliyor, üçüncü gününde diriliyor. Yani, Paskalyada hem çarmıha gerilme hem de diriliş söz konusu.
Bu dini bayramın Almanya’daki savaş karşıtları için “diriliş” yönü itibariyle özel bir önemi bulunuyor. İlk olarak 1957 yılında Paskalya’da atom santrallerine karşı İngiltere’de başlayan protesto hareketi ardından diğer Avrupa ülkelerine yayıldı.
Almanya’da ise tam 50 yıldır bu dini bayram, dinle pek ilgisi olmayan savaş, silahlanma ve atom santralleri karşıtları için “Paskalya Yürüyüşleri”nin yapılmasının vesilesi.
Bu yılki Paskalya yürüyüşlerinde, Afganistan’da bulunan Alman askerlerinin geri çekilmesi talebi öne çıkarıldı.
Tam Paskalya Bayramı’nın başladığı Kıyam Yortusu’nda (Karfreitag), savaş karşıtları yurtdışında bulunan Alman askerlerinin geri çekilmesini bir kez daha haykırmaya başladığı saatlerde, Afganistan’dan ölüm haberleri geldi.
Alman Ordusu tarafından yapılan açıklamaya göre, 8 yıldır Afganistan’da bulunan Alman askerleri ile Taliban güçleri arasında en ağır çatışma yaşandı. 3 Alman askeri hayatını kaybetti, 8 asker de yaralandı. Taliban’ın kayıpları konusunda bir bilgi yok.
Bu çatışmada verdiği kayıplar nedeniyle daha da hırçınlaşan Alman askerleri, sözde “dur” ihtarına uymadıkları gerekçesiyle 6 Afgan askerini öldürdü.
Yani; Almanya’daki savaş karşıtlarının Afganistan’da bulunan askerlerin geri çekilmesini talep ettiği saatlerde, büyük bir çatışma devam ediyordu.
Sadece bu değil, aynı saatlerde NATO’ya bağlı güçler Afganistan genelinde en büyük savaşı başlatmış, siviller katledilmiş, sonra da bu sivil kayıpların gizlendiği saptanmıştı.
“Paskalya’nın acı tesadüfü”, tam 8 yıldır Paskalya yürüyüşlerinde Afganistan’da bulunan işgalci güçlerin çekilmesinin, bölgenin güvenliği ve huzuru için çok daha önemli olduğu gerçeğini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Ama, buna rağmen savaş koalisyonu, yürüyüşler sırasında dile getirilen taleplere kulak verme yerine savaşı derinleştiriyor.
Sonucu ise daha fazla kan ve gözyaşı…
Afganistan’da bugüne kadar sadece 39 Alman askeri hayatını kaybetti. Değişik kaynaklara göre günde ortalama 3 koalisyon gücü askeri ölüyor. Bu gidişle daha fazla asker de ölmeye devam edecek.
İşgalci güçler açısından fatura gün geçtikçe biraz daha kabardığı halde, Almanya’da hükümet ve ordu yetkilileri, her cenaze töreninde, Paskalya yürüyüşlerinde ifade edilen taleplere kulak vermek yerine, hamaset dolu nutuklar atmaya devam ediyorlar…
”Terörün sonu gelecek…
Afganistan istikrara kavuşacak…
Taliban’ın kökü kazınacak…
Daha fazla insani yardım yapılacak…”

Ama aradan geçen bunca zamana rağmen bunların hiç birisi yerine gelmedi. Tam tersine katledilen sivil ve asker sayısı arttı, istikrarsızlık derinleşti.
Ve en önemlisi de orada bir savaşın sürüp gittiği bu Paskalya’da açık bir şekilde telaffuz edilmeye başlandı. Savaş gerçeğini bu Paskalya’da kabul etmek zorunda kaldılar. Peki, bu savaşın kazananı ve kaybedeni kim ya da kimler?
“Anavatanı, Hindukuş Dağları’nda savunmaya” gönderilen emekçi çocuğu genç bedenler tabutluklar içinde geliyor.
Ülkesi işgal edilmiş gençler, kadınlar, çocuklar katledildi ve katledilmeye devam ediliyor.
Ölenler emekçi çocukları, yoksullar, fakirler, kadınlar, çocuklar.
Ölümü gönderenler, enerji ve silah tekelleri, para babaları, bilgisayar karşısında büyük savaş oyunları kurgulayanlar askeri stratejistler.
NATO’suyla, ABD’siyle, İngiltere’siyle, Almanya’sıyla, Fransa’sıyla, Türkiye’siyle… hepsi Hindukuş Dağları’nda büyük bir bataklığa saplanmış, batmanın vermiş olduğu korku ve endişeyle daha fazla can almak için bütün zamanların en büyük operasyonu için harekete geçmiş bulunuyorlar.
Bu çıkmazın tek çıkar yolunun işgalin bitirilmesi, savaşın sona erdirilmesi, askerlerin geri çekilmesi olduğu artık görülüyor.
“Paskalya’nın acı tesadüfü” savaşa karşı çıkanların ne kadar haklı olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. (YH)

Close