Written by 08:57 DÜNYA

Kiev’deki hesap Moskova’ya uyacak mı?

YÜCEL ÖZDEMİR

ABD Başkanı Joe Biden’ın giderayak Ukrayna’ya uzun menzilli ATACMS füzeleri ile Rusya topraklarını vurma yetkisini vermesiyle 1000 günden fazla bir süredir devam eden savaş yeni bir aşamaya sıçradı. Yetkiyi alan Ukrayna vakit kaybetmeden altı füzeyi Rusya’ya doğru ateşledi. Beşi S-400’ler tarafından imha edilirken biri bir askeri havaalanının yakınına düştü, ama can kaybı olmadı.

Ukrayna’dan 300 km uzaklıktaki Rus askeri ve sivil hedefleri vurma kapasitesine sahip ATACMS füzelerinin savaşın dengesini tamamen değiştirmesini kimse beklemiyor. Ancak iki gün önce de Ukrayna’nın, İngiltere’nin daha önce verdiği ve 250 km menzile sahip Storm Shadow seyir füzeleriyle, Rusya’nın Kursk bölgesinde bulunan askeri karargahını vurduğu ileri sürüldü. Ukrayna tarafından ele geçirilen Kursk’da her an dengeler değişebilir.

Biden’ın görevi bırakırken Donald Trump’ın kucağına bölgeye yayılmış büyük bir savaşı bırakma hesabının tutup tutmayacağını bugünden kestirmek zor. Daha doğrusu Trump’ın da bu hesabın içinde olup olmadığı belirsiz. Rusya’nın bütün imkanlarını kullanarak bu son hamleye karşılık mevcut dengeyi korumaya çalışacağı, Putin hemen nükleer silah kullanma doktrinini değiştirerek yanıt vermesinde görüldü.

Sınıra dayanan, belki de son bir hamleyle Rusya’ya en büyük darbeyi vurma hesabı yapan ABD’ye, Ukrayna üzerinden verilebilecek en etkili yanıtın nükleer silahlar kullanmak olduğu Moskova tarafından çoktan analiz edilmiş bir durum. Bu nedenle daha önce nükleer silaha sahip ülkelere karşı kullanılması öngörülen doktrin, “Nükleer güce sahip olmayan ülkelerin Rusya’ya saldırması durumunda da bunun kullanılabileceği” şeklinde değiştirildi.

Bunun da etkisiyle ABD Kiev’deki büyükelçiliği de bu arada “güvenlik” gerekçesiyle kapattı. Zira, ABD’nin Ukrayna’ya ATACMS füzelerini kullanma yetkisi vermesi aynı zamanda ABD’nin askeri olarak doğrudan savaşın parçası olması anlamına geliyor. Çünkü bu füzeleri sevk ve idare eden, hedefe kilitleyen programı ABD ordusu yönetiyor. Bu nedenle füzenin kalktığı yer Ukrayna olsa da hedefi belirleyen ve ateşleyen ABD.

Başından beri savaşın ateşli savunucusu sermaye siyasetçilerinin bir kısmı, Putin’in imzaladığı yeni nükleer silah doktrinini bir “blöf” olarak değerlendirerek, aynı politikanın sürdürülmesi çağrısında bulundu. Bu siyasetçilerden biri olan Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, “Avrupa’daki özgürlüğümüz Avrupa barışına bağlı. Ukraynalılar sadece kendi özgürlüklerini ve ülkelerini savunmuyor, Ukraynalılar 1000 gün ve gecedir Avrupa barışımızı savunuyor” diyerek Putin’in tehdidi karşısında geri adım atılmaması çağrısı yaptı.

Hiç şüphe yok ki; Putin “iş” ya da “blöf” olsun diye nükleer silah doktrinini değiştirmedi. Gerçekten de Ukrayna’nın NATO ile birlikte Rusya’ya saldırması durumunda bu yola başvuracak bir siyasetçi. Askeri olarak püskürtülemeyen bir saldırının bugünkü Rusya’nın sonu olabileceğinin farkında.

Eylül ayında koltuğunun altına aldığı “zafer planı”yla başkentleri dolaşan ve daha fazla uzun menzilli silah isteyerek Rusya içerisindeki önemli hedefleri vurarak Putin’i pazarlık masasına çekmeyi amaçlayan Zelenskiy’nin planının bir bölümü, Biden’in verdiği onay ile işlemeye başladı. Sonucunun Zelenskiy’nin istediğinden çok barut fıçısının patlayarak felakete, büyük savaşa dönüşme olasılığı çok daha fazla.

Ukrayna ordusunun sahada Rusya’yı yenecek durumda olmadığı 1000 günden fazla süren savaşta net olarak görüldü. Dışarıdan desteğin gelmemesi durumunda Ukrayna’nın birkaç gün içinde yenileceğini Zelenskiy de Fox News’e verdiği demeçte açık olarak ifade etti: “Yardımlar kesilirse biz savaşı kaybederiz.”

Yardımların nereye ve ne zamana kadar süreceği ise belirsiz. Trump, başkanlık koltuğuna oturduktan sonra radikal bir politika değişikliğine gideceğinin mesajını vermişti. ABD’den sonra en büyük destekçi Almanya’da da yardım artık kolay değil. Başbakan Olaf Scholz, bütün ısrarlara rağmen 500 km menzile sahip “akıllı füzeler” Taurusları vermemekte ısrarlı. En azından 23 Şubat’a kadar devam edecek erken seçim atmosferinde savaş-barış meselesinin önemli yer tutacağı açık. Halkın yaşam koşullarının ağırlaştığı, fabrikaların kapanmakla yüz yüze olduğu koşullarda Ukrayna savaşı için kesenin ağzının sonuna kadar açılmasını savunan partiler ve liderler istediklerini alamayacak. Bu nedenle Ukrayna’ya destek söylemi eskisi kadar sık tekrarlanamayacak. Biden’ın ATACMS kararının Scholz’un Putin ile yaptığı telefon görüşmesinin hemen sonrasına gelmesi ayrıca dikkat çekici.

Genel olarak AB ülkelerinin, Ukrayna’yı destekleme arzusunda bir düşüşün olduğu gerçeğinin de gelişmelere eklenmesi gerekiyor.

Bütün bunlardan ötürü Zelenskiy’nin bütün barutu kullanarak, pazarlık masasına güçlü oturma üzerinden belli mevziler elde ederek “Savaşı dondurmayı” teklif etmesi de seçenekler arasında. Ne var ki, Kiev’deki hesap Moskova’ya uymayacak gibi görünüyor. Füze saldırılarının devam etmesi durumunda savaşın kontrolden çıkıp daha da büyümesi, bütün şartlar uygun olduğu için, “an” meselesi.

Close