Written by 14:03 Allgemein

İnsanlığın ortak düşmanı ırkçılık ve faşizm

Almanya’da geçtiğimiz yıl en çok tartışılan konulardan biri, 2000-2006 yılları arasında işlenen seri cinayetlerin gerçek faillerinin ortaya çıkması oldu.

Daha önce “döner cinayeti”, “mafya hesaplaşması” gibi değerlendirmelerle kamuoyu yanıltılır ve kurbanlar suçlu gibi gösterilirken,  daha sonra, hükümetten, muhalefet partilerine kadar hepsi bir anda insanlığın ortak düşmanından söz eder oldular. Kuşkusuz hangi nedenle olursa olsun ırkçılığın kınanması, bu yönlü açıklamaların yapılması, yakınlarını ırkçı saldırılarda kaybeden ailelere ‚el uzatılması‘ bir olumluluk olarak görülebilir. Üstüne üstlük bu yıl Solingen katliamının 20. yılı.

Yaşananlardan ders çıkarmak ve tekrarlanmamasını sağlamak, iyi niyet temennileriyle olsaydı, Almanya gibi bir ülkede ırkçılıktan söz edilmezdi herhalde. Ancak, kapitalizm ve hayatın gerçekliği başka türlü işlemeye devam ediyor….

Nitekim, NPD vb. Neonazi, ırkçı grupların eylemleri, propagandaları bu kadar tartışma ve tepkinin olduğu bir dönem azalmamış, ırkçılar, her hafta sonu şu ya da bu şehirde, şu ya da bu gerekçeyle sokağa çıkıp eylem yapmaya, propaganda yapmaya olanca hızlarıyla devam etmekteler.

Bir hafta önce Mannheim merkezinde yürüyüş yapan Neonaziler, bir hafta sonra bu kez Pforzheim’da  polis korumasında ve helikopter eşliğinde yürüdü. 100’e yakın ırkçının katıldığı eylemin yapılacağı duyulur duyulmaz Pforzheim’da sendikalar, demokratik örgüt ve kuruluşların girişimiyle bir inisiyatif kuruldu. Stuttgart, Karlsruhe, Ludwigsburg’da bildiriler dağıtılıp, ırkçılara karşı bildiriler dağıtılıp afişlemeler yapıldı. Denebilinir ki ilk kez ciddi anlamda bir çalışmanın içine girildi. Nazilerin kirli oyunları açığa çıkarıldı. Zira 2003 yılında bu yana, her yıl, 23 Şubat 1945’te Pforzheim’ın bombalanması sonucu hayatını kaybedenler anılıyordu.

DİDF Gençliği de aktif olarak bu antifaşist çalışmanın içinde oldu.  Ve 23 şubat Cumartesi saat 15.00’de herkes gibi bizler de alandaydık. Polisin yoğunluğu dikkat çekiyordu. Ver.di Eyalet Başkanı Leni Breymaier burada yaptığı konuşmada, sağcıların tarihi çarpıttıklarına ve suiistimal ettiklerine dikkat çekti. Polis önce yürüyüşe izin vermediğini duyurdu. Görüşmeler sonucu nihayet şehir merkezine doğru yürüyüşe geçildi. Binbeşyüz kişi kadar olan kalabalık, soğuğa aldırmadan; ’nazilere yer yok, hiç bir yerde‘, ’naziler dışarı, yaşasın uluslararası dayanışma‘, ‚faşizme karşı omuz omuza‘ vb. sıloganlar atarak, bazen koşarak bazen ağır adımlarla yürüdüler. Polis olay çıkarmaya kararlı görünüyordu. Ancak bir iki yerdeki provakatif saldırıları sonuç vermedi. Beş kilometreyi aşkın yürüyüşten sonra, nazilerin toplanacağı yere gelindi.

Yol boyunca polisin provakif saldırıları ve eylemi gerginleştirmesi ve uzun eylem güzergahı katılımda azalmalara neden oldu.  Buna rağmen, bu uzun yolu on yaşındaki çocuğuyla bırakmayanlar da yok değildi. Yine dikkat çeken bir başka durum da, katılanların ezici bir çoğunluğunun genç olmasıydı. Bunun için de polisin haksız saldırılarını sineye çekmediler, direndiler, kendilerini gazdan ve joptan korumaya çalıştılar.

Hava buz tutacak kadar soğuk. Antifaşistler slogan atmaya devam ediyorlar. Polisler bir anda kalabalığı yarıp bir kesimi çembere almayı başardı. Bu andan itibaren çemberden dışarı ve içeri girme engellendi. Saatler ilerledi ancak çembere alınanlar; hasta olanlar ve yaşları küçük olanlar dahi bırakılmadı. Sol parti milletvekili Karin Binder’in polisi ikna çabaları dikkate alınmadı. Üç yüz kişi eksi altı derecede soğuk demeden saatlerce bekletildi. Ateş yakılıp sloganlar atılmaya devam edildi. Bu arada polis zaman zaman dalıp tek tek bazılarını aldı. DİDF gençlerinden tutuklananların yanı sıra bir kişinin de kolu incindi. Bir başka anti-faşistin ise polisin copu ile kafası darbe aldı. Hastaneye gidenlerin karşılaştığı tablo ise Türkiye’yi hatırlatıyordu. Hastanede hiç yere bekletilip doğru dürüst bakılmadan geri gönderildiler. Saat gecenin onunda tek tek isim tespiti ve kayıtların yapılmasında sonra çembere alınanlar ve tutuklananlar serbest bırakıldılar.

Eyalet çapında getirilen 1600 polis tam bir olağanüstü hal yaşattı. İnsanlık düşmanı faşizme ve ırkçılara karşı yürüyenlere pervasızca saldıran aynı polis Neonazilere ise tam tersi büyük bir hoşgörü gösterip eylemlerini yapmaları için elinden geleni yaptı.

Bu ve benzer birçok eylemde görüldüğü üzere, olay, burjuva basının yazdığı gibi, sağ-sol grupların karşı karşıya gelmesi  değildir. Bir yanda demokrasiye, evrensel insan hak ve özgürlüklerine sahip çıkanlar, diğer yanda demokrasiye ve insanlığa düşman olan ırkçılar, Neonaziler ve onları kullanan, koruyan güçler vardır.

 

ALİ ÇARMAN

Close