Written by 15:01 HABERLER

Hükümet programı hazır!

 Merkel und Gabriel

 

CDU/CSU ve SPD koalisyon ön görüşmelerine devam kararı alırken Yeşiller partisi, ‘biz de görüşmeye hazırız’ sinyalleri vermeye başladı. Partiler arası pazarlıklar devam ederken sermaye temsilcileri arzu ettikleri hükümet programlarını ilan ettiler. “Koalisyonun kimlerden oluşacağı bir yana kurulacak hükümet büyük bir cesaretle yeni reformları gündemine almalı” görüşünü savunan INSM yöneticileri, “Chance 2020” başlığıyla yayınladıkları programının hükümet için zemin oluşturmasını istiyorlar.

FDP’nin Federal Meclis dışında kalmasıyla “gönlündeki koalisyon adayından da” olan Başbakan Angela Merkel’de, SPD ve Yeşiller ile görüşme startı verdi. SPD ile yapılan görüşmelerin olumlu geçtiğini ve tespit edilen uzlaşma noktalarını derinleştirmek için pazarlığa devam edileceğini açıklayan Merkel, “kimsenin kırmızı hatları artırma lüksü yok” diyerek uzlaşma konusunda ısrarlı olunması gerektiğini de söyledi.

Seçimlerin ardından partinin ‘sol’ kanadını yönetim kademelerinden istifa yoluyla uzaklaştıran Yeşiller Partisi de en azından bir kez olsun koalisyon ön görüşmesi yapabilmek için değişik yol ve yöntemleri deniyor. Seçim kampanyası döneminde yerine getiremeyecekleri vaatler (yasal asgari ücret, bakım parasının geri alınması ve üst düzey gelirlerin daha fazla vergilendirilmesi vb.) verdiklerini kabul eden Yeşiller, Merkel’e yönelik ‘biz de görüşmeye hazırız’ sinyalleri vermeye devam ediyorlar.

 

HÜKÜMET HANGİ PARTİLERDEN OLUŞACAK BİLİNMİYOR AMA…

Yeşiller ile koalisyon ön görüşmeleri henüz yapılmamasına karşın CDU/CSU cephesinde SPD ile büyük koalisyon eğilimi, en azından şimdilik, ağırlık kazanıyor görünüyor. FDP’siz mecliste “asıl liberal fraksiyon” olduklarını kanıtlama yarışına giren Yeşiller’in ‘kırmızı hatlarını’ silerek uzlaşma çemberini genişletmesinin, CDU/CSU cephesinde nasıl bir etki yaratacağı önümüzdeki hafta ve aylarda netleşecek.

Bu gelişmeler çerçevesinde CDU/CSU’nun hangi partiyle hükümet kuracağı yönünde kesin bir şey söylemek mümkün değil.

 

… SERMAYE HÜKÜMETTEN NE İSTEDİĞİNİ BİLİYOR

Durum böyle iken ‘İnisiyatif Yeni Sosyal Piyasa Ekonomisi’ (“Initiative Neue Soziale Marktwirtschaft – INSM) isimli sermaye örgütü, “Chance 2020” başlıklı bir ‘rapor’ yayınlayarak (bkz. www.insm.de) yeni kurulacak hükümetin neleri gündemine alması gerektiğini açıkladı.

1 Ekim günü “Chance 2020”i basına tanıtan INSM yöneticileri arasında ilginç simalar vardı. Schröder Hükümetinin “süper bakanı” Wolfgang Clement şimdi INSM Kuratoryum Başkanı olarak, Metal İşverenleri Birliği eski Başkanı Martin Kannengiesser ise INSM Danışma Kurulu Başkanı olarak basının karşısına çıktılar.

“Almanya’nın reformlara ihtiyacı var, Almanya reformları yapabilir ve Almanya reformları istiyor” istiyor tezinden hareket eden INSM, bu tezini seçimlerden bir hafta sonra sipariş ettiği bir kamuoyu yoklamasına dayandırıyor.

Almanya’da halkın yüzde 85’inin, yeni hükümetten ‘cesaretli reform adımları’ atılmasını istediği sonucu çıkarılan ‘araştırmada’ halka reformların nasıl olması konusunda ise soru yöneltilmeye gerek duyulmamış. Zaten buna gerek de yok! Almanya tarihinin en kapsamlı sosyal saldırılarına temel oluşturan Ajanda 2010’un mimarlarından biri olarak tarihe geçen Clement, “Chance 2020”inin mimarı olarak bugün de ne tür reformlar yapılması gerektiğini biliyor.

 

ASGARİ ÜCRETE HAYIR!

Asgari ücretin yasalaşmasına ve bütün türlerine (ister devlet belirlesin ister sendikalar ve işverenler, ister genel ister branşa özgü olsun) karşı çıkan Clement, asgari ücretin iş sahalarını yok edeceğini, düşük kalifiyeli olanların iş piyasasına girmelerini zorlaştıracağını ileri sürüyor. Clement, düşük ücretle geçimlerini sağlayamayanların devlet yardımına başvurabileceğine dikkat çekiyor.

DGB tarafından geçtiğimiz Haziran ayında yapılan bir araştırmada halkın yüzde 86’sının (bkz. www.mindestlohn.de) yasal asgari ücretten yana olduğu ortaya çıkmıştı. Ne Clement, ne de temsil ettiği INSM bu araştırma sonucundan söz etmiyorlar.

 

KİRALIK İŞÇİLİĞE VE MEZARDA EMEKLİLİĞE DEVAM!

Aynı şekilde işçi kiralamayı düzenleyen yasaları yeniden düzenlenmesine karşı çıkan Clement, “Ajanda 2010 reformları korunmalı. Bunları değiştirmek, işçi kiralamayı aşağı çekmek isteyen artacak olan işsizlik karşısında da sorumluluk üstlenmeli” dedi.

Öte yandan Almanya’da nüfusun giderek yaşlandığını söyleyen Clement, “Demografik değişime emeklilik reformuyla yanıt verilmeli” dedi. Almanya’nın uzun süredir kalifiye elaman sıkıntısı çektiğini ve bu sorunun önümüzdeki yıllarda büyüyeceğini söyleyen Clement, bu nedenle yeni bir emeklilik reformunun kaçınılmaz olduğunu söyledi.

Clement ayrıca, “Kurulacak hükümet 67’de emekliliğe dokunmamalı. Aksine emekliliğe ayrılma yaşı halkın yaşam beklentisine endekslenmeli ve bu yükseldikçe emeklilik yaşı da otomatik olarak yukarı çekilmeli” diye konuştu.

Ayrıca işletmelere emeklilik yaşını aşanları çalıştırabilmeleri için kolaylık sağlanmasını isteyen Clement, “Bugünkü yasal düzenleme yaşlılara karşı ayrımcılığın bir biçimidir” diyerek yaşlıları savunmaktan da geri durmadı!

Milyonlarca emekçinin yasal emeklilik yaşına ulaşamadan yaşmalarını yitirmeleri, hastalıktan malulen emekli olmaları ve fiziksel olarak dayanamadıkları için düşük emekli maaşı karşılığı erken emekliye ayrıldığı gerçeğinden ise tabii söz etmedi Clement ve INSM ekibi.

 

SOSYAL GASPLARA DEVAM

Ajanda 2010’da olduğu gibi “Chance 2020” kapsamında da sosyal hakların kesilmesini talep eden sermaye temsilcileri, “Sosyal devlet, yardımları gerçekten en zayıflara konsantre olmalı” diyorlar. Yani, bu açıklama “halen birçok kişi ihtiyaçları olmadığı halde devlet yardımı almakta” anlamına geliyor. Böylece INSM yöneticileri niyetlerini bu konuda da açık ediyorlar; “Çalışma dairesinin verdiği işi kabul etmeyenlere hiçbir yardım verilmemeli.”

“Sosyal devlet yardımları toplumun en zayıf kesimlerini; fiziksel hastaları, engellileri ve çocukları kapsamalı” denilen açıklamada, “Bütün bu yardımlar sosyal kasalar üzerinden değil vergi gelirlerinden ödenmeli” görüşü savunuluyor.

Sosyal yardımların vergi geliri üzerinden finanse edilmesini talep eden sermaye ekibi bir önceki hükümetin, ‘yaşlılıkta yoksulluğu engellemek” adına gündeme getirdiği “ek emeklilik” modelini de reddediyor. Oysa bu model, hazırlanan taslağa göre vergiler üzerinden finanse edilecekti.

INSM’in “ek emeklilik modeli” yerine “özel emeklilik olanaklarının geliştirilmesi” önerisini gündeme getiriyor. Ajanda 2010 kapsamında yürürlüğe konulan “Riester Rente” modelinin işçi ve emekçiler lehine olumluluk sağlaması bir yana maddi zararlarına neden olduğu gibi sadece sigorta şirketlerinin kasalarını doldurduğu gerçeği ortada olmasına karşın, sermayenin sözcüleri ‘daha fazla Riester’ talep ediyorlar.

Aynı durum sağlık sigortası için de geçerli. Hükümet tarafından uygulamadan kaldırılan 10 Euro’luk harç sisteminin yeniden yürürlüğe konulmasını talep eden Clement, “gereksiz doktor ziyaretlerine son verilmeli” diyor. Clement, sağlık sigortası için olduğu gibi bakım sigortası için de yasal düzenlemelerin yeterli olmadığını söylediği konuşmasında, “Emeklilik, sağlık ve bakım sigortaları ücretlerden bağımsız ele alınmalı ve bu alanlar için özel ek sigortalar gündeme getirilmeli” diyor. Böylece kapitalist üretimin bütün yükü ve buna bağlı olarak ortaya çıkan bütün sorunlar da işçi ve emekçilerin sırtına yıkılacak.

 

“BEN NE DEDİĞİMİ ÇOK İYİ BİLİYORUM”

Sosyal yardımların vergilerle finanse edilmesini talep eden Clement, bu giderlerine karşılanması için gerekli olan vergilerin artırılmasına ise kesinlikle karşı çıkıyor: “Ben ne dediğimi çok iyi biliyorum. Bakanlık yaptığım dönem birçok işletme Hollanda’ya kaçtı veya şirket merkezlerini oraya aldılar. Neden çünkü orada vergi oranı çok düşüktü de ondan. Bu nedenle aynı hatayı tekrarlamamalıyız.”

 

BU DAHA BAŞLANGIÇ…

Basın toplantısının kapanışını yapan INSM Müdürü Hubertus Pellengahr, “Bugün yayınladığımız rapor bizim için reform ajandamızın başlangıcıdır. Önümüzdeki günlerde bu konudaki görüşlerimizi daha etkin biçimde halka taşıyacağız ve en geniş çerçevede tartışmaya açacağız” dedi.

Koalisyon pazarlıklarında CDU/CSU’nun kiminle hükümet kuracağından bağımsız olarak sermayenin kapsamlı saldırılar peşinde olduğu görülüyor.

Şüphesiz Alman sermayesinin en ileriden saldırı taleplerini ileri sürüp, bunu tartıştırıp ve daha azını hayata geçirme taktiği biliniyor. Fakat bütün bu saldırıları, ne kadar cüzi olursa olsun, geri püskürtmek için harekete geçilmediği takdirde bu ileride yeni saldırılar için daha olgun zemin yaratacağı bilinmelidir. Sonuçta Ajanda 2010 geri püskürtülemediği için bugün “Chance 2020” (siz “Ajanda 2020” anlayın) gündeme geldi.

 

Serdar Derventli

Close