Written by 15:46 Allgemein

İrlanda’nın egemenliği rafa kaldırılıyor

Yunanistan’dan sonra İrlanda da AB ve IMF’ye acil yardım başvurusunda bulundu. Böylece AB ülkeleri arasında iflasın eşiğinde olan ülkelerin sayısı ikiye çıktı. Ancak alınan önlemlerin ve verilmesi planlanan yardımların ne kadar işe yarayacağı konusunda kimse tahminde bulunmak bile istemiyor. İrlanda’nın düzlüğe çıkması bir yana, şimdiden bütün gözler Portekiz ve İspanya’ya çevrilmiş durumda. Nitekim bu ülkelerin devlet borçlarının hızla arttığı gibi banka sektörünün durumu da giderek kötüleşiyor.

ZORLA VERİLEN YARDIM!
Yaklaşık iki aydır İrlanda’nın ne zaman yardım başvurusunda bulunacağı üzerine spekülasyonlar yapılıyordu. İrlanda hükümeti ise, 2011 sonuna kadar dengeli bir bütçeye sahip olduğunu ve herhangi bir kurumun yardımına ihtiyaç duymadıklarını açıklıyordu. Buna karşın ise başta Almanya olmak üzere bütün AB ülkeleri, İrlanda’yı acilen yardım almaya zorluyorlardı. Buna göre kaybedilen her gün sadece İrlanda’yı değil başta Euro birliği olmak üzere bütün AB’yi bir girdaba sürükleyebilirdi.
21 Kasım günü İrlanda halkı için acı gerçek ortaya çıktı. Hükümet ne dengeli bir bütçeye sahipti ne de batık bankaların sorunlarını çözebilmişti. Doğrusu bütçe açığı yüzde 14’lerde değil yüzde 32 dolayında gerçekleşecekti. Yani hükümet yıl sonuna kadar 19 milyar Euro bulmak zorundaydı. 2011 yılında ise bütçe açığının yüzde 100’e çıkması, yani ülkenin bütün Gayri Safi Milli Hasılası’nın tamamı kadar açık vermesi bekleniyordu. İrlanda hükümeti, batmaktan kurtarmak için devletleştirdiği bankalara o kadar para harcamıştı ki normal devlet giderleri için harcayacak parası kalmamış ve kendisi iflasın eşiğine gelmişti. Fakat sorun bununla bitmiyordu. Devletleştirilen bankaların daha ne kadar açık vereceğini kimse bilmiyor!
Pazar günü yapılan yardım başvurusunun ayrıntılarının önümüzdeki haftalarda yapılacak müzakerelerde ele alınacak. İrlanda’nın ne kadar yardıma ihtiyaç duyduğu üzerine resmi bir açıklama yapılmazken değişik haber ajanslarında AB diplomatik çevrelerinde yardımın 80 ila 90 milyar Euro arasında olacağı üzerinde durulduğu bildirildi.
İRLANDA NEDEN YARDIM  İSTEMEDİ?
İrlanda’nın uzun süre yardım almamakta direnmesinin birçok nedeni var. Bunların başında yardımı verecek olan AB ve IMF’nin yaptırımları geliyor. 90 yıl önce İngiltere’den bağımsızlığını kazanan İrlanda böylece tekrar ulusal egemenliğini yitirme aşamasına gelecek. Nitekim AB ve IMF yardımlarının ilk koşulu, ülke bütçesinin bütünüyle bu kurumların denetimine geçmesini içeriyor. Üç ayda bir bu kurumlara rapor sunmak zorunda olan İrlanda, eğer dayatılan reformları uygulamazsa yardım alamayacağı gibi farklı ekonomik yaptırımlarla da karşı karşıya kalabilecek.
İrlanda’nın yardım başvurusu yapmasıyla birlikte, “yardımsever” ve “dost ülkeler” dişlerini göstermeye başladılar. Alman hükümetinin sözcüsü Steffen Seibert, “Yardımların karşılıksız ve koşulsuz olmayacağı ortada. İrlanda, önümüzdeki süreçte katı bir reform programı uygulamalı ve özellikle devlet girdilerini artırmalı” dedi. Hükümet sözcüsü diplomatik sınırları fazla aşmamaya çalışırken hükümet partilerinin önde gelenlerinden Michael Fuchs (CDU) sömürge valisi gibi İrlanda’ya rest çekti: “İrlanda düşük işletme vergileriyle onlarca firmayı ülkeye çekti. Ama İrlanda’nın bir tarafta AB kasalarından yardım alırken diğer taraftan kendi vatandaşlarının ve işverenlerinin vergi yükünü düşük tutmasına seyirci kalamayız” dedi.
Başta Almanya olmak üzere birçok ülkenin ekonomi politikacıları, İrlanda’nın işletme vergi oranını yüzde 12,5 ile sınırlı tutamayacağına dikkat çekerek, bu oranın acilen yükseltmesini talep ediyorlar.
Bu ise pratik olarak İrlanda’nın ekonomik olarak ulusal egemenliğini yitirmekle kalmayacağı aynı zamanda kendisine dayatılan “reformlar” sayesinde ekonomisini de düzlüğe çıkaramayacağı anlamına geliyor. Nitekim geride bıraktığımız iki yıl içinde alım gücünün düşmesine neden olan 14,5 milyar Euro hacminde iki tasarruf paketi işçi ve emekçilere dayatılmıştı. Planlara göre 2011 yılı için 6 milyar Euro hacminde yeni bir paket hazırlanıyor. İşletme vergi oranının yükseltilmesi ise, düşük vergiler nedeniyle gelen tekellerin bu ülkeden çekilmesine neden olacak. Dayatılan bütün bu önlemler ülkenin ekonomik olarak düze çıkmasını sağlamayacağı gibi daha fazla girdaba sürüklenmesine neden olacak.

VATAN HAİNLERİ!
Bu arada İrlanda’da hükümete karşı tepki giderek artıyor. 4,5 milyon nüfuslu ülkede resmi işsizlik oranı yüzde 14’ü aştı. Yeni gündeme gelecek “tasarruf paketi” ile işsizliğin daha da artması bekleniyor. Bu ise emekçileri öfkelendiriyor. Vatandaşların öfkesinin, İrlanda Başbakanı Brian Cowen’i “vatan haini” olarak görmeleri ve bunu açıktan ifade etmeleriyle sınırlı kalmayacağı söyleniyor.
Ülkenin en büyük işkolu sendikası TEEU Genel Kurulu’nda konuşan Genel Sekreter Eamon Devoy, “bu ülkede onyıllardır görülmemiş sosyal çatışmaların eşiğinde bulunuyoruz” dedi. Hükümetin aldığı kararları “İrlanda’da yaşamı çekilmez hale getirecek vahşi önlemler” olarak değerlendiren Devoy, hükümetin İrlanda halkını aldattığını ve bankalar ve tekeller lehine ekonomi politikası yaptığını söyledi.
20 Kasım günü yapılan Genel Kurul’da, delegeler hükümetin ekonomi politikasını, “ekonomik sabotaj” olarak değerlendirdikleri bir karar taslağında, “Ülkemize ihanet ve ekonomik-politik egemenliğimizin son kalıntılarının yok edilmesine neden olan politikaya karşı harekete geçilmeli” denildi. Çatı örgütü ICTU’ya yönelik çağrıda ise, “Erken seçimi zorlamak için hükümete karşı sivil itaatsizlik kampanyası örgütlenmeli” denildi.
ICTU Genel Sekreteri David Begg ise yaptığı konuşmada, işçi ve emekçilerin 27 Kasım günü alanlara çıkarak tepkisini ortaya koyacağını söyledi. “Görüldüğü kadar hesaplaşma günü geldi. Barbarlar kapıların önüne dayandı” diyerek delegeleri coşturan Begg’in ne kadar samimi olduğu ise tartışmalı. Nitekim ICTU’nun bu denli kapsamlı ve vahşi bir saldırı programına karşı Cumartesi günü alanlara çıkmasının nedeni, bu yılın ortalarında alınan üç yıllık grev yapmama kararıyla bağlantılı. Ne var ki görüldüğü kadar tabanın baskısı giderek artıyor ve sendika bürokrasisi daha etkili eylemlere yönelmek zorunda kalıyor.

Serdar Derventli

İSPANYA VE PORTEKİZ ENDİŞESİ

İHazine bonosu ve devlet tahvilleriyle borç alan, sadece İrlanda devleti değil. Özel İrlanda bankalarıyla ticari işletmeler de, kredi alarak ya da gayrı menkul ve değerli kağıt ticareti üzerinden Amerikan ve Avrupa finans piyasasından yüklü miktarda borç aldı. Yabancı finansörlerin İrlanda devleti, bankaları ve şirketlerinden toplam alacakları 731 milyar doları buluyor. En büyük alacaklılar, 149 milyar dolarla İngiliz bankaları. Onları, 138 milyar dolar ile Alman bankaları izliyor. Üçüncü sıradaki ABD bankalarının İrlanda’dan alacakları, 69 milyar dolar iken Fransa bankalarından ise 50 milyar dolar borç alınmış.
CIA tarafından hazırlanan bir raporda ise İrlanda’nın gerçek borcunun (devlet, bankalar,  ticari işletmeler ve özel haneler) 2,3 trilyon dolar hacminde olduğu bildiriliyor. Ne var ki bu İrlanda tarafından doğrulanmadı.

KURTARAN, ASLINDA KENDİNİ KURTARIYOR!
İrlanda’ya kredi açan İngiliz ve Alman bankalarının büyük çoğunluğu, kendisi batmak üzereyken devlet tarafından kurtarılmıştı. Royal Bank of Scotland ve Hypo Real Estate zaten zor ayakta duruyor. İngiltere ve Almanya hükümetleri kendi bankalarına destek olmak için İrlanda’yı mali istikrar fonundan yararlanmaya zorladıklar. Böylece, dolaylı olarak kendi bankalarını da iflastan kurtarmış olacaklar.
Almanya’da devletleştirilen Hypo Real Estate bankası İrlanda, Yunanistan, Portekiz ve İspanya gibi ülkelere 33 milyar Euro borç verdiği ortaya çıktı. Deutsche Bank ve Commerzbank gibi Alman özel bankalarının, Yunanistan, İrlanda, İspanya ve Portekiz’e açtığı resmi ve özel kredilerin toplam hacmi 400 milyar doları buluyor. Sözkonusu ülkelerde borç krizi azarsa, özel Alman bankaları alacaklarının önemli bir bölümünü kaybedecek. (YH)

Close