Written by 17:15 Allgemein

NPD yasağı yeter mi?

Hüseyin Avgan

Irkçı cinayetlerin ardından Alman kamuoyunda NPD’nin kapatılması konusunda süren tartışmalar, faşist katillerin bu partiyle olan ilişkileri gün ışığına çıktıkça, daha da alevlenerek devam edecek görünüyor. Kamuoyuna açıklanan bilgiler, 2000’den 2006’ya kadar devam eden katliamların boyutu, katillerle devletin ilişkisi, NPD’nin katillerle olan ilişkisi, düne kadar faşist partinin gelişip güçlenmesine destek veren bazı güçlerin bile bu partinin bir an önce kapatılması doğrultusunda açıklamalar yapmasına neden oldu.
1964’te Hitler’in NSDAP’sinin devamı olarak kurulan faşist NPD’nin kapatılması talebi, Almanya’nın gündemine ilk defa girmiyor. Bu partinin kurulduğu günden bu yana ırkçılığa ve faşizme karşı mücadele eden güçler, ırkçı-faşist propagandalara sürekli dikkat çekerek kapatılması için mücadele ediyorlar.
Bu partinin yasaklanması için 2001’de Anayasa mahkemesine başvuruldu. Başvuru devletin parti içerisinde görevlendirdiği ajanlar gerekçesiyle geri çevrildi. 2007 ve 2009’da çok geniş kesimlerin desteklediği, yüzlerce etkinliğin düzenlendiği binlerce imzanın toplandığı kampanyalar örgütlendi.
Bu partinin ırkçı, faşist olduğu, 1990”dan bu yana işlenen 182 cinayetin, binlerce yaralamanın içinde olduğu dün de bilinmekteydi. Anayasayı Koruma Örgütü tarafından denetlendiği açıklanan ve içerisinde 130 tane ajanının olduğunu kabul eden bu partinin ne halt işlediğini devletin bilmemesi mümkün mü?
Peki ne oldu da bugün bütün partiler NPD kapatılsın açıklamaları yapıyor? Katliamlara karşı oluşan tepkiden mi korktular? Yoksa CDU-CSU-SPD gibi partiler düne göre daha mı demokrat oldular? Yoksa katillerin toplandığı bu partinin, gelinen yerde misyonu sona mı eriyor?
Gelinen noktada şunu belirtmekte yarar var: 2000’li yıllardan bu yana göç ve göçmenlere yönelik izlenen hükümet politikaları ile gerçekleşen ırkçı saldırılar ve Neonazi örgütlerin faaliyetleri aslında bir madalyonun iki yüzü olmuştur. Bundan dolayıdır ki, Völklingen’de yanan evlerin ardından CDU’lu İçişleri Bakanı Schäuble, Keupstr’de patlayan bombanın ardından da SPD’li içişleri Bakanı Schily’nin, “olaylarda ırkçı motif yoktur” açıklamaları tesadüfen yapılmış açıklamalar olarak değerlendirilemez. Yine aynı şekilde, katliamların „döner cinayeti“ olarak kamuoyuna sunulması, katledilen insanların ailelerine suçlu muamelesi yapılması da, göçmenlere yönelik oluşturulan politikaların bir başka dışavurumu olarak yaşanmıştır?
Bu yüzden bugün CDU-CSU ve SPD gibi partilerin NPD’nin yasaklanmasını istemelerine kuşkuyla bakmak için birçok neden bulunmakta. Üstelik bugüne kadar uygulanan politikalara hiç dokunulmadığı gibi, senelerdir ırkçı-faşistlere ve onların gelişmesine hizmet eden politikalara karşı mücadele eden sol güçler hedefe konulmakta. NPD ile birlikte Sol Parti’nin de devlet yardımlarından mahrum edilmesini talep eden zihniyetin samimiyetinden elbette söz edilemez.
Ancak bugün için NPD’nin kapatılması için geniş kesimlerde oluşan tepkilerin doğru bir temelde güçlenip yaygınlaşması, bu partilerin ikiyüzlü politikalarının açığa çıkmasını da olanaklı kılabilir. Kimileri haklı olarak, „NPD kapatıldığında ırkçılar-faşistler yok mu olacak? NPD kapatılırsa katiller yeraltına çekilerek daha tehlikeli olur“ gibi sorular sormakta. Kapitalizm var olduğu sürece, faşist partilerin yok olması mümkün değildir. Ancak bugün için NPD’nin dağıtılması, bütün mal varlıklarına el konulması, propagandalarının yasaklanması ırkçılığa karşı anlamlı ve güçlü bir mesaj olacaktır. Aksine bunu, „düşünce özgürlüğü“ ya da „örgütlenme özgürlüğü“nün sınırlanması olarak yorumlamak ise tam anlamıyla bir saçmalıktır; çünkü sözkonusu olan, insanlığa ve halka karşı işlenen bir suçun önlenmeye çalışılmasıdır.
Bu tartışmalar içerisinde dikkat çeken başka bir gelişme ise, NPD’nin son kongresinde yaşananlar oldu. Zwickau Çetesi’nin ortaya çıktığı gün (11-13 Kasım) gerçekleştirilen kongrede, daha geniş kesimleri kucaklamak adına, imaj değişikliği kararı alındı. ‚Özünü değiştirmeden’, toplumda vuran-kıran bir parti imajından kurtulmak, daha fazla sosyal sorunları gündem yapan, sosyal olaylara müdahale eden bir parti olma kararı aldığını açıkladı. 15 senelik parti başkanı Ude Voigt’un yerine, Holger Apfel’i başkanlığa getirdi.
NPD şimdiye kadar da işsizlik-yoksulluk, Hartz IV, Avrupa Birliği gibi sorunları suiistimal ederek, bu sorunlara karşı mücadeleyi bölmeye ve güç toplamaya çalışıyordu. Ancak son parti kongresinde yaşanan tartışmalara bakıldığında, sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda kendisini yenilemeye çalıştığı görülüyor.
Bu anlamda NPD’nin kapatılması için sürdürülen mücadele, asıl bunları yaratan bataklığın kendisine, kapitalizme ve onun yol açtığı sonuçlar olan işsizliğe, yoksulluğa ve savaşlara karşı mücadelenin bir parçası olarak yürütüldüğünde başarıya ulaşabilecektir.

Close