Written by 14:37 DÜNYA

Kuşatma stratejisi

German Foreign Policy

Almanya ve ABD, Moskova ile ateşkes müzakerelerini artık reddetmemesi için Kiev üzerindeki baskıyı arttırıyor. Geçen hafta bildirildiği üzere, her iki ülkenin hükümetleri de bu tür müzakerelere doğru ilerlemeye çalışıyorlar, ancak Kiev’in bu müzakereleri kamuoyu önünde, onlar çağrı yapmadan kendisinin başlatmasını istiyorlar. Böyle bir çağrı, Batı’nın Ukrayna’nın kendi hareket tarzına kendisinin karar vereceği yönündeki sürekli iddiasını alay konusu haline getirecektir. Moskova ile görüşmeleri başlatma planı sadece Kiev’in karşı saldırısının değil, Batı’nın Rusya’ya karşı uyguladığı yaptırımların da başarısızlığını dikkate alıyor: Ukrayna silahlı kuvvetlerini savaş alanında zafere ulaştırmak ya da Rusya’yı ekonomik olarak çökertmek mümkün olmadığından, uzmanlar bir süredir kuşatma politikasına geçilmesini öneriyor. Bu politika, Ukrayna topraklarını resmen Rusya’ya bırakmadan mevcut askeri durumu dondurmayı esas alıyor. Buna NATO’nun büyük ölçüde yeniden silahlanması eşlik etmek zorunda. Almanya için uzmanlar bir “zihniyet değişikliği” çağrısında bulunuyor; Berlin “Savaşa hazır olma” konusunda ısrar ediyor.

16 Kasım’da Wall Street Journal için kaleme aldıkları bir makalede, ABD istihbarat servislerinin eski Rusya uzmanlarından Eugene Rumer ve George H.W. Bush ve William Clinton yönetimlerinin Rusya uzmanlarından Andrew S. Weiss, Rusya’ya yönelik bir “kuşatma stratejisine” geçilmesi çağrısında bulundular. Rumer ve Weiss, Batı’da hükümetlerin sık sık “büyülü düşüncelere” kapıldığını yazdı: “yaptırımlara”, “Rusya’yı diplomatik olarak izole etmeye”, “Başarılı bir Ukrayna karşı saldırısına”, “yeni silah türlerine” bel bağlamışlardı; sonuncusunun bir örneği, Almanya’nın Leopard savaş tanklarının teslimatına duyduğu coşkuydu (“Leoparları serbest bırakın!”). İki uzmana göre bunların hiçbiri başarıya ulaşmadı; karşı saldırı başarısız oldu, Rus ekonomisi beklenenden daha iyi bir konumda ve Başkan Vladimir Putin halk tarafından desteklenmeye devam ediyor. Dolayısıyla rotayı değiştirmek ve uzun vadeli bir güç mücadelesine hazırlanmak gerekiyor. Bu amaçla Ukrayna desteklenmeye ve yeniden silahlandırılmaya devam edilmeli; Rusya’ya yönelik yaptırımlar yürürlükte kalmalı; Moskova sürekli olarak izole edilmeli. NATO devletleri Ukrayna’da hızlı askeri başarılar elde etmeyi ummak yerine, Rusya’ya karşı kitlesel olarak silahlanmalı.

Alman Dış İlişkiler Konseyinden (DGAP) iki uzman kısa bir süre önce böyle büyük bir silahlanma çağrısında bulundu. Onlara göre, NATO ve Federal Almanya Cumhuriyeti’nin “Mümkün olan en erken caydırıcılığa odaklanan” ve sadece birkaç yıl içinde yüksek donanımlı silahlı kuvvetlere geri dönebilecek bir stratejiye ihtiyacı var. Bunun için bir “kuantum sıçraması” gerektiğini söylüyorlar: Alman hükümeti “Mümkün olan en kısa sürede Alman ordusu Bundeswehr’i personel açısından güçlendirmeli”, “Silah üretimini genişletmeli” ve hepsinden önemlisi “Dayanıklılığı arttırmalı”. DGAP raporunda “Bunun ön koşulu toplumda bir zihniyet değişikliğidir” deniyor. Ancak bu, “Genel savunmanın siyaset, iş dünyası ve sivil toplumda günlük yaşamın bir parçası haline gelmesiyle” başlatılabilir. Bu da “yarışmalar, ileri eğitim, eğitim kampları” ya da “diğer interaktif formatlar” yoluyla halkın sürece dahil edilmesini gerektirecektir. “Genel savunma” alanında “Almanya’da yaşayan 18 ila 65 yaş arasındaki herkes için zorunlu bir staj” düşünülebilir. Zihniyet değişikliği çağrısı, Federal Savunma Bakanı Boris Pistorius’un Alman toplumunu “savaşa hazır” görmek istemesi ve yeni savunma politikası yönergelerinin bunu açıkça desteklemesiyle örtüşmekte.

Ukrayna’daki durumla ilgili olarak ABD’nin diğer iki etkili uzmanı da 17 Kasım’da Foreign Affairs dergisinin internet sitesinde ABD’nin stratejisine ilişkin görüşlerini açıkladılar. Dış İlişkiler Konseyi Eski Başkanı Richard Haass ve Başkan William Clinton döneminde ABD Ulusal Güvenlik Konseyi eski üyesi olan Charles Kupchan, Kiev ve Batı’nın “artık sürdürülebilir bir yolda olmadıkları” değerlendirmesinde bulundular. Ukrayna’nın savaş hedefleri -Kırım ve Donbass’ın yeniden ele geçirilmesi- “Stratejik olarak, kesinlikle yakın gelecekte ve büyük olasılıkla ötesinde ulaşılamaz durumda.” Buna ek olarak, “Ukrayna’ya askeri ve ekonomik destek sağlamaya devam etme konusundaki siyasi isteklilik hem ABD hem de Avrupa’da aşınmaya başladı”. “Hedefler ve mevcut araçlar arasındaki göze çarpan tutarsızlık” çarpıcı. ABD şimdi Ukrayna ile birlikte çalışarak “Askeri ve siyasi gerçekleri yansıtan yeni bir stratejiye geçmelidir”. İki yazar, bunun gerçekleşmemesi halinde Kiev’in uzun vadede Batı’nın desteğini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacağı ve bunun çok geniş kapsamlı sonuçları olacağı uyarısında bulunuyor.

Haass ve Kupchan Ukrayna’nın “Rusya ile ateşkes görüşmeleri” yapmaya ve aynı zamanda askeri odağını “saldırıdan savunmaya” kaydırmaya istekli olmasının kaçınılmaz olduğunu düşünüyor. Yazarlar bunun resmi olarak topraktan vazgeçme meselesi olmadığını açıklıyor. Kupchan daha haziran ayında toprak iddialarını sürdürürken savaşmayı bırakmanın mümkün olduğunu açıkça belirtmişti; Federal Almanya Cumhuriyeti’ni “tarihsel bir benzetme” olarak gösterdi: Federal Almanya Cumhuriyeti aslında Soğuk Savaş sırasında Doğu Almanya toprakları üzerindeki hak iddiasından asla vazgeçmemişti. Bir başka paralellik de Güney Kore’nin Kuzey üzerindeki hak iddiasından hiçbir zaman vazgeçmeden on yıllardır ateşkesin hüküm sürdüğü Kore’ydi. Ancak Haass ve Kupchan’ın da belirttiği gibi Ukrayna artık “Kısa vadeli önceliklerinin daha fazla toprak kurtarmaya çalışmaktan, halen kontrol ettiği toprakların yüzde 80’inden fazlasını savunmaya ve restore etmeye kayması gerektiğini kabul etmelidir”. Bir ateşkes yararlı, hatta gerekli olabilir. Son olarak, böyle bir yaklaşım Kiev’in “Ulaşılabilir hedefleri olan uygulanabilir bir stratejisi” olduğunu “gösterecektir”; bu da uzun vadede Batı’nın desteğini sağlamaya yardımcı olacaktır

Bu düşünce sadece Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin Eski Danışmanı Oleksiy Arestoviç’in yakın zamanda Stern dergisine verdiği bir röportajda dile getirdiği düşüncelerle bağlantılı değil. Arestoviç “savaş alanındaki çıkmazdan” bahsetmiş, “Müzakere masasına oturma” zamanının geldiğine hükmetmiş ve Soğuk Savaş sırasında Federal Almanya Cumhuriyeti örneğinin takip edilmesinden yana olmuştur: “İşgal altındaki toprakların iadesi” “Siyasi yollarla takip edilebilir.” Geçen hafta sonunda Springer gazetesi Bild tarafından haberleştirilen ABD ve Alman hükümetlerinin planları da bu modele uymaktadır. Amaç şimdi Rusya ile müzakereleri başlatmak. Ancak Berlin’den bir kaynağın aktardığına göre, Ukrayna Devlet Başkanı “İşlerin bu şekilde devam edemeyeceğini” “kendisi anlamalı”: Zelenskiy “kendi özgür iradesiyle ulusuna seslenmeli ve müzakerelerin gerekli olduğunu ilan etmeli.” Batı her zaman Ukrayna’nın iradesini takip ettiğini ve Kiev’e herhangi bir koşul dayatmadığını söylediği için bu kaçınılmaz olarak görülüyor; bundan bir sapmanın halka anlatılması zor olacaktır.

Ancak Zelenskiy’nin Batı’nın istediği şekilde rota değiştirmesine neden olabilecek önlemler alınacaktır. Örneğin, sadece savunma için gerekli silahların tam sayısının teslim edilmesi gerektiği söyleniyor ve alternatif olarak “Çatışan taraflar arasında anlaşma olmadan dondurulmuş bir çatışma” öngörülüyor. Bu Ukrayna’yı yıpratacak ve muhtemelen Kiev’i er ya da geç pes etmeye, müzakere masasına oturmaya zorlayacaktır. “Bild” raporunun içeriği resmi olarak henüz yalanlanıyor. Ancak uzmanlar giderek daha fazla ateşkes çağrısı yapıyor Almanya’da daha az, ABD’de ise daha sık…

Çeviren: Semra Çelik

Close