IG Metall ve Ver.di Başkanları, hükümeti sosyal saldırı planlarından vazgeçmeye çağırdı. Hükümetin planlarını “acımasız” ve “edepsiz” olarak değerlendiren sendikacılar, sosyal kesintileri engellemek için “acil durumda” protestolara çağrı çıkaracaklarını söylüyorlar. Sosyal devleti finanse etmek için bir dizi öneride bulunan Benner ve Werneke, “sosyal devletin finanse edilemeyecek düzeyde olduğu doğru değil” diyorlar. Krizden krize milyarderlerin sayısının arttığını belirten sendikacılar, “servet vergisi” ve “veraset vergisinin” yükseltilmesini talep ediyorlar. Sekiz saatlik işgünüyle ilgili taleplere, “çatışmanın en sert yaşanacak alanı burası olacak” diye yanıt veren her iki sendikacının da söyledikleri sözün ne kadar arkasında duracakları önümüzdeki haftalarda belli olacak.
UMUT YAŞAR
Federal Hükümet, “sosyal reformlar” adı altında çok yönlü sosyal saldırılara hazırlanıyor. İlk etapta “Vatandaş Parası” (“Bürgergeld” – daha önce “Hartz IV) isimli sosyal yardımın adını “Temel Güvence” (“Grundsicherung”) olarak değiştirip 2026’ya kadar donduran (böylece son üç yıldır sosyal yardım düzeyi artmamış olacak!) Merz hükümeti, bu yardımı alanların üzerindeki baskıyı da artırıyor.
Birtakım yükümlülükleri getirmeyenlerin sosyal yardımını kademeli olarak tümden kesmeye kadar varan “yaptırımlar” sosyal saldırıların başlangıcı olarak gösteriliyor.
HÜKÜMET NE KADAR İLERİ GİDEBİLECEĞİNİ ÖLÇÜYOR
Hükümetin sosyal saldırılarına en alttakilerle başlaması da tesadüf değil. Beş milyondan fazla insan sosyal yardımla geçinmesine rağmen bunların neredeyse hiçbir “lobileri” yok. Adında “sosyal” kelimesi geçen çok sayıda kurum ve kuruluş olmasına karşın hükümetin, bu emekçilerin “tembel”, “iş kaçkını” oldukları gibi suçlamalarına ciddi olarak karşı çıkan olmadı.
Sendikaları da bu konuda işin dışında tutmamak gerekiyor. Sermayenin ucuz işgücü ihtiyacına yanıt vermek üzere 2000’li yılların başında Hartz yasalarının hazırlanmasında sendika yönetimleri de yer aldıkları henüz hafızalardan silinmedi.
Merz hükümeti, önümüzdeki dönem sağlık, bakım ve emeklilik sigortalarını elde geçireceğini ilan etti. Henüz somut bir yasa tasarısı vb. bulunmasa da Başbakan Merz, “Reformlar sonbaharından” söz etmekten geri durmuyor. Neredeyse her gün gündeme yeni fikirler atılıyor: Emeklilik yaşının 70’e çıkarılması, emeklilik yaşının yaşam beklentisine bağlı olarak otomatik yükseltilmesi, ilaçlara katkı payının yükseltilmesi, doktora giriş parasının yeniden yürürlüğe konulması, sağlık ve bakım sigortalarının hizmetlerinin sınırlandırılması…
Hükümet emeklilik, sağlık ve bakım sigortalarının reforme edilmesi için öneriler hazırlamak üzere üç ayrı komisyon oluşturdu ve bunların ilkbahar aylarında önerilerini sunmaları bekleniyor.
Sosyal güvenlik sisteminin yanı sıra sekiz saatlik işgününü de gündeme getiren hükümet, “daha fazla ve daha verimli çalışmak” adına daha bir dizi değişikliğin gerektiğini söylüyor. Bunların ne olacağı konusunda şimdilik somut bir şey yok.
Gerçek ise şu: Hükümet sosyal alanda olduğu gibi çalışma yasaları konusunda da ne kadar ileri gidebileceğini ölçüyor. Saldırıların kapsamını ve dozunu verilecek tepkilere göre belirlemeye çalışıyor.
‘SERT DİRENİŞ’
IG Metall Başkanı Christiane Benner ve Ver.di Başkanı Frank Werneke, “Süddeutsche Zeitung” (SZ, 24 Ekim 2025) gazetesine verdikleri demeçte, “Eğer acımasızlıkların sonbaharı (“Herbst der Grausamkeiten”) gündeme gelirse o zaman biz de sert bir direniş sergileriz” dediler.
Benner ve Werneke’nin birlikte böyle bir açıklama yapmaları çok sık yaşanan bir durum değil. Sonuçta iki sendika dört milyon civarında üyeye sahipler ve istediklerinde gerçekten Almanya’da yaşamı durduracak güce sahipler. Ama bu güçlerini şimdiye kadar çok sınırlı kullandıkları da biliniyor.
SZ’in yazının girişinde Benner’in, “Reform şu anlama gelmelidir: İşleri mantıklı bir şekilde yeniden düzenliyoruz. En yoksulların başlarını sokacak bir evlerini de ellerinden alacağız değil!” sözlerine yer vermesi aslında sendikacılarında reformların gerekliliğini kabul ettiklerini göstermek için yapıldığı belli oluyor.
Werneke ise, “Şu ana kadar, özellikle acımasız saçmalıkların sonbaharını görüyoruz” diye eleştiriyor daha “soldan” bir giriş yapmış: “CDU’lu politikacılar, işverenler ve piyasanın liberal ekonomistleri, emeklilik yaşının yükseltilmesi veya bakım derecesi 1’in kaldırılması gibi, halkın aleyhine olan kesinti önerileriyle birbirlerini geçmeye çalışıyorlar. Bu öneriler halkın aleyhine: Halkın çoğunluğu sosyal devlette kesintilere karşı çıkıyor.”
“BÜRGERGELD”
Sendikacılar, Merz’in “vatandaş parası” üzerinden beş milyar euro ve üzeri tasarruflar açıklayarak tamamen abartılı beklentiler yaratmasını eleştiriyorlar. “Bu konuda biraz bilgisi olan herkesin bunun gerçeği yansıtmadığı bilinen bir şey.”
Benner, koalisyonun üzerinde anlaştığı vatandaş parası yerine “temel güvence”nin, “yanlış bir insanlık anlayışı ve iş arayanlara karşı çok fazla ön yargılara” dayandığı için eleştiriyor.
Werneke ise CDU/CSU’yu “sosyal soğuklukla” suçluyor. Sosyal yardım alanların çoğunun çalışmak için çok tembelmiş gibi damgaladığını söylüyor. Burada da Werneke, sosyal yardım alanların bir kısmının tembel olduğunu söylemiş oluyor. “Birlik partileri, psikolojik rahatsızlıkları olan veya çocuklarına tek başına bakan ebeveyn anneler gibi insanların kaderlerine hiç sempati duymadan taleplerini ortaya koyuyor” diyen Werneke, “CDU/CSU’nun bu tutumu ahlaksızca” diyor.
Werneke ayrıca konut masraflarının kesilmesi kararını eleştiriyor: “Bu karar, pahalı konutlarda yaşayanların bu konutları terk etmelerine neden olacak. Karar, kira fiyatlarının yüksek olduğu büyük şehirlerde yıkıcı bir etki yaratacaktır. Hangi ev sahibi işsizlere ev kiralar ki? Hükümetin aldığı karar, sonuçta evsizliğe yol açacaktır. Ayrıca, yardım alanların elinde tutabilecekleri tasarrufların büyük ölçüde azaltılması planını da kabul edilebilir değil. Bu, otomotiv veya kimya sektöründe işini kaybeden birçok yaşlı çalışanı etkileyecek.”
“SOSYAL DEVLET FİNANSE EDİLEBİLİR”
Sosyal devletin finanse edilemez iddiasının gerçeği yansıtmadığını belirten sendikacılar bir dizi öneriler sunuyorlar: Servet vergisi, veraset vergisi gibi zenginleri hedef alan vergiler bu önerilerin başında geliyor. “
Werneke, “Koronavirüs krizinden Ukrayna savaşına kadar birçok krizin ortasında, milyarderlerin sayısı tartışmasız bir şekilde artıyor. Servet ve miraslar uygun şekilde vergilendirilmiyor. Zenginler gerçek bir katkı sağlamaya devam etmezlerse, bu durum toplumu daha da bölünecektir” diyor.
Benner ise, “Süper zenginler için bir servet vergisi çoktan uygulanmalıydı, Aynı şey süper zenginler için miras vergisinin yeniden düzenlenmesi için de geçerli.” Ekonomistlere göre, bu iki önlem birlikte yılda en az 25 milyar euro gelir getirecek.
Bunun yanı sıra sosyal sigortaların devletin sunması gereken bir dizi hizmeti sunduğunu hatırlatan sendikacılar, “devlet bunları karşılamalı ve sigorta aidatı ödeyenlerin sırtına yıkmamalı” diyorlar.
Daha birçok toplumsa dengesizliğe dikkat çeken sendikacılar karşı önerilerini SZ aracılığıyla duyuruyorlar ve mülakata şöyle son veriyorlar: Hükümetin sekiz saatlik çalışma gününü gerçekten esnetmesi veya bakım, sağlık veya emeklilik alanlarında kesinti yapması durumunda büyük eylemler yapacaklarını söylüyorlar. Werneke, “Çalışanların öfkesini hissediyorum” diyor. Benner ise “Üyelerimiz işverenlere ve aynı zamanda politikacılara da direnişin nerede olacağını açıkça belirtiyor” diyor.
HAFTA SONU PROTESTOLARI PEK ETKİLİ OLMUYOR…
Büyük servet sahiplerinin, mirasyedilerin vergilerinin ciddi ölçüde yükseltilmesi, vergi kaçıran tekellerin engellenmesi, emeklilik ve sağlık sigortalarının devletin karşılaması gereken harcamaları üstlenmemesi gibi Benner ve Werneke tarafından dile getirilen birçok talep yeni değil.
Bu talepler on yıllardır ileri sürülüyor fakat tersi durum yaşanıyor – bu kesimin vergileri sürekli düşürülüyor. Tekellerin yasal yollardan vergi kaçırmalarına göz yumuluyor. Sosyal güvenlik sistemi de on yıllardır adeta talan ediliyor.
Sendikaların “sert direniş” sözleri ve “sokağa çıkarız” tehditleri de yeni değil. Muhtemelen sokağa çıkacaklar da – tabanda artan basıncı azaltmak için olsa da.
Ama biz de geçmiş tecrübelerimizden biliyoruz ki eğer gösteriler, direnişler hafta sonu ile sınırlanırsa hükümetin geri adım atması mümkün değil. Eğer saldırılar geri püskürtülecekse o zaman eylemler iş saatlerinde yapılmalı. Fransa, Belçika ve İtalya’da sosyal saldırılar grevlerle geri püskürtüldü, hafta sonu gösterileriyle değil.
Benner ve Werneke’nin hükümeti uyarmaları, “sokağa çıkarız” demelerini mücadeleci güçler değerlendirmeli ve saldırılara karşı direnişin Fransa, Belçika ve İtalya’da olduğu gibi fabrikalardan başlamasını sağlamalılar.

