Written by 20:30 POLITIKA

Mücadele koşulları olgunlaşıyor

Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF) Genel Başkanı Zeynep Sefariye Ekşi ile Almanya gündemini, önümüzdeki dönemde yapılacak çalışmaları ve kongre sürecini konuştuk.

DİDF yönetim kurulu yaz tatilinden sonra 9-10 Eylül tarihleri arasında bir araya geldi. Almanya’da içinden geçtiğimiz dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bugün Almanya’nın iç politikasının dış politika tarafından belirlendiği söylenebilir. Almanya emperyalist rekabetten geri kalmak istemiyor ve Ukrayna’da 18 aydır süren savaşın önemli aktörlerinden. Yine Afrika’da kayıplarını telafi etmeye çalışan AB içinde önemli bir rol oynamak istiyor. Karşı blokta gördükleri Rusya ve Çin ise etki alanlarını güçlendiriyor. BRICS, Şangay Birliği bunun göstergeleri. Yani emperyalist paylaşım mücadelesi Ukrayna dışındaki alanlarda da sertleşiyor. Batılı devletler ‘Ukraynanın kesin kazandırılması’ kartıyla masaya oturmak istiyorlar. Bunun nedenleri arasında savaşı sürdüren ülkelerde artan ekonomik sorunlar öne çıkıyor. Nitekim Almanya’da da ekonomik büyümede düşme ve durgunluk verileri var.

Uluslararası alandaki bu gelişmelerin emekçilere yüklediği en önemli görev savaşların ve silahlanmanın engellenmesi mücadelesi olarak görünüyor. Bunun için de barış hareketinin sınıf perspektifiyle güçlendirilmesi ve taleplerinin netleşip yaygınlaştırılması önemli.

Barış hareketinin öncelikli talepleri nelerdir? DİDF neyi savunuyor?

Federasyonumuzun da içinde olduğu barış hareketi bileşenleri bunları tartışıyor. Üç talep önemli ve hatta ayrım noktası: orduya ayrılan 100 milyar eurolouk özel fonuna, Ukrayna’ya silah gönderilmesine karşı olmak ve masaya oturulmasını savunmak. Barış hareketinde şu anda süren ‘barış eylemlerinde sağcılara açık olunabilir mi’ gibi tartışmaların cevabı bu taleplere karşı tutumun ne olduğu üzerinden olmalı. Barış hareketi asıl bunlar üzerinden genişlemeli.

Bunun yanısıra, Almanya’da durumu özetlersek: Ülkede neredeyse 2 yıldır artarak devam eden enflasyon ve pahalılık durmuş değil. Orduya rekor düzeyde, 80 milyarlık bütçe ayrılarak, sermayeye teknolojik dönüşüm için yatırım desteğinden enerji maliyetinin düşürülmesine kadar sınırsız bir destek sağlanıp vergi indirimi planlanırken, halkın ihtiyaçlarından kısıtlamalar çok bariz. 2024 yılı bütçesinde 30 milyarlık kısıntı var. Sağlıktan eğitime, gençlere kadınlara, göçmenlere vb. ayrılan bütçelerden. Örneğin, çocuk yoksulluğuyla mücadele için 12 milyar gerekliyken sadece 2,4 milyar euroluk bir kaynak ayrıldı. Yani bu dönem sosyal kısıtlamalar ve hak kayıpları halkın önemli bir gündemi olacak.

Hükümetin tarafı net ve bu şimdi daha da görülür durumda. Halkın temel ihtiyaçlarından kısıp sermayeye vermek… Uluslararası rekabette Alman sermayesi güçlü olsun diye. Bu temel politikada parlamentodaki hükümet partileri ve muhalefet partileri çoktan aynılaştılar (kısmen Sol Parti dışında).

Ülkenin ve halkın gündemindeki bir diğer önemli konu da ırkçı-aşırı sağcı hareketlerin güç topluyor olması. AfD gibi ırkçı bir partinin oyları anketlerde yüzde 21 oldu. Sözde muhalefet yaparak, halkın tepkisini ve hoşnutsuzluğunu sistem sınırları içinde tutma işlevini yerine getiriyor. Sermayenin uluslararası alanda artan egemenlik ve çıkar savaşı, tüm dünyada olduğu gibi Almanya’da da milliyetçiliği ve aşırı sağ hareketleri büyütüyor.

Bu koşullarda toplumsal muhalafet açısından tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz; şimdiye kadar hissedilir bir hareketlenme olmadı, önümüzdeki süreçte bir değişim olabilir mi?

Evet emekçi halktaki hoşnutsuzluk ve tepkiler henüz toplumsal bir muhalefete ve mücadeleye dönüşmüş değil; ama emekçilerin kendi tecrübelerini yaşayarak biriktirdiği bir süreç bu aynı zamanda.

Sosyal hareketlerin başında barış hareketini sayabiliriz. Savaş politikasının sonuçları, enerji fiyatlarının artışı ve sosyal alanlardaki kısıtlamalar gibi, yaşanarak görülmeye başladı. Hükümetin savaş, silahlanma, Ukrayna politikası daha fazla sorgulanır olmaya başladı. Diğer taraftan sendikalarda, merkez yönetimlerin çizgisine eleştiriler arttı. Verdi kongresi öncesinde imza kampanyası önemliydi. SPD içinde yine buna benzer bir kampanya vardı. 3 Ekim’de başta Hamburg olmak üzere, 5-6 yerde barış eylemleri planlanıyor.

İklim krizine karşı, seçimlerden önce bir milyona yakın genç sokaktaydı. Seçim sonrası düşmüştü. Vaatlerin karşılık bulmadığı görülmeye başladı. Geçen hafta 250 yerde çoğu genç 250 bin kişi sokağa çıktı. Moral oldu.

Sağlık Bakanı Lauterbach’ın sağlık reformunun parçası olan hastane kapatmalara karşı insiyatifler oluşuyor. Eğitim alanında GEW Sendikası 23 Eylül günü heryerde eylemler yapacak. Yine, kasım sonunda parlamentoda karara bağlanacak olan bütçeyi protesto için 25 Kasım’da Berlin’de bir gösteri planı var. Bütün bunlar önümüzdeki dönemin daha hareketli olabileceği görünüyor.

Sendikal alan ve işçi hareketi konusunda durum nasıl görünüyor?

Sendikal alanda TİS süreci bazı ipuçları verdi. Sendika yönetimleri TİS sonuçlarını ‘kazandık’ diye lanse etti ama asıl olarak uzlaşıldı ve hükümetin sermaye yanlısı politikalarının da tam destekçisi durumundalar. Yine TİS sürecinde işçi sınıfı birçok işkolunda mücadele eğilimini net olarak gösterdi. Ve reel ücretler düşmeye devam ediyor. Bunlar sendikalar içinde hoşnutsuzluğun artabileceğinin de verileri. Sendikal alanda çok kitlesel olmasa da, ilerletilmesi gereken farklı muhalif oluşumlar var.

Sınıfın birliğinin güçlendirilmesi de bu dönem önemli. Milliyetçi ırkçı akımlara karşı mücadele bu yönüyle gündemimiz oldu. Bunlar elbette kendiliğinden olmayacak. Kısacası, objektif durum mücadelenin gelişmesinin olanaklarını biriktiriyor. Örgütlü güçlerin işyerlerinde, sendikal kurumlarda dünden daha aktif olması zorunlu. İşçilerin mücadeleye-örgütlülüğe kazanılması önemli. Değiştirici güç çünkü. Bu bizim faaliyet planlarımızın da merkezinde olan bir gündem.

Genel olarak göçmenler özel olarak Türkiye kökenliler hayat pahalılığından nasıl etkileniyor ve tepkilerini nasıl ifade ediyorlar. Siz DİDF olarak neler yapmayı planlıyorsunuz?

Türkiyeliler arasında da sınıfsal ayrımlar derinleşiyor. Zengini de var, orta sınıfı da. Ama çoğunluğu düşük ücretli işlerde çalışıyor. Ve bugünkü ekonomik tablodan en fazla etkilenenlerden. Taleplerini asıl olarak sendikalarında, işyeri mücadelesinde ve özellikle TİS sürecinde aktif katılımla gösteriyorlar. Özellikle bugün 3. kuşak kamu alanında yaygın çalışıyor. Bu seneki grevlerde, eylemlerde, TİS’lerde görünür düzeyde aktiflerdi. Tepkiler buralarda belirgin. DİDF olarak bu dönemde birleşik mücadeleyi ilerletmek için şehirlerde Türkiyeli işçilerle ‘İşçilerin birliğini nasıl güçlendiririz’ konulu buluşmalar yapacağız. Derneklerimizde sendika komisyonlarının güçlendirilmesi de kongre sürecimizin önemli gündemi. Derneklerimize daha fazla işçi üyelerin kazanılması hedefimiz.

Ancak Türkiyelilerin sosyal harekete katılımı zayıf. Bilgilendirme amaçlı savaş-barış, enflasyonun nedeleri konulu toplantılar yapmıştık yazdan önce. Şimdi de kısıtlamalarla ilgili, milliyetçilik ve ırkçılığın nedenleri ve mücadele vb. konulu toplantılar yapacağız.


KONGRE SÜRECİ BAŞLIYOR

DİDF 16-18 Şubat 2024’de genel kongresini toplayacak. Kongrelere nasıl hazırlanıyorsunuz?

16-18 Şubat 2024 tarihlerinde Mannheim’da merkezi kongremizi yapacağız. Aralık ve ocak aylarında yaklaşık 30 yerde dernek kongrelerimiz yapılacak. Kongrelerimiz derneklerimizi güçlendirme, genişleme, çalışmalarında yoğunlaşmanın olduğu süreçler. Politik etkinin genişletilmesi, Türkiyelilerle ve özellikle işçilerle daha fazla bir araya gelmek, yerellerdeki mücadeleci güçlerle daha ilerden ortak hareket etmek hedeflerimiz arasında. Sürecin özelliklerinin bilince çıkarılması ve bunun örgütlü mücadeleye yansıtılması önemli. Buna hizmet etmesi için ele alacağımız konularımız; savaşa ve askerileşmeye karşı barış hareketinin güçlendirilmesi, milliyetçilik ve ırkçılığa karşı birleşik mücadele, Türkiyelilerin sosyal kısıtlamalara karşı mücadelenin parçası olması.

Bunları başarmak için de derneklerimizde toplantılar, eyaletler düzeyinde bölge örgütlerimizin buluşmaları yapılıyor. Dernek yönetim kurullarımız, üye arkadaşlarımız, dostlarımızla birlikte gerçekleştireceğimiz başarılı bir kongre süreci önümüzde duruyor.

 

Close