Ülke sınırları dışında yaşayan Türkiye kökenli göçmenler üzerinde etkili olmak isteyen Ankara, yeni bir Danışma Kurulu daha oluşturdu. Atananların çoğunluğunun işveren ve muhafazakarlardan oluşması, mevcut hükümetin nasıl bir yaklaşım içerisinde bulunduğunu özetliyor.
50 yıllık göç tarihi boyunca, Türkiye’de işbaşına gelen bütün hükümetler, göç eden ilk kuşak işçilerin ve onlardan sonraki kuşakların dil, kültürel şekilleniş, milli ve insanı duygularını suiistimal ederek, onları devlete bağlama çabası içerisinde oldu. “Yaban ellere” gönderilen işçilerin hem ekonomik hem de siyasi açıdan taşıdıkları büyük değerinin farkında olan devlet, bu yüzden de bu kuşakların her geçen gün azalan güvenlerini yeniden kazanmak için sürekli yeni umutlar yarattı.
10 yılı aşkın bir süredir Türkiye’de tek başına hükümeti oluşturan, dolayısıyla yasaları da kolay bir şekilde değiştirme imkanına sahip olan AKP Hükümeti de özünde farklı bir yaklaşım içerisinde olmadı. Kimi zaman sorunların çözümü konusunda gösterilen yaklaşım ve geçmişte yapılan hataları eleştirme, ilk etapta sanki bu partinin bazı adımlar atabileceği şeklinde bir beklenti yarattı. Ancak gelinen aşamada, beklentiler boşa çıktığı gibi ülkeyle daha da zayıflayan bağların yeniden kurulup güçlendirilmesi için yeniden hamleler, adımlar atılıyor.
Bu temelde, 2010 yılında doğrudan başbakanlığa bağlı olarak kurulan Yurtdışı ve Akraba Toplulukları Dairesi bir bakıma daha önce birbirinden kopuk, örgütsüz bir şekilde yürütülen çalışmaların birleştirilmesi, ortak bir harekete dönüştürülmesi açısından önem arz ediyor. Ancak, bu dairenin amacı ve hedefi de önceki hükümetler tarafından izlenegelen politikalardan farklı değil.
KOMUTA MERKEZİ ANKARA OLUNCA…
Merkezi Ankara’da olan ve 300’e yakın kadrosuyla güçlü bir diaspora oluşturmanın peşine düşen Yurtdışı Türkleri ve Akraba Toplulukları Dairesi (YTB), yurtdışında kendi politikasını Türkiye kökenli göçmenler arasında hayata geçirecek ya da aracı olabilecek yeni bir “Yurtdışı Vatandaşlar Danışma Kurulu” oluşturdu.
Aralık 2010’da Resmi Gazete’de yayınlanan bir yönetmenlikle oluşturulmasına karar verilen, iki yıllık bir çalışmadan sonra kamuoyuna ilan edilen kurula seçilenler ve başvuru şartlarına bakıldığında arkasındaki zihniyet kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Birincisi: YTB tarafından yayınlanan “Yurtdışından seçilecek üyelere ilişkin ilan”da, seçilecek kişiler için 9 şart sıralanıyor: Bu şartlar arasında yaşadığı ülkenin dilini bilmek, uyum konusunda çalışmalarda bulunmak, başvuru yaptığı ülkede en az 5 yıl yaşamış olmak, devlete karşı yüz kızartıcı suç işlememek, en az lise mezunu olmak, işsizlik yardımı ve sosyal yardımdan faydalanmıyor olmak.
Maddelerin çoğu “memur sınavları”nda aranacak şartlardan farksız. Ancak, 3. Madde’deki “İşsizlik sigortası ve sosyal yardımdan faydalanmamak” ve 7. Madde’deki “En az lise mezunu olmak” şeklinde ifade edilen şartlar, YTB’nin niyetinin halkın sorunlarından ziyade kendisine yakın elit bir kurul yaratmak olduğunu yeterince ortaya koyuyor.
Almanya’da sıkça eleştiri konusu olan işsizlik yardımı ya da sosyal yardım alanların Alman vatandaşlığına alınmaması benzeri bir koşul, YTB tarafından Danışma Kurulu için konulmuş oluyor.
Yani; YTB ve ona yön veren zihniyet, “kendi geçimini sağlayacak bir işi olmayanlar bizim danışma kurulumuzda yer alamaz” demek istiyor. Bununla asıl amaçlanmak istenenin ise kurula daha çok hükümet partisiyle aynı siyasi görüşe sahip işverenlerin alınarak, verdikleri destekten ötürü onurlandırılmaları olduğu açıktır. Yani, niyet gerçekten konusunda uzman kişilerden oluşan danışmanlıktan öte, makam ve mevki dağıtmaktır.
Zaten Danışma Kurulu’na seçilenlerin listesine bakıldığında niyetin bu olduğu anlaşılıyor. Yaşadıkları ülkelerde vatandaşlarla bağları olmayan Coca Cola Ceo’su Muhtar Kent, Başbakan Erdoğan’ın çocuklarına ABD’de okumaları için burs veren Remzi Gür’ün “onur” listesinde yer alması başka nasıl açıklanabilir ki…
BUNLAR MI UYUM DANIŞMANLIĞI YAPACAK!
Benzer bir durum Danışma Kurulu’nun diğer 79 üyesi için de geçerli. Örneğin Almanya’dan kurula seçilen 17 kişiye bakıldığında tek bir yaklaşımın hakim olduğu görülüyor. O da hükümet partisiyle aynı dünya görüşüne sahip kişilerin kurulda bir araya getirilerek, yeni bir “diaspora açılımı”nın yapılmak istendiğidir. 17 kişilik Almanya ekibinde ağırlıklı olarak İslam Toplumu Milli Görüş yöneticileri (4 kişi) yer alıyor. Onu 3 kişiyle AKP’nin Almanya’daki uzantısı Avrupa Türk Demokratlar Birliği (UETD) izliyor. Keza listede DİTİB, MÜSİAD, Gülen ve Süleymancılar cemaatinden ve ATİB’den de üyeler yer alıyor. Havva Engin ve Halit Öztürk gibi akademisyenler ise listenin “bilimsel yüzü” haline getirilmiş. Seçilenlerin bir çoğunun işveren olması başta belirlenen “işsizlik ve sosyal yardım almama”, “en az lise mezunu olma” şeklindeki şartlarla tam bir uyum gösteriyor.
SORUNLARI ÇÖZME DEĞİL, ERTELEME KURULLARI
Hiç şüphesiz, Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli göçmenler açısından bu ilk “Danışma Kurulu” değildir. Daha öncesinde de benzerlerine tanık olundu. İlk olarak 1998’de Mesut Yılmaz’ın başbakanlık yaptığı dönem kurulan, ardından Bülent Ecevit başbakanlığında devam ettirilen Yurtdışında Yaşayan Vatandaşlar Danışma Kurulu’nda (YYVDK) 13 ülkeden 62 üye vardı. Hatta bu kurul mevcut AKP Hükümeti döneminde de varlığını sürdürdü ve en son Haziran 2007’de Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın başkanlığında İzmir’de toplandı. Bu bakımdan ortada yeni bir durum yok. Sadece seçilen üyeler eskisine göre daha çok iktidar partisinin dünya görüşüne yakın.
Keza, sorunların tespiti konusunda da “danışmanlığı” gerektirecek yeni bir durum bulunmuyor. Çünkü hem daha önceki hükümetler hem de mevcut hükümet tarafından oluşturulan komisyonların hazırladığı raporlarda Türkiye kökenli göçmenlerin Türkiye’den kaynaklı sorunları defalarca yer aldı. Bu nedenle herkesin açık bir şekilde gördüğü sorunları “tespit etmek” için yeniden bir “Danışma Kurulu”nun oluşturulmasına gerek yok. “Sorunları tespit edecek; vatandaşın isteklerini dinleyecek” vb. gerekçelendirmeler, yanılsama yaratmaktan, kurul hakkındaki gerçekleri saptırmaktan başka bir anlam taşımıyor. Zira hükümet, bizzat kendi politika ve zihniyetleri sonucu ortaya çıkan sorunlardan habersiz değil. Sonuçta kurul, vatandaşın dertleri açısından, umut tacirliği yapmaktan başka bir işe yaramayacak; olsa olsa eğer becerebilirse, lobiciliği güçlendirmek açısından hükümete destek ve katkı sunacaktır.
YÜCEL ÖZDEMİR
Çözümü zor olmayan çok sorun var
Mevcut hükümetin ve onun himayesinde kurulan YTB’nin amacının, Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde yaşayan sorunlarını çözme yerine bir beklenti yaratılarak, göçmenleri belirlenen “diaspora stratejisi”ne bağlamak olduğu anlaşılıyor. Çünkü bugüne kadar yapılan çalışmalar, sergilenen yaklaşım bunu yeterince ortaya koyuyor.
Oysa ortada Türkiye kökenli göçmeni ilgilendiren binlerce, onbinlerce sorun bulunuyor ve bunların çoğu da bir gecede çıkarılacak bir yönetmenlik, yasa değişikliğiyle halledilebilecek sorunlardır.
Bunlardan bazılarını şöyle sıralamak mümkün:
BEDELLİ ASKERLİK: 15 Kasım 2011’de yürürlüğe konulan yeni düzenlemeyle bedelli askerlik ücreti yaş farkı gözetilmeksizin 10 bin Euro’ya çıkarıldı. 21 günlük mecburi hizmetin kaldırılması ne kadar olumlu bir adımsa, bedelin 5 bin 112 Euro’dan (38 yaşından küçükler için) 10 bin Euro’ya çıkarılması o denli insafsızlıktır. İşsizliğin, yoksulluğun Türkiye kökenli göçmenler arasında bu denli yüksek olmasına rağmen hükümetin bu tavrı bir kez daha biz göçmenlere “döviz kapısı” yaklaşımı özetlemiştir. Almanya’da doğup büyüyen Türkiye kökenli göçmenlerin askerlikten muaf bırakılması artık kaçınılmaz bir hal almıştır.
EMEKLİLİK: İşbaşına gelen her parti gibi AKP de Türkiye kökenli göçmenlerin birikimlerini Türkiye’ye çekmek için binbir yola başvurdu ve halen de vuruyor. Bu konuda emeklilik en önemli konu teşkil ediyor. 1978 yılında, 2147 sayılı Yurtdışı Borçlanma Kanunu çerçevesinde başlatılan işçilerin ve ev kadınlarının döviz getirsin diye yurtdışında çalışma süreleri ile ikamet sürelerini Türkiye’de, SSK’ya, Bağ-Kur’a ve Emekli Sandıklarına borçlanma hakkı getirilmişti. Günlüğü 1 Dolar’dan başlatılan uygulama, sonra 2 Dolar, ardından 5 Dolar’a çıkarıldı ve gelen tepkilerden üzerine 3,5 Dolar’a düşürüldü. Şimdi ise günlüğü 10 lira ile 65 lira arasında değişiyor. Bu yüksek bedele rağmen gerekli olan parayı yatıran ve emekli olmak isteyenlerin sayısının fazla olduğunu ileri süren hükümet bir süredir yeni bir düzenleme peşinde. Çalışma Bakanı Faruk Çelik, yurtdışından emekli olanların sayısının yıllık 150 binlere ulaştığını ve emekli sayısını arttırdığını, ödemelerde zorluk çekildiğini ifade ederek, uygulamanın kaldırılmasını talep etti. Konu Bakanlar Kurulunda görüşüldü. Son sözü başbakan söyleyecek. Vatandaştan para alınca sevinen, ödemeye gelince de vermemek için her yolu deneyen hükümet bu tutumundan vazgeçmeli ve kazanılmış haklara saygı göstermeli.
VATANDAŞLIKTAN ÇIKMA: Alman vatandaşlığa için başvuran ve kısa bir süre içinde olumlu yanıt alan vatandaşların çoğu uzun bir süre Türk vatandaşlığından çıkmayı bekliyor. Gereksiz bürokratik işlemlerden ötürü uzayan bu sürecin kısalması, Alman vatandaşlığına geçişleri hızlandıracaktır.
KONSOLOSLUK UYGULAMALARI: Almanya’da bulunan TC konsolosluklarında yıllardan beri büyük bir çile devam ediyor. Yüksek harçlar, değerli kağıt paraları, pasaport ücretleri, uzun kuyruklar vs. Türkiye’nin çözmesi gereken sorunların başında geliyor. Ancak buna rağmen hükümet somut bir adım atma yerine sürekli harç bedellerini artırarak ayrı bir soyma politikası izliyor.
Vatandaşlar kurulu ne yapacak?
YTB tarafından hazırlanan ve Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmenliğe göre, Yurtdışı Vatandaşlar Danışma Kurulu’nun görevleri şu şekilde özetlenmiş. Görevlere bakıldığında kurulun bağlayıcı bir öneminin olmadığı kendiliğinden anlaşılıyor.
1) Yurtdışında yaşayan Türk vatandaşlarının ve kaybettirme halleri dışında vatandaşlıktan çıkmış olanların sorunlarının tespiti ve yapılacak çalışmaların koordinasyonu ile ilgili olarak tavsiyelerde bulunmak.
2) Yurtdışında yaşayan vatandaşların ve kaybettirme halleri dışında vatandaşlıktan çıkmış olanların bulundukları ülkelerin sosyal ve ekonomik yaşamlarına eşit katılımlarını sağlayacak öneriler geliştirmek.
3) Yurtdışında yaşayan vatandaşların ve kaybettirme halleri dışında vatandaşlıktan çıkmış olanların Türkiye Cumhuriyeti tarafından karşılanması gereken ihtiyaçlarını belirlemek, bu çerçevede yapılması gerekli kanuni ve idari düzenlemeleri tespit etmek.
4) Yurtdışında yaşayan vatandaşların ve kaybettirme halleri dışında vatandaşlıktan çıkmış olanların yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve ayrımcılık gibi akımlara duyarlılıklarını artırarak uluslararası kamuoyunda yapılması gereken etkinlik önerilerini görüşmek.