Yüksel DALYAN / KASSEL
Siyanür İstanbul ve Antalya’da dörder dörder can aldığında yoksulluk kılığına girmişti. Zaten bu zıkkımı Bergama ve son olarak da Kaz dağlarındaki altın arama ve çevre yıkımlarından tanıyorduk.
26 Nisan 1986 Çernobil atom santrali facıasını Ukrayna.nın karşı yakasındaki Türkiye‘nin Karadeniz sahilleri ve televizyonda bacak bacak üstünde höpürdetilen çaydan akıllardaydı. Cuntacı general hatta radyasyonun Türk erkeği için faydalı olduğunu bile iddia etmişti. Ve o zaman bekarel denilen bir ölçü ile tanıştı sonra patır patır kanserden dökülen insanlar. Sonra alıştık. Fukişima faciası 2011‘de Japonya’daydı. Gerçi Japonlar alışkındı bazılarına göre, çünkü tam 74 yıl önce ABD’nin 6 Ağustos 1945‘te Hiroşima üç gün sonra da Nagazaki şehirlerine attığı atom bombalarının izleri henüz geçmemişti. 16 Mart 1988 Halepçe adı akıllara elma kokusunu değil ölen çoluk çocuk 5 bin Kürdü de getiriyor.
Dünyayı yaşanamaz hale getiren emperyalist güçler son zamanlarda artık küresel direnişlerle de karşılaşmaya başladılar. 20 Eylül’de 2019 milyonların küresel direniş sloganıyla sokakları doldurmasına sahne oldu. 16 yaşındaki Greta Thunberg.in tutuşturduğu kıvılcım gençlik içinde dalga dalga yayıldı.
Gelecek için Cumalar (FFF) eylemleri artık meclislerde tartışılır hale geldi. Sahte iklim konferanslarında göstermelik kararlar alınıyor. Dünyayı yaşanamaz hale getiren tekeller ve onların fabrika bacaları, kömür santralleri değil, sokaktaki vatandaş ve ahırdaki ineğin çıkardığı gaz tek sorunmuş gibi gösterilmeye başlandı.
Sonra elektrikli arabalar (E-Otolar) ve devletin vereceği destek, kaç yılda 56 milyon arabanın üretileceği hesapları. Araba tekellerine yeni kar olanakları ve çevre dostu olarak gösterilen elektrikli arabaların aküleri için gereken kobolt madeni ve yeni çevre tahribatları. Yenlenebilir enerji kaynakları, rüzgar gülleri, santraller, güneş enerjisi, fosil kaynakları, petrol ve bunların kazanılması ve elde tutulması için yapılan savaşlar ve bunların tahribatları. Göçler, denizleri dolduran sadece plastik çöpler değil, artık mülteciler…
GELECEK KUŞAKLARA YAŞANABLİR BİR DÜNYA BIRAKABİLMEK İÇİN MÜCADELE
Kassel Demokratik Kültür Derneği’nin konuyla ilgili düzenlediği toplantıda bu ve buna benzer konular uzun uzadıya konuşuldu. Demokratik İşçi Dernekleri (DİDF) Yürütme Kurulu üyesi Hüseyin Avgan’ın rakamlar, bilimsel verilerle duvara yansıttığı her tablo, her fotoğraf ve sunumu ilgiyle dinlendi. Sunumun sonunda sorulan sorular artık karşılıklı sohbete dönüştü. Bir hasta bakıcının 2 kişiyle 32 hastaya bakmak zorunda olduklarını anlatması ve “eve geldiğimde bitmiş oluyorum” demesi, yeni konuları gündeme taşıdı. Bir VW işçisinin iş yaşamından örnekleri işçilerin ve sendikaların bu konuyla ne kadar iç içe olmaları gerektiğini gösterdi.
İklim değişikliği ve çevre tahribatının gerçek sorumluları ve bu mücadele içinde yer alınmasının gerekliliği ve taleplerin neler olduğu toplantıya katılanlar için daha da açıklığa kavuştu. Toplantıdan sonra yapılan öneriler de ilginçti: Dijitalleşme ve iş saatleri, çevre ve sağlık, sendikalarda ve iklim eylemlerinde doğru taleplerle yer almanın önemi.
Avgan sunumunu “İklim sorununu da kendimize dert edinmeliyiz. Çevremizdeki insanlara bu sorunların gerçek nedenleri ve sorumluları hakkında bilgi vermeye çalışmalıyız, taleplerimizi doğru kanallara akıtmalı ve gelecek kuşakların daha yaşanabilir bir Dünyada yaşayabilmesi için bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum“ diye bitirdiğinde kafalarda hala duvara yansımış olan grafikler ve sunum vardı.