Ali Çarman
‚Düşündüğümüz buydu, o korkunç sabahın içinde… Kökümüz öyle kurutulacaktı ki yeryüzünden, tek bir tanık bile kalmayacak, yitip gidecektik… Ulusumuz, tarihte bir ulusun yaşayabileceği en korkunç yazgıya uğrayacak ve kuşaklar arasında bomboş bir alan yaratılacaktı; bir sonraki, öncekinin yaşadıklarını bilmesin, bayrağı onun bıraktığı yerden devralamasın diye…‘
Bu sözler, Alman edebiyatının saygın isimlerinden Anna Seghers’in *Yedinci Şafak* adlı kitabından alınmıştır. Geçtiğimiz günlerde sonuçlanan eski Stutthof Toplama Kampı sekreteri Irmgard Furchner davasına ilişkin devam eden tartışmalara verilebilecek önemli bir yanıt olarak görülmelidir.
Polonya’da Kurulan İlk Kamp: STUTTHOF
Almanya’da Naziler, iktidara gelmelerinden kısa bir süre sonra, Mart 1933’te ilk toplama kampını Dachau’da açtılar. Hitler’in İkinci Dünya Savaşı’nı başlatarak Polonya’yı işgal etmesinden sonra, Almanya sınırları dışında kurulan (2 Eylül 1939) ilk kamp olma özelliğini taşıyan kamp Stutthof’tur.
„Özgür şehir“ olarak bilinen Danzig yakınlarındaki tenha, bataklık ve ormanlık bir alanda kurulan kamp, başlangıçta Polonya’da tutsak edilen ilerici güçler için açıldı. Ancak kısa bir süre sonra savaş esirleri ve Yahudi tutsaklarla dolup taştı. Stutthof Kampı yeterli olmadığından, buraya bağlı olarak 105 alt kampın açıldığı kayıtlara geçti.
Kampın önemli bir özelliği, diğer kamplardan farklı olarak, Ukraynalı faşistler ve SS subaylarının esirleri yönetmiş olmasıdır. Binlerce tutsak zorla çalıştırılıp acımasızca ölüme sürüklendi. Kampta yaşam koşulları son derece zordu ve bu nedenle binlerce tutsak hastalıklara yenik düştü. Stutthof Toplama Kampı ve yan kamplarında 110 binden fazla tutsaktan 65 bini Nazilerce katledildi. Öldürmeler çoğunlukla gaz odalarında Zyklon B ve revirde zehir verilerek gerçekleştirildi. Kampa getirilen her iki kişiden biri öldürüldü. Ölenlerin yaklaşık 28 bini Yahudiydi.
Naziler ve Ukraynalı faşistler, Sovyet Kızıl Ordusu’nun yaklaştığını öğrendiklerinde, kampta bulunan binlerce tutsağı apar topar Almanya’ya doğru yola çıkardılar. Bütün kamplarda yaşanan bu durum aslında ölüm yolculuğundan başka bir şey değildi. 25 bin tutsak yolculuk esnasında hayatını kaybetti. Ve kamp, 5 Mayıs 1945’te Kızıl Ordu tarafından kurtarıldı.
Nazi Kampı Personeli
Toplama kampları, faşizmin cellatlarının zirveye çıktığı dönemlerdi. Her gün ölüm ve işkencenin kol gezdiği, on binlerce tutsağın yaşamının zehir edildiği bu ölüm fabrikalarında sadece SS ya da Naziler değil, bütün personel aynı derecede insanlığa karşı büyük bir suç işledi.
Beş yıl boyunca katiller ordusu olarak adlandırılan üç bin SS-Schutstaffel (Nazi devletinin üst düzey muhafızları), Ukraynalı işbirlikçiler ve önemsiz görülen işlerde çalıştırılan bir o kadar kişi kampın yönetiminde görevliydi. Özellikle SS’ler keyfi bir şekilde, hiçbir gerekçe göstermeden tutsakları öldürebiliyordu. Buna ilişkin verileri bulmak çok zor olmasa gerek!
Savaş Sonrası Kurulan Ceza Mahkemeleri
Başta ilerici güçler olmak üzere, ABD, İngiltere, Fransa ve Sovyetler Birliği’nden oluşan müttefikler ordusunun mücadelesiyle 55 milyondan fazla insanın ölümüne neden olan karanlık bir dönem sonlandırıldı.
Nürnberg, Frankfurt, Hamburg gibi belli başlı şehirlerde uluslararası mahkemeler kurularak faşizm ve savaş suçlularının yargılanma süreci başlatıldı. Sanıkların neredeyse tümü, işledikleri suçları Führerleri faşist Hitler’e ve ölmüş olan belli başlı Nazilere (Heinrich Himmler, Reinhard Heydrich, Adolf Eichmann, Martin Bormann) yüklemeye çalıştı.
Yüzlerce kez devam eden oturumlar sonrası mahkeme, Nazilerin Sovyet savaş esirlerine karşı savaş suçu ve insanlığa karşı suç işledikleri kararını verdi. 1942 yılına kadar Stutthof kamp komutanlığını yapan Max Pauly, Hamburg mahkemesinin kararıyla 1946’da idam edildi. Başkaca idam edilenler de oldu. Ancak büyük bir kesim bazı cezalara tabi tutuldu. Bunlardan bir kısmı ise daha sonraları iyi halden affedilerek toplumun içine salındı.
1942’den sonra Stutthof ve Wöbbelin toplama kamplarına komutanlık yapan Paul Werner Hoppe ise önce İsviçre’ye kaçtı. 1952’de yeniden Almanya’ya döndü. 1953 Nisan’ında yakalanarak Bochum Bölge Mahkemesi’nde yargılandı. Önce beş yıl ceza aldı. Federal Adalet Divanı bu kararı yeterli görmeyip cezayı 9 yıla çıkardı. Binlerce Yahudi ve tutsağın katledilmesinde birinci dereceden sorumlu bir Naziye verilen bu ceza aslında oldukça hafifti.
Faşizm ve savaştan sorumlu olanların tümü yakalanmadı, özellikle Amerikan istihbarat güçlerinin yardımıyla başka ülkelere kaçan katillerin sayısı az değildi. Yahudi örgütlenmeleri ve antifaşistler, kaçan-kaçırılan Nazilerin yakalanıp insanlık önünde yargılanması için büyük çaba sarf etti.
Nazi Sekreteri Irmgard Furchner Davası
Türkiye gibi ülkelerde böyle olmasa da, birçok ülke insanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olmayacağı ilkesinden hareket ediyor.
Uzun bir süredir konuşulan davasıyla Irmgard Furchner, 1 Haziran 1943 ile 1 Nisan 1945 arasında Stutthof Kampı’nda Nazilere sekreterlik yaptı. Yani kampta olup bitenlerden habersiz olması mümkün değildi! Yaptığı işler ve gayri insani davranışlarıyla kamp komutanının (Nazilerin) güvenini kazanmış biri için ne söylense az gelir.
Savaşa ve faşizme karşı zafer elde edildikten sonra, Hitler/faşizm dönemi sanıklarının büyük bir bölümü hasır altı edilip farklı görevlere getirildi. DİDF derneklerinde söyleşilere katılan Peter Gingold, Gertrud Müller, Emil Carlebach, Alfred Hausrer gibi (aramızda olmayan) direnişçilerin bu konuda görüşleri özetle şöyledi: “Toplama kamplarında, işkence merkezlerinde ve hapishanelerde kalan bizler, faşizm sonrası yaşayarak gördük ki Hitler dönemi görevlileri hiçbir şey yaşanmamışçasına değişik yerlerde, değişik biçimlerde görevlerine devam etti.”
Nazi sekreteri Irmgard Furchner de zaferden sonra, önceleri Stutthof Toplama Kampı’nda SS-Oberscharführerlik yapmış olan Heinz Gerhard Furchner ile 1954’te evlenerek güllük gülistanlık hayatını sürdürdü. Ta ki, beş yıllık bir soruşturmanın ardından Şubat 2021’de aleyhine açılan davaya kadar. Hemen tutuklanarak gözaltına alındı. Kısa bir yargılamanın ardından elektronik ayak bileği bileziği takılarak serbest bırakıldı.
Kamuoyu tarafından ilgiyle takip edilen süreç ve Yahudi Konsey Merkezi’nin baskıları sonucu yargılanması yeniden başlatıldı. Yargılanmaya başladığında 96 yaşında olan Irmgard Furchner’in davasını ilerici-demokratik güçler ilgiyle takip etti.
Ve nihayet geçtiğimiz günlerde, Almanya’nın Itzehoe Eyalet Mahkemesi, bugün 99 yaşındaki Irmgard Furchner’in Stutthof toplama kampında 11 bin 430 kişinin öldürülmesine „bilerek ve isteyerek“ yardım ettiği gerekçesiyle yargılandığı davayı karara bağlayarak „Furchner’in, 1 Haziran 1943’ten 1 Nisan 1945’e kadar Stutthof toplama kampı komutanının ofisinde stenograf olarak çalıştığını; İkinci Dünya Savaşı sonunda 10 bin 505 mahkûmun gaz verilerek, Auschwitz ölüm kampına nakledilerek ve ölüm yürüyüşlerine gönderilerek acımasızca öldürüldüğünü bildiğini ve tüm bunları kasıtlı olarak desteklediğine ikna olduklarını“ açıkladı.
Faşizme, ırkçılığa ve savaşa karşı mücadele
Nazi sekreteri Irmgrad Furchner’in ömrü kim bilir belki üç-beş gün belki de birkaç yıl! Ancak ne olursa olsun insanlığa karşı suç işlemiş, suçlara ortak olmuş kişinin yaşına ve geçen zamana bakmadan yargılanması, cezaya tabii tutulması örnek alınmaya devam edecektir.
Yahudiler merkez konseyinin açıklaması bu yönlü oldu; “Holokost’tan kurtulanlar için adaletin geç de olsa tecelli etmesi son derece önemlidir. Hukuk sistemi bugün önemli bir mesaj verdi: Holokost’tan yaklaşık 80 yıl sonra bile, Nazi suçlarının altına bir çizgi çekilemez.”
İnsanlığın yakın tarihindeki faşizm-savaş belasından ve buna karşı verilen özgürlük-barış kavgasının her aşaması gelecek nesiller açısında önemlidir. Yazımızı Peter Gingold’un “Asla davanızdan vazgeçmeyin, eğer bazıları vazgeçmek isterlerse onları ikna edin, cesaretlendirin” sözleriyle tamamlayalım.