Written by 08:08 HABERLER

Merkel’in Yarım Zaferi

22 Eylül Pazar günü yapılan genel seçimlerde Başbakan Angela Merkel’in partisi CDU/CSU açık arayla …

Angela_Merkel_(2010)

22 Eylül Pazar günü yapılan genel seçimlerin en büyük galibi Başbakan Angela Merkel oldu. Sempati anketlerinde partisini dahi geçen Merkel’in bunu nasıl başardığı ise en çok tartışılan konuların arasında. 1998’de Helmut Kohl’ün başbakanlığı kaybettiği sırada Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisi genel sekreteri olan Merkel, partinin karıştığı kara para skandalından sonra şimdiki Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble’nin görevini bırakmasının ardından parti başkanlığına getirilmişti. Ağırlığı Katoliklerin oluşturduğu Hıristiyan Demokrat bir partide hem Protestan hem kadın hem de Doğu Almanyalı birisinin başkan olması kolay bir şey değildi.

Partisinin ilk kadın genel başkanı olan Merkel, 2005’te yapılan erken genel seçimlerde  Almanya’nın ilk kadın başbakanı unvanını aldı. Parti içerisinde kendisine rakip olabilecek eyalet başbakanlarını birer birer ekarte etmeyi başaran Merkel şimdi partisi içerisinde rakipsiz. Bu nedenle de seçim kampanyasını kenti popülaritesi üzerinde kurdu, ülkenin en önemli sorunları konusunda fazla bir şey dememeyi tercih ederek, büyük bir başarının altına imzasını attı.

2005’ten bu yana hem Sosyal Demokrat Parti (SPD) hem de liberalizmin en pervasız savunucusu Hür Demokrat Parti (FDP) ile koalisyon ortaklığı yapan Merkel, bu kez tek başına iktidar olmayı ise “kıl payıyla” kaybetti.

Yüksek Seçim Dairesi’nin açıkladığı seçim sonuçlarına göre Merkel’in liderliğini yaptığı CDU/CSU oyların yüzde 41.5’ini alarak, geçen seçimlere göre büyük bir başarı elde etti. Merkel’in partisi dört yıl önceki seçimlerde yüzde 34.7 oy almıştı.

Anketlerde yapılan tahminlerin de üzerinde oy alan Merkel, sonuçlardan oldukça memnun olduğunu, bundan sonra da aynı yönde çalışmaya devam edeceklerini söyledi,

LİBERALİZM DİBE VURDU

Seçimin en ağır yenilgisini ise hiç şüphesiz dört yıldır Merkel’in partisiyle ortaklık yapan neoliberal FDP aldı. Dört yıl önce yüzde 14.6 ile seçimin en büyük kazananı olarak tarihe geçen FDP, bu kez yüzde 4.8 ile barajın altında kaldı.

Federal Almanya’nın kurulduğu 1949’dan bu yana hep Federal Parlamento’da temsil edilen ve bu sürenin büyük bir bölümünü ise iki büyük partiyle koalisyon ortaklığı yaparak geçiren FDP’nin almış olduğu bu yenilgi tesadüf değil. Sermayeye her alanda vergi muafiyeti başta olmak üzere pek çok alanda kolaylık sağlanması talep eden, bu konuda seçen seçimlerde büyük vaatlerde bulunan FDP, aynı zamanda işçilerin, kamu çalışanlarının ve sendikaların bir numaralı düşmanı. Emek düşmanlığında işi sendikaların yasaklanması talebine kadar götüren bu parti, bir süredir sendikalar tarafından kongrelere bu nedenle dahil edilmiyor. Bu nedenle, liberalizmin en azgın temsilcisi FDP’nin barajın altında kalması önemli bir mesaj olarak görünüyor. FDP Genel Başkanı Philip Rösler, yenilginin faturasını ödemek için istifa etti.

MECLİSTE “SOL” ÇOĞUNLUK

Almanya seçimlerinin bir diğer dikkat çeken noktası ise Merkel’in önemli bir başarı elde etmesine rağmen, CDU/CSU’nun dışındaki partilerin toplamına karşı çoğunluğu elde etmemesi olması. Dört yıl önceki seçimlerde yüzde 23 oyla tarihinin en düşük oy oranını alan SPD, bu seçimlerde ise tarihinin en düşük ikinci oyunu aldı. Anamuhalefet olmasına rağmen oyunu sadece yüzde 2.7 artırarak yüzde 25.7’e çıkaran SPD’de kriz durumu devam ediyor. Ve bunun kolay kolay aşılması pek tahmin edilmiyor. Sol Parti ve Birlik 90/Yeşiller ise muhalefette olmasına rağmen oy kaybettiler. Sol Parti yüzde 8.6, Yeşiller yüzde 8.4 oy aldı. 2009’deki seçimlerde Sol Parti yüzde 11.9, Yeşiller yüzde 10.5 oy almıştı.

Sol Parti Meclis Grup Başkanı Gregor Gysi seçim akşamında yaptığı açıklamada, oy kaybına rağmen üçüncü büyük güç olduklarını, bu nedenle sonuçlardan memnun olduğunu söyledi.

EURO KARŞITI PARTİNİN YÜKSELİŞİ

Seçimlerde bir diğer önemli çıkışı ise Euro karşıtlığıyla bilinen “Almanya İçin Alternatif” (AfD) yaptı. Kısa bir süre önce kurulmasına rağmen seçimlerde yüzde 4.7 oy almayı başaran AfD’yi sağ ve milliyetçi politikalara sahip olan ve aralarında Alman İşverenler Birliği eski başkanı Olaf Henkel’in de olduğu milliyetçi sermaye çevreleri destekliyor. Kısa bir süre içerisinde elde edilen bu başarının bir dahaki seçimlerde parlamentoya taşınacağı tahmin ediliyor.

KOALİSYON İÇİN İKİ İHTİMALİ VAR

Bu sonuçlara göre, 630 sandalyeden oluşacak yeni mecliste salt çoğunluğu kıl payıyla kaybeden Merkel’in SPD ya da Yeşiller ile hükümet kurma ihtimali bulunuyor. Yüksek Seçim Kurulu’nun açıkladığı sonuçlara göre CDU/CSU 311, SPD 192, Sol Parti 64 ve Yeşiller 63 sandalye kazandı. Üç “sol” parti SPD, Yeşiller ve Sol Parti salt çoğunluğa sahip olmakla birlikte üçlü bir  koalisyon yapmaya niyetli değiller. Özellikle SPD, Sol Parti ile bir ortaklığa kesin olarak karşı çıkıyor. Bu durumda CDU/CSU’nun SPD ya da Yeşiller ile ortaklık kurması söz konusu olabilir. Alman basınında yer alan haberlere göre Merkel’in öncelikli olarak “küçük ortak” olarak Yeşiller’i koalisyon kurmaya ikna etmeye çalışacağı ileri sürüldü. Daha önce seçimlerden sonra “büyük koalisyon”un olmayacağı mesajını veren SPD ise sandıktan çıkan sonuçtan sonra yumuşayarak, olumlu mesajlar verdi. Merkel’in büyük bir olasılıkla SPD ile ortaklık kuracağı tahmin ediliyor. (YH)

 

Seçimlere ilgisizlik devam ediyor

Almanya’daki seçimlerin diğer dikkat çeken noktası katılım oranında ciddi bir değişikliğin olmaması. 1998-2009 yılları ırasında seçimlere katılım oranı yüzde 12 azalırken, bu seçimler öncesinde bütün partiler seçmenleri sandık başına götürmek için yoğun bir çaba harcadı. Ancak buna rağmen seçimlere katılım oranı yüzde 71.5’te kaldı. 2009’daki katım oranı yüzde 70.8 idi. Bu da rutin geçen seçim kampanyasının halkın dikkatini fazla çekmediği, seçmenleri sandık başına götürmediğini bir kez daha ortaya koyuyor. Son haftalarda yapılan anketlerin çoğunda sandık başına gitmeyenler buna gerekçe olarak seçimlerle fazla bir şeyin değişmediğini, bu nedenle sandık başına gitmeye gerek görmediğini ifade etmişti.

 

11 Türkiye kökenli meclise girdi

18. Dönem Federal Parlamento’da yer alacak 630 milletvekili arasında 11 Türkiye kökenli politikacı da bulunuyor. İki dönemdir Sol Parti’den meclise giren Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF) üyesi Sevim Dağdelen, bu seçimlerde yine parlamentoya girmeyi başardı. Sol Parti’nin Kuzey Ren Vestfalya eyalet listesinin 5. sırasında yer alan Dağdelen’in önümüzdeki dönemde de partisini meclis grubunda göç politikalarından sorumlu olması bekleniyor. Eyalet listesinin 11. sırasında yer alan Yek-Kom üyesi Ayten Kaplan ise az bir farkla seçilemedi. Ancak Berlin’de Sol Parti listesinden aday olan Azize Tank parlamentoya girmeyi başardı.

Daha önce parlamentoda yer alan SPD Genel Başkan Yardımcısı Aydan Özoğuz da tekrar meclise girerken, ayrıca SPD listesinden Metin Hakverdi, Mahmut Özdemir, Cansel Kızıltepe ve Gülistan Yüksel de yeni dönemin Türkiye kökenli milletvekilleri arasında yer alıyorlar.

Yeşiller Partisi’nden ise Cem Özdemir, Ekin Deligöz ve Özcan Mutlu parlamentoya girdi. Seçimlerin en dikkat çeken Türkiye kökenli adayı ise CDU’nun Kuzey Ren Vestfalya eyaleti listesinden aday gösterdiği Cemile Yusuf oldu. 1978 doğumlu Giousouf, 2012 yılından bu yana CDU Kuzey Ren Vestfalya Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yapıyor.

Daha önceki parlamentoda 5 Türkiye kökenli aday yer alıyordu.

 

Yeşiller yönetimi istifa etti

Seçimlerden oy kaybederek çıkan Yeşiller Partisi’nde eşbaşkanlar Claudia Roth ve Cem Özdemir başta olmak üzere bütün yönetim istifa etti. Roth ve Özdemir, yaptıkları açıklamada, 6 kişilik yönetim kurulu ile 16 kişilik parti konseyinin, sonbaharda yapılacak parti kurultayında tümüyle yeniden seçileceğini ifade ettiler. Özdemir, yapılacak kurultayda yeniden eşbaşkanlık için aday olabileceğini belirtirken, Roth’un ise aday olmayabileceği belirtiliyor.  (YH)

 

 

Close