Dünyanın önde gelen bilişim şirketlerinden biri olan IBM, Almanya’da yeni bir çalışma sistemi geliştiriyor ve taşeronlaştırmayı had safhaya çıkarmayı hedefliyor. Yeni sistemde taşeron sistemi üzerinden çalışacak olanların hiçbir ülkenin iş yasalarına bağlı olmaması da hedefleniyor. Plan uygulamaya girdiğinde IBM Almanya, 20 bin çalışanından 8 binini işten çıkaracak.
Bu yılın başında IBM’in şefi de değişti. Görevi devralan Virginia Rometty, bütün dünyadaki çalışanlara gönderdiği bir mailde, görev başında olanların değişebileceğini ama şirketin hedeflerinin aynı kaldığına dikkat çekti. Bütün çalışanların 2015 yılında hisse başına ciroyu 20 Dolara çıkarma hedefine kilitlenmelerini isteyen Rometty, bugün elde edilen 13,09 Doların hissedarlar için yeterli olmadığını söyledi. Buna göre yapılması gerekenler de belli; verimlilik sürekli artmalı!
BASKI YENİ YÖNTEMLERLE ARTIYOR
IBM yönetimi, hissedarların memnun olması için bütün yol ve yöntemleri denemekte kararlı görünüyor. AR-GE (kutuya bkz.) bölümüne daha fazla kaynak ayırma yerine çalışanlar üzerinde baskıyı artırarak işgücünü ucuza mal etmek ve daha etkili sömürmek hedefleniyor.
Der Spiegel dergisinin “devrimci bir çalışma modeli” diye büyük bir coşku ve övgüyle söz ettiği modeli Handelsblatt gazetesi daha soğukkanlı bir şekilde, “dışarıdaki bilginin bir işletmeyi nasıl ileri sıçramasını sağladığı bu modelde görülüyor” diye yorumluyor.
Olayın özü, aslına bakılırsa o kadar yeni değil. IBM giderek siparişleri taşeron firmalara devretmek istiyor. Neredeyse bütün işkollarında uygulanan bir yöntem. IBM’de yeni olan ise uygulamada bütün yasal sınırların aşılması hedefleniyor olması.
IBM, uzun bir süredir TopCoder isimli firma ile çalışıyor. Toplam 388 bin serbest (!) programcının bağlı olduğu TopCoder, IBM ve diğer bilişim şirketlerine programcıların hizmetini sunuyor. Yeni bir sipariş geldiğinde bunu kendi elamanlarıyla başaramayacaklarını düşünen şirketler TopCoder’e başvuruyorlar. TopCoder yeni siparişi teknik olarak bölerek kapalı devre çalışan “intranet” ağları (internet ağının kapalı devre biçimi) üzerinden bütün programcılara sunuyor. Böylece projenin bütünlüğü hakkında bilgi sahibi olması engellenen programcılar, önlerine konulan sorunun bir bölümünün çözümü için çalışıyorlar. Ve bütün çözümler daha sonra TopCoder tarafından paket halinde ana firmaya veriliyor.
TopCoder modeliyle personel giderlerini yüzde 33 aşağı çektiklerini açıklayan IBM yönetimi, bir adım daha atarak TopCoder modelini geliştirmeyi hedefliyor.
REKABET ÇALIŞMA PRENSİBİ HALİNE GELİYOR
Son birkaç yıldır IBM içinde bütün çalışma düzeni elden geçirilerek yeniden yapılandırıldı. Artık IBM’de kadrolu çalışan programcılara da iş verilmiyor. Bunun yerine şirketin intranet ağı üzerinden yeni projeye dikkat çekiliyor ve o an bir başka projede çalışmayan programcılar birbirileriyle rekabet halinde yeni projede çalışmak için başvuruda bulunuyor. Ancak bu, klasik başvurular gibi gerçekleşmiyor. Buna göre programcılar, önce önlerine konulan soruna ilişkin yaptıkları çözüm önerileriyle projede yer almak için yarışmak zorundalar. Bu tarz programcılar arasındaki rekabeti kızıştırdığı gibi işyerindeki birlik ve beraberliğe son darbeyi de vuruyor.
Der Spiegel dergisinin “devrimci bir çalışma modeli” diye büyük bir coşku ve övgüyle söz ettiği olay ise IBM’in TopCoder ile birlikte üzerinde çalıştığı yeni bir model. IBM hissedarları için, TopCoder’in ABD çalışma yasalarına bağlı bir şirket olmasının dezavantajlarının ağırlıkta olmasına yol açıyor.
TEKELLERE SINIR VE YASALAR GEÇERSİZ
Bunun için IBM yönetimi işgücünün “akıcı ve daha esnek” kullanılabileceği “yeni ve akıllı bir sistem” geliştiriyor. Önümüzdeki aylarda Almanya’da uygulanmasına başlanması planlanan proje kapsamında programcılar artık bir ülkenin yasalarına bağlı bir sabit bir şirkette çalışmayacaklar. Bunun yerine “serbest meslek sahibi” olarak internet üzerinden oluşturulan bir ağa bağlanacaklar. Sanal dünyada olan bu ağ üzerinde ise projelere bağlı “bulutlar” (“Cloud”) oluşturulacak.
IBM’in planlarına göre “yağmur tanecikleri” gibi bulutların içine hapsolan programcılar internet üzerinden dünyanın her yanına ve bütün şirketlerine yönlendirilebilecekler ve emeklerini bir günlüğüne, bir hafta veya aylığına kiralayan şirketlere sunacaklar.
IBM yönetimi, yukarıda tarif edilen yöntemle uluslararası çalışacak olan programcılar için ulusal çalışma yasalarının geçerli olamayacağını ileri sürüyor.
ULUSLARARASI İŞGÜCÜNE ULUSLARARASI İŞ SÖZLEŞMESİ!
Der Spiegel dergisinin “ele geçirdiği” proje metninde, “Bu çalışanlar için özel ve uluslararası geçerli olacak iş sözleşmeleri yaratmak zorundayız” deniliyor.
Böylece şimdiki taşeronluk ve işçi kiralama sistemini gölgede bırakacak kapsamda olan proje, sermaye için bütün yasal engelleri de ortadan kaldıracak.
Projenin uygulamaya başlamasıyla Almanya’da 8 bin IBM çalışanı işten çıkartılması bekleniyor.
IBM’in açıklamalarına göre bütün programcılara yeni platformda çalışma olanağı sunulacak! Bu “olanağı” kabul etmeyenlere ne olacağı çok açık ortada olmasına karşın şirkette yetkili sendika olan ver.di, “bize henüz sosyal plan için başvuran olmadı. 8 bin personeli nasıl işten çıkartacaklar bizde bilmiyoruz. IBM’in çalışmalarını yakından izliyoruz” demekle yetiniyor.
IBM yönetiminin bu yöntemle personel giderlerini aşağı çektikleri yani ücretleri düşürmek üzere bir adım daha attıklarını açıklamalarına rağmen kuşkusuz önümüzdeki aylarda IBM projesini uygulamaya koyduktan sonra ver.di’nin yetkilileri, “bu işin nasıl olacağını” öğrenecekler! Fakat o zaman IBM emekçileri için çok geç olacak.
Kaldı ki bu yöntem bilişim sektörüyle sınırlı kalmayacak ve değiştirilerek diğer işkollarına da uygulanacak. Mesele IBM’in plan ve projelerini yakından izlemek değil, onları bozmak için sendikaların da şimdiden karşı adımlar atmasıdır. Tekellerin uluslararası saldırı ve hak gaspları bu örnekte olduğu gibi her ülkede bulunan işçi ve emekçilerin de karşı talep ve mücadelelerini daha çok yakınlaştırıyor, benzeştiriyor daha çok ortak tavır geliştirmesi olanakları sunuyor. Yapılması gereken ise beklemek değil karşı adımlar atarak bu oyunu bozma çabası içerisine girilmesidir. Dolayısıyla bu başta ileri işçi ve mücadeleci sendikacılar olmak üzere sendikalarımızın ve tüm emekçilerin çözmek üzere önünde duran bir görevdir. Geciktirmeden bu saldırı ve hak gasplarına karşı somut adımları atmaktır.
Serdar Derventli
IBM
Kısa adı IBM (International Business Machines – Uluslararası İş Makineleri) olan şirket 1911 yılında değişik şirketlerin birleşmesiyle kuruldu. Kökleri 1896’ya kadar dayanan şirketin bugün dünyanın 170’den fazla ülkesinde faaliyet gösteriyor. Merkezi ABD’nin New York/Armonk’da bulunan şirket dünyanın en büyük bilişim şirketidir. Çok farklı büro materyalleri ile de tanınan şirketin bugün asıl faaliyet alanı bilgisayar ve donanım üretimin yanı sıra yazılım, servis hizmetlerinde bulunmakta. Çok geniş bir AR-GE (Araştırma – Geliştirme) bölümü olan IBM aynı zamanda dünyada her yıl en fazla yeni patent bildirimi yapan şirket konumundadır.
2011 yılında 427 bin emekçiyle 106,9 milyar Dolar ciro yapan IBM’in vergi öncesi kârı ise 21 milyar Dolara çıkmıştı.