Written by 10:58 AVRUPA

Marine Le Pen, sessiz adımlarla ilerleyen tehdit

Alexandra SCHWARTZBROD
Liberation

Ocak ayında gazetemizin ön sayfasını Marine Le Pen’in kampanyasına ayırdık ve temsil edebileceği tehlikeye karşı uyardık. Seçimlerin ilk turuna on gün kalan bir süreçte, bu tehlike her zamankinden daha gerçek görünüyor. Birçoğunun biraz çabuk gömdüğü RN adayı (Marine Le Pen’in aşırı sağ partisi “Rassemblement National”, (Ulusal Buluşma) partisi, doğru kampanya temasını, yani satın alma gücü temasını seçerek rakibi Eric Zemmour’u geride bırakmayı başardı.

Eski polemikçi ve aday Zemmour, “beyaz, Avrupalı ve Hristiyan” nüfusun (göç nedeniyle) “Yok olma tehdidi altında kaldığı” teorisini sürekli dile getirirken ve göçmenlik ve kimlik meselelerinde kafayı sıyırırken Marine Le Pen, Ukrayna’daki savaş nedeniyle yaşam pahalılığı, endişelerin doğrulanması ve hatta artması konusundaki endişesini gözler önüne seriyor. En ufak bir risk almaktan kaçınma kaygısıyla, kendisine fayda sağlayan düşük sesli, düz ve neredeyse sıkıcı bir kampanya yürüttü. Histerik Eric Zemmour’un kaygı uyandıran dünyasında, kendisi siyasi tartışmaları sakinleştirdi.

Sonunda, yeğeni Marion Maréchal de dahil olmak üzere bazı yakınları onu Zemmour kampına katılmak için terk ettiğinde sakin kalmayı başardı. Bu süreçte kendini kontrol etme kabiliyeti kuşkusuz onun anketlerdeki yükselişine katkıda bulundu.

Ancak tüm bunların sadece bir cephe değişikliği olduğunu görmek için biraz kazımak yeterli: Temelde Marine Le Pen aynı, sadece son başarısızlıklarından yeni dersler aldı. “Ulusal tercih”, programının merkezinde yer almaktadır ve öne sürdüğü sosyal talepler, her şeyden önce, göçmenleri “iyi” Fransız halkını tercih ederek azami yardımlardan mahrum etmeyi amaçlıyor. Göçmenlerin ve Müslümanların reddi, partisinin DNA’sında açıkça yazılıdır ve FN’nin (eski RN) orijinal antisemitizminin yerini aldı.

Ve Marine Le Pen’in partisi, son yıllarda Rusya’da Vladimir Putin’inki veya daha yakın zamanda Macaristan’da Viktor Orbán’ınki gibi otoriter rejimlere yakınlığını gizlemiyor. Şüphesiz ki aşırı sağın lideri Le Pen, ikinci turda Emmanuel Macron ile olası bir yüz yüze karşılaşma üzerine her şeye bahse girecek. Eric Zemmour’un seçmenlerinin bir kısmından, temelde kendisi için yararlı olan bir oy aktarımından yararlanabilecekken, “Cumhuriyetçi cephenin” (“Cumhuriyet cephesi” terimi, seçimler sırasında sağ ve sol siyasi partilerin aşırı sağ partinin geçmemesi için karşı birleşmesi anlamına geliyor) zayıflamasına güvenecek.

(Çeviren: Diyar Çomak)

Close