Written by 14:29 Allgemein

Kürt sorunu ve devlette kaos

 

ENDER İMREK

 

Kürt sorunu, hükümeti yeni bir çıkmazla karşı karşıya bıraktı. Hükümet cephesi, karmakarış bir hal aldı. Klikler arası kapışmanın bir yüzü belirginlik kazandı. Bu gelişmeleri “Devlette kaos, devlette karmaşa” diyerek izah edenler de oldu. Bu denli olmasa da “önemli bir şey değil” denilemeyecek bir gelişme olduğu söylenebilir. Zira, ifade vermeye çağrılan MİT Müsteşarı Fidan ve diğer görevlilerin savcılığa gidip ifade vermeleri, MİT’i görevlendirenlerin de gidip ifade vermelerini gerektirecektir. Konjonktürün başkaca birçok gelişmeyle birlikte değişmesi ise yeni sorunlara zemin hazırlayacaktır. AKP’nin işi buraya vardırmadan bir çözüm bulması beklenmekle beraber, bu gelişmenin hükümet cephesinde yeni bir döneme/duruma denk düştüğünü de atlamamak gerek.
Gelişmelere bakarak birkaç şey söylemek gerekirse; PKK ile MİT arasında yapılan görüşmeler üzerinden çıkan “kriz”in “görüşmelerin” de ötesinde bir anlamı var. Devlet içindeki klikler kapışması, bir kez daha Kürt sorunu üzerinden bir hamle ile kendini gösterse de daha geniş kapsamlı bir durumun varlığı yadsınamaz. Dahası Kürt sorunu üzerinden yaratılacak kapışmanın hem içeride hem de uluslararası alanda sunduğu, sunacağı  “olanaklar”ın varlığı yadsınamaz.
Kürt sorunu üzerinden yargı, MİT ve polis arasında süregelen kapışma su yüzüne çıkmış oldu. Bu gelişme aynı zamanda AKP ile işbirlikçilerinin arasında ortaya çıkmış açık bir hesaplaşmanın süreceğinin ilanı anlamına da geliyor. Bu gelişme şöyle ya da böyle “hal yoluna” sokulsa bile, bundan sonra “tarafların bir eli kılıçlarında olacaktır” desek abartmış olmayız.
AKP’nin gayri meşru yollarla devlete ve tüm gelişmelere hakim olma hesabı, karşısına başka türlü sorunlar çıkarmış, iktidardaki konumunu güçlendirerek ilerlemek isteyen “ortakları” harekete geçirmiştir. Kürt sorununda açık ve aleni bir tartışma ve çözüm arayışı sürdürmek yerine, “alicengiz oyunları” sergileyen AKP Hükümeti, onun tüm açıklarına vakıf olan “ortaklarınca” kazdığı kuyuya düşürmek üzere yapılan bir hamleyle karşılaşmıştır. Olup biten, Kürt sorununda meşruiyeti temel almak yerine, gayri meşru yollar deneyen, bunu da “PKK’yi oyuna getirmek ve tasfiye etmek” üzere dizayn edilmiş bir politikanın unsuru olarak gerçekleştiren AKP’nin MİT üzerinden sürdürdüğü hesabın bittiğidir.
AKP Hükümeti, “Oslo görüşmeleri” olarak bilinen, ancak 2006 yılından bu yana süren görüşmeleri/müzakereleri kapsayan süreci, (tüm diğer alanlarda olduğu gibi) Kürt sorununu kullanarak ve PKK’yi etkisiz hale getirerek kendi hegemonyasını güçlendirmenin vesilesi olarak değerlendirmenin faturasını ödemekle karşı karşıya kalmıştır. Yanlış hesap iflas etmiştir. Ancak burada bizim ısrarla savunageldiğimiz, hükümetin PKK ya da Kürt hareketinin değişik düzeylerdeki temsilcileri ile görüşmelerin sürdürülmesi gerektiğidir.
Kürt sorununun çözümü için adım atmak, demokratik hak ve özgürlüklerin yolunu açmak, yasal ve anayasal hak ve statünün oluşturulması için TBMM’nin bir süreç başlatmasını engelleyen, bu yönlü çaba ve girişimleri hedefe koyan AKP, gayrı meşru yollar denemekten vazgeçmeli, açık ve aleni davranmalıdır. Değilse, AKP, pragmatizmin ve riyakarlığın kurbanı olmaya mahkumdur.
Savcıların, “KCK Operasyonu” kapsamında MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile birlikte Emre Taner ve Afet Güneş’i İstanbul’a ifade vermeye çağırması AKP’nin ve AKP politikalarının sorgulanması anlamına da gelmektedir. AKP’nin, adını koyarak ve çözüm bulmak için TBMM üzerinden arayış sürdürmek yerine, Kürt sorununda gayrı meşru yollardan “çözüm” ve “fırsatı değerlendirme hamlesi” eline ayağına dolaşmıştır. Muhalifleri de yanlış bir yerden harekete geçmiş, koro halinde Kürt sorununun terör sorunu olduğunu tekrarlamaktadırlar.
Egemen güçlerin iktidarının sürdürülmesinde mutabakat içinde olmakla birlikte, bunun hangi burjuva gerici siyasi odak tarafından yürütülmesinde kavgalı olan kesimlerin bu gelişme karşısında gösterdikleri iki yönlü tutumun da marazalı olduğunu belirtmek gerek.
Buradan kalkarak “MİT’i savunmak, Hakan Fidan’ı desteklemek gerek” diyerek, müzakere ve diyalog yoluna destek sunduklarını düşünenlerin büyük bir yanılgı içinde olduklarını belirtmeliyiz.
Birincisi, Kürt sorunu siyasi ve 30 yıldan bu yana tüm toplumu etkileyen aleni bir sorundur. Kürt sorunu bir devlet sorunudur. Hükümetin sorunudur. Muhalefetin sorunudur. Türk halkının, Kürt halkının, faturasını her türlü ödemek zorunda kalan tüm Türkiye halklarının sorunudur. Öyle MİT’e havale edilerek, MİT ile polis arasındaki bir kapışmanın unsuru edilerek ele alınacak bir sorun değildir. AKP, vekilleriyle bu sorunu görüşmeli ve tartışmalıdır.
MİT’in, bırakın böylesi bir sorunda müzakere sürdürmesini, bu halktan gizli, gizli ödeneklerle beslenen, ne işler çevirdiği bilinmeyen bu örgüt dağıtılmalıdır. Türkiye’nin tarihinde halka, işçi ve emekçilere, aydınlara, emek ve demokrasi güçlerine karşı karanlık işler tezgahlamakla ünlü MİT dağıtılmalıdır. Halktan gizli hiçbir örgüt meşru değildir. Devletin baskısından, anti demokratik uygulamalardan, demokrasinin yokluğundan kaynaklı olarak sömürü ve baskıya ve onun devlet aygıtına karşı illegal örgütlenmek zorunda bırakılmış örgütlenmeler dışındaki hiçbir “teşkilat” bulunmamalıdır.
Halkın mal ve can güvenliğini sağladığı iddia edilen polis gücü de, yerel yönetimlerin sürdürmesi gereken bir görev olarak, gücünü halktan alan yerel yönetimlerin düzenlemesi gereken bir iş ve görev olmalıdır.
Dolayısıyla, Kürt sorununda müzakere yolunun açılması, diyalog ve barışçı çözümün kanallarının genişletilmesi açık ve aleni olarak, TBMM’nin yürüteceği bir çalışma olmalıdır. Ancak bununla da sınırlı olmayan, halka dayanan, emek ve demokrasi güçlerinin temsilcilerinden oluşan, tarafların da içinde yer aldığı bir “Kürt sorununda Diyalog ve Çözüm Kurulu”nun yürüteceği bir forma dönüştürülmelidir.
Değilse devlet de, hükümetler de bu sorunun altında kalmaya mahkumdur.

 

 

KISA HABERLER

 

Türkiye toplama kampına dönüştürüldü

Halkların Demokratik Kongresi Yürütme Kurulu Üyesi,  İstanbul Bağımsız Milletvekili Abdullah Levent Tüzel, Çorum’da düzenlenen halk toplantısında yaptığı konuşmada Türkiye’nin bir toplama kampına dönüştürüldüğünü söyledi. Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Çorum Şubesi toplantı salonunda gerçekleştirilen halk toplantısına katılım yoğun oldu. Toplantıya EMEP İl Başkanı Hikmet Aydın, EDP İl Başkanı Süleyman Kamışlı, KESK Dönem Sözcüsü Merter Kocatüfek, Hacı Bektaş Anadolu Kültür Vakfı Çorum Şube Başkanı Nurettin Aksoy, mahalle ve köy muhtarları ile çok sayıda yurttaş katıldı. Türkiye’nin toplama kampına dönüştürüldüğüne dikkat çeken Tüzel, insanların ‘terörist’ adı altında cezaevine konulduğunu, gazetecilere, aydınlara, bilim insanlarına, siyasetçilere, belediye başkanlarına ‘terörist’ denildiğini ifade etti. Başbakanın ‘dindar gençlik yetiştireceğiz’ sözüne de tepki gösteren Tüzel, “Bizler HDK olarak dinin devletin kontrolü altında olmamasını istiyoruz. Bugün gelinen noktada Sünni mezhebinin devlet organizasyonuyla yayılması hedefleniyor. Böyle olunca da Aleviler tehlikeli bir potansiyel olarak görülüyor. AKP, toplumu yeniden inançlar üzerinden bölmeye çalışıyor. Kişi eğer ibadetini yapacaksa buna devletin müdahale etmemesi gerekiyor” diye konuştu. (YH)

 

 

DİSK’in yeni başkanı Ekici

DİSK Genel Başkanlığı’na 332 oyla Erol Ekici, Genel Sekreterliğe ise 337 oyla Adnan Serdaroğlu seçildi. DİSK Genel Kurulu’nda oylama işlemlerinin ardından oy sayımı açıklandı. DİSK Genel Başkanlığı’na 332 oyla Erol Ekici, Genel Sekreterliğe ise 337 oyla Adnan Serdaroğlu seçildi. Yönetim Kurulu’na ise, Metin Ebetürk 296 oy, Celal Ovat 314, Muzaffer Subaşı 289, Ali Rıza Küçükosmanoğlu 296 ve Alaaddin Sarı 310 oy ile seçildi.
247 oy alan Ergun Tavşanoğlu, 236 oy alan İsmail Yurtsever ve 198 delegenin oyunu alan Arzu Çerkezoğlu ise tüzük gereği, 260 oydan az aldıkları için ikinci tura kaldı. (İSTANBUL)

 

 

Dink davasında bir beraat daha

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetine ilişkin 19 sanığın yargılandığı davada tutuksuz sanık Coşkun İğci için beraat kararı verildi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, 17 Ocak 2012 tarihinde açıklanan kararda, davanın tutuksuz sanıklarından Coşkun İğci’ye ilişkin herhangi bir hükmün verilmemesi üzerine yeni bir dava dosyası açtı. Bu dosya üzerinden bugün yapılan duruşmada İğci hakkında beraat kararı verildi.
Davanın 19 Eylül 2011 tarihli duruşmasında açıklanan mütalaada, İğci’nin „Dink cinayetine katıldığına ve terör örgütü üyesi olduğuna dair kesin ve inandırıcı delil bulunamadığı için“ beraatı talep edilmişti. (İSTANBUL)

 

KCK operasyonları sürüyor

AKP rejiminin KCK adı altında bugün BDP ve sendikaları hedef aldığı yeni operasyonlar en son 13 Şubat günü 16 kente sıçradı, en az 137 kişi gözaltına alındı.  AKP ile Gülen Cemaati arasında iktidar savaşının yaşandığı bir sırada, KCK’ye yönelik olduğu iddiasıyla BDP ve muhalif sivil toplum örgütlerine yönelik yeni dalga operasyon gerçekleştirildi.
Ankara, Adana, Batman, Mardin, Van, Erzurum, Hakkari, Muş, Diyarbakır, İstanbul, Mersin, Şırnak, İzmir, Urfa, Antep ve Hatay’da yapılan operasyonlarda 137 kişi gözaltına alındı.
Operasyonların hedefinde BDP, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ve Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Emekçileri Sendikası (TÜMBELSEN) vardı.
Diyarbakır’da Dicle Haber Ajansı (DİHA) Diyarbakır Muhabiri İsmet Mikailoğulları’nın Yenişehir Sanayi Mahallesi’ndeki evine baskın düzenlendi. (YH)

 

Close