Written by 14:42 Allgemein

Kırk satır mı kırk katır mı?

Pelin Şener

Almanya´da aylardır ayrımcılığı ve önyargıları körükleyen tartışmalara, bu tartışmaların sürdüğü zemini sağlamlaştırmaya hizmet eden yasa değişiklikleri eşlik ediyor. Göçmenleri hedef tahtasına koyan açıklamalar, -göçmenlerin uyum yanlısı olmadığı, çalışma yerine ülkenin sosyal güvenlik sistemini sömürdüklerinin ileri sürülmesi vb.-  göç ile bağlantılı sorunların çözümüne değil bunun daha çetrefilli bir hal almasına neden oluyor. Bu kadar gürültünün koparıldığı, uyumla ilgili sorunların çözümüne bir nebze olsun katkı sağlamaktan uzak bu tartışmaların vardığı nokta ise yasaların sertleştirilmesi oluyor.
Göç Yasası’nın sertleştirilmesi, vatandaşlığa geçişlerin bir dizi kıstasa bağlanarak zorlaştırılması, evlilik yaşının yükseltilmesi gibi değişiklikler de benzer tartışma dönemlerinin ardından gerçekleştirilmişti. Şimdi de Ekim ayının son günlerinde Bakanlar Kurulu, şahısları evlenmeye zorlayanlara verilecek cezanın artırılmasını ve uyum sağlamayı reddedenlerin ikamet izinlerinin uzatılmamasını öngören yasal değişiklikleri kabul etti. Bakanlar Kurulu’nun kabul ettiği yasal değişikliklerle, zorla evlendirmelerin önüne geçilmesi hedefleniyor. Buna göre şahısları evlenmeye zorlayanlara 5 yıla kadar hapis cezası verilebilecek.

EŞTEN BAĞIMSIZ OTURMA VE ÇALIŞMA İZNİ!
Sözkonusu değişikliklerin gerekçesi, anlaşmalı evliliklerin ve bu yoldan ikamet izni alınmasının önüne geçmek olarak gösteriliyor. Birlik partilerinin asıl amacı bu süreyi tekrar 4 yıla çıkarmaktı. 2000 yılında SPD ve Yeşiller hükümeti eşe bağlı süresiz ikamet alma iznini 2 yıla indirmişti. Bunun tekrar 3 yıla yükseltilmesi özellikle zorla evlendirilen kadınların durumunu daha da kötüleştiriyor. Zorla evlendirilip buraya getirilen kadın yahut zorla evlendirilmemiş olsa bile evliliği yolunda gitmeyen kadın, üç yıl boyunca bütün baskılara boyun eğmek zorunda bırakılıyor. Yasada ağır durumlar için özel bir madde bulunuyor. Yani bir insan zorla evlendirildiğini ihbar etmesi durumunda boşanması ve duruma göre şahsına özel ikamet almasına olanak sunulabiliyor. Ancak bu o kadar basit değil.
Zorla evliliklerle mücadele adına Almanya dışından biriyle yapılan tüm evlilikleri ‚zorunlu evlilik‘ ya da ‚görücü usulüyle yapılan evlilik‘ olarak nitelemek ve buna karşı yasal sınırlamalar getirmek uyum ve ortak yaşama zarar verecek, sorunları çözmek yerine derinleştirecek, önyargıların körüklenmesine vesile olacaktır. Eğer gerçekten zorunlu evlilik kurbanlarına yardım edilmek isteniyorsa bu insanlara burada yardım edilmeli, kendi kaderleriyle başbaşa kalmamalarının olanakları sunulmalıdır. Evlenilen kişilerin Almanya’ya gelir gelmez ücretsiz dil kurslarına katılmaları ve eşlerinden bağımsız oturma ve çalışma izni hakkına sahip olmaları için yasal değişiklikler yapılarak yeni bir yaşam kurmalarının olanakları sağlanmalıdır. Göçmen kadınları „yardıma muhtaç“,  „ayakları üzerinde duramayan zavallılar“ olarak gösteren bu politika, aynı zamanda bu toplumla bütünleşmelerinin önüne yeni engeller çıkarıyor. Oysa aile içi şiddete, gerici gelenek ve anlayışlara karşı mücadelenin yolu kadınlara koşulsuz oturma ve çalışma izni verilmesinden, yasal haklarının sağlanmasından geçiyor.

KADIN ÖRGÜTLERİ  ELEŞTİRİYOR
Değişikliğin bu maddesi kadın örgütleri tarafından da eleştiriliyor. Terre des Femmes konuyla ilgili yaptığı açıklamada, bu değişiklikle kadınların şiddet ortamında daha fazla kalacağına dikkat çekerek  „Federal Hükümetin, evli kalma süresini uzatarak sözde evliliklerin engelleneceği gerekçesini ileri sürmesi, oturma hakkını zorlaştırmak Almanya’ya yönelik göçü sınırlamak için ileri sürülmüş ucuz bir gerekçedir, Zorla evlendirmeye karşı yasa içinde bu maddenin yeri yoktur! Çünkü bu kurbanın korunmasına kesinlikle hizmet etmemektedir! Sizden acilen koalisyon sözleşmenize bağlı kalmanızı rica ediyoruz: Kurbanları koruma amacıyla, zorla evlendirmeler gibi işlenen suçlardan hareketle, oturum hakkı konusunda kurbanın aleyhine bir durum çıkmaması için bunların ayrıştırılması ve danışma, bakım, yardım ve güvenlik olanaklarının iyileştirilmesi planlanıyordu. Sizden, siyasi iktidar oyunlarınızı en güçsüzlerin sırtında, yani şiddet kurbanlarının üzerinde oynamamanızı talep ediyoruz!“ görüşlerini dile getiriyor.
Göçmen Kadınlar Birliği ise yasa değişikliğini eleştirerek eşten bağımsız oturma hakkıyla ilgili iyileştirmeler, koruyucu ve önleyici olanaklar sunulmasını talep ediyor. Açıklamada, bu konuda yapılan tartışmaların öznesi olan kadınların çağdışı-gerici gelenek ve göreneklerin, ilişkilerin, önyargıların girdabından çıkmalarına yardımcı olacak yasal, sosyal ve kurumsal düzenlemelerin yapılması,  kadınların toplumsal yaşama daha aktif katılmalarını sağlamak üzere çalışmalar sürdürülmesi gerektiğine değiniliyor. Zorla evlilikler, namus cinayetleri ve aile içi şiddetten yola çıkılarak bu kabul edilmesi mümkün olmayan olayların ardındaki ekonomik, sosyal, kültürel nedenler görülmeden cezai tedbirlerle sorunların çözülemeyeceğine vurgu yapan açıklamada, göçmenlerin özellikle de kadınların bu toplumla bütünleşmesinin önünde duran engellerin kaldırılması, dil, eğitim, istihdam ve konut alanında uyumu hızlandıracak olanakların sunulmasının bir tarafa bırakıldığına değinilerek „Federal Hükümetten göçmen kadınlar ve onlara özgü sorunların baskıcı entegrasyon ve göç politikalarına alet edilmemesini istiyoruz.“ denildi.
Mevcut tartışmaların ve yasa değişikliklerinin, Türkiyeli kadın ve genç kızların, çağdışı-gerici geleneklerin girdabından çıkmalarına yardımcı olmayacağı tam tersine bu sorunları derinleştirdiği ortada. Hal böyle olunca kadının yaşamını törelerle baskı altına alan her türden geri gelenekle mücadele etmek kadar kadınların içe kapanmasını sağlayan, yaşadığı ülkeye uyumunu zorlaştıran, önyargıları körükleyen bu türden yasal değişiklik ve tartışmaların da boşa çıkartılmasının acil ve zorunlu olduğunu bir kez daha gösteriyor.

SERT YAPTIRIMLAR

Bakanlar Kurulu zorla evliliklerin yanı sıra Almanya’ya uyum sağlamayı reddettiği düşünülenlere yönelik kararlar aldı. Yeni düzenleme ile ülkeye uyum sağlamayı reddettiğine kanaat getirilenlerin ikamet izinlerinin süresi uzatılamayabilecek ya da aldıkları devlet yardımı kesilebilecek. Böylelikle göçmenlerin Alman toplumuna uyumunun sert yaptırımlarla denetlenmesi kararlaştırılmış oldu.
Almanya’daki göçmenlerin yüzde 10 ila 15 kadarının uyum sağlamaya direndiğini tahmin (!) eden Federal İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere, yeni düzenlemelerle uyum yükümlülüklerinin daha sıkı kontrol edileceğine inanıyor.
İçişleri Bakanı veya Adalet Bakanına somut olarak sözü edilen bu yüzde 10–15 arası rakamın ne kadar gerçeği yansıttığı sorulduğunda bunun bir tahmin olduğu ve somut verilerin mevcut olmadığını belirtiyor. Bir süre önce Sol Parti, Federal Hükümete konuya ilişkin bir soru önergesi verdi, hükümetin soru önergesine verdiği yanıt  “Hükümetin elinde uyum kurslarına katılmayanların oranına ilişkin bir veri yok, bu konuda araştırmalarımız devam ediyor” olmuştu.
Uyum kursları düzenleyen kuruluşlar ise zaten bu kurslara katılmayanların oranının çok düşük olduğunu söylüyor ve bu kurslar için ayrılan bütçenin yetersizliğine işaret ediyor. Yaklaşık 10 bin göçmenin  kurs açılması için sırada beklediğini vurguluyorlar. Bu sayının yılsonuna kadar iki katına çıkması bekleniyor.
Değişikliklerle zorla evlendirilerek yurtdışına yerleşen kadınların, eşlerinin şiddetine maruz kalmaları halinde Almanya’ya dönerek oturma izni alabilmeleri planlanıyor. Bugüne dek evlenip yurtdışına yerleşen kadınların Almanya’ya dönebilmeleri için belirlenen süre sadece 6 ay ile sınırlıydı. Değişiklikle bu süre 10 yıla çıkarılıyor.
Aralarında Göçmen Kadınlar Birliği’nin de olduğu çok sayıda kadın örgütü süresiz geri dönüş hakkı için yıllardır mücadele ediyordu. Kadın örgütlerinin geçmişte de bugün de talepleri arasında sınırsız geri dönüş hakkının tanınmasının yanı sıra bu haktan yararlanmak isteyenlere hem Almanya’ya geliş sırasında hem de geldikten sonra yaşamını sürdürebilmesi için özel kolaylıklar sağlanması, yardımcı olunması ve bunların da yasayla düzenlenmesi yer alıyor.
Yeni düzenleme ile eşe bağlı oturma izni süresi yeniden uzatılıyor. Yeni yasayla aile birleşimi ile Almanya’ya gelen eşlerin süresiz ikamet hakkı almaya hak kazanmak için bekleme sürelerinin, en az 3 yıldan başlaması öngörülüyor.

Close