Written by 14:38 uncategorized

Sol Parti programını tartışıyor

Nele Hirsch*

7 Kasım tarihinde Hannover’de buluşan 800’ü aşkın Sol Parti üyesi, Parti Program Taslağı’nı tartıştı. Taslak, bu yılın Mart ayında, dönemin eşbaşkanları Oskar Lafontaine ve Lothar Bisky tarafından kamuoyuna tanıtılmıştı. Tartışma toplantısı öncesinde medyada, Sol Parti içinde derin fikir ayrılıkları ve çelişkiler bulunduğu yönünde haberler yer alıyordu. Oysa toplantı, parti içinde büyük çoğunluğun tartışmaya açılan program taslağının temel yönelimi konusunda hemfikir olduğunu gösterdi. Yapılan konuşmalar, çalışma gruplarında sürdürülen tartışmalar ve Oskar Lafontaine’in kapanış konuşmasının ardından patlayan alkış tufanı da bu görüş birliğini belgeler nitelikteydi.
Sol Parti’nin mülkiyet sorununu programının merkezine alması ve farklı bir ekonomik sistem için mücadele etmesi gerektiği defalarca vurgulandı. Program taslağında yer alan, “ekonominin temel alanlarında özel mülkiyetin aşılması ve bu yolla sosyal, ekolojik ve barışçı bir gelişme için gerekli önkoşulların yaratılması gerektiği” düşüncesinin altı çizildi. Aynı şekilde tartışmaya katılanların taslakta yer alan barış politikası konusundaki yaklaşımlara da büyük destek sunduğu görüldü. Birçok konuşmacı, Sol Parti’nin bundan sonra da Federal Alman Ordusu’nun yurtdışında görevlendirilmesine kayıtsız-şartsız karşı çıkmaya devam etmesi gerektiğine vurgu yaptı.

KOALİSYON ŞARTLARI
Tartışmalarda önemli bir yer tutan üçüncü konu ise, Sol Parti’nin koalisyon hükümetlerinde yer alması için gerekli asgari önkoşullar oldu. Bu bağlamda konuşmacılar, Sol Parti’nin inanılırlığını tehlikeye atmaması gerektiğine dikkat çekti. Bunun için somut politika yaparken, bugün her konuda türlü vaatlerde bulunup ertesi gün sözde iktidar ortağı olma uğruna bunları unutan diğer partilerden farklı olduğunu tüm açıklığıyla göstermesi gerektiği vurgulandı. Bunun yerine Sol Parti’nin hangi kararlara ortak olmayacağını açıkça baştan ortaya koyması gerektiğinin altı çizildi. Parti program taslağında, eyalet hükümetlerinde yer alma konusunda asgari koşullar belirlenmiş durumda. Bunların arasında Sol Parti’nin ortağı olduğu hükümetlerin sosyal hak gaspı ve özelleştirme yapamayacağı, kamu emekçilerini işten atamayacağı yer alıyor.
Taslak üzerindeki tartışmalar, önümüzdeki aylarda parti kamuoyunda ve sempatizanları arasında, ayrıca gelecek yılki kurultayda devam edecek. Ardından taslak, üyelerin oylamasına sunularak karara bağlanacak. İlgi duyan herkes, bu tartışma sürecine aktif olarak katılabilecek. Program taslağı desteklenmesi gereken bir temel yönelimi sahip olsa da, belli alanlarda eleştirilerek geliştirilmeye muhtaç. Buna örnek olarak uyum ve göç politikasına ilişkin yaklaşımları, din konusunda getirilen önerileri ve Avrupa Birliği (AB) bağlamındaki anlayışları göstermek mümkün.

UYUM POLİTİKASI NASIL OLMALI?
Sol Parti, uyum politikası alanında kültürel değil, sorunun sosyal kökenlerini öne çıkaran bir yaklaşım sergilemek durumunda. Göç politikasına ilişkin olarak ise, güncel tartışmalara damga vuran “faydacılık temelindeki bir ırkçılık” anlayışını savunanlarla bizim aramıza daha kalın bir sınır çizmemiz gerekiyor. Buna örnek olarak, göçü ‘Bluecard’ veya ‘ekonomik ihtiyaçlara bağlı olarak düzenlenmiş puanlama sistemi’ ile düzenleme taleplerini gösterebiliriz. Sol Parti bu taleplere karşı çıkmak, böylesi bir göç politikasının sermayenin ihtiyaçlarına hizmet ettiğini göstermek zorundadır.
Taslakta din konusunda ise, din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmış olduğu varsayımından hareket ediliyor. Bu çelişkili bir saptamadır. Çünkü bu varsayımla, bugün pratikte varolan iç içe geçmişlikler göz ardı edilmektedir. Oysa Sol Parti aydınlanma geleneğine sahip çıkarak, din ve devlet işlerinin ayrılığı ilkesinden hiçbir taviz verilmemesini hedeflemelidir.

AB YENİDEN KURULMALI
AB konusundaki yaklaşımlarda ise, Sol Parti’nin AB’nin yeniden kurulmasından yana olduğu daha açık ortaya konmalıdır. Çünkü sosyal olmayan, antidemokratik ve militaristleştirici Lizbon Sözleşmesi temelinde, tekellere değil, insana öncelik tanıyan bir Avrupa perspektifi mümkün olamaz.
Oskar Lafontaine, yaptığı kapanış konuşmasını şu sözlerle bitirmişti: “Sol Parti; demokratik, sosyal ve ekolojik bir yenilik hareketidir. Görevimiz, inanılır bir politikayla, sadece Almanya’nın değil, bütün dünyanın dört gözle beklediği bu süreci mümkün kılmaktır.” Bu sözler, Sol Parti’nin önünde duran büyük görevi göstermektedir. Sol Parti, ne içerden gelen karalama kampanyalarının, ne de SPD, Yeşiller, Hıristiyan Birlik Partileri ve FDP gibi siyasi hasımların saldırılarının bu hedeften sapmaya yol açmasına izin vermemelidir.

* Nele Hirsch, taslağı hazırlayan Program Komisyonu’nun üyesiydi ve bugün Sol Parti Yürütme Kurulu üyeliği görevini sürdürüyor.

Close