Written by 13:30 HABERLER

Sağ terörizm: Güvenlik önlemlerini artırmaya ikna yöntemi!

Diethardt Möller

Almanya’da sağ terörizm çok eski bir geleneğe sahip. Federal Almanya Cumhuriyeti’nin (FAC) kuruluşundan itibaren terör ve katliamdan imtina etmeyen devletin, ABD’nin ve daha sonraları NATO desteğiyle inşa edilmiş sağ ve faşist gruplar vardı. 1948’de İnsanlıkdışılığa Karşı Savaş Timi „Kampfgruppe gegen die Unmenschlichkeit“ (KgU) kuruldu. Görevi Doğu Almanya Cumhuriyeti’ne (DAC) yönelik terör ve yıkımdı. Bu grupta her renkten (CDU, SPD, sağ) komünizm karşıtları ve sağ teröristler toplandılar. Kurucular arasında müttefik komutanlığının temsilcisi olarak Ernst Benda da (CDU) bulunmaktaydı. Benda, daha sonra içişleri bakanı, 1971-1983 yılları arasında da Anayasayı Koruma Kurumu başkanı yapılarak ödüllendirildi. KgU’nun mücadele yolu terördü. Örneğin DAC’ndeki alışveriş merkezleri, alışveriş saatlerinde fosfor lambalarıyla kundaklandı. Demiryolları havaya uçuruldu, Almanya Sosyalist Birlik Partisi (SED) yöneticilerine yönelik suikast planları yapıldı ve ölüm listeleri hazırlandı. Bu amaçla CIA ve diğer gizli haber alma teşkilatlarının mali destek verdiği bir ajanlar grubu oluşturuldu.

Avrupa çapında bir örgüt: Gladio

1950’den itibaren tüm Batı Avrupa ülkelerinde ABD, CIA ve ilgili devletler tarafından terörist gruplar kuruldu. Bu gizli ‚kuvvet‘ Gladio adıyla kamufle edildi. Bavyera’daki Bad Tölz’de bir eğitim merkezi vardı. Bu gruplar gizli silah depoları oluşturdular, gerilla savaşı uyguladılar ve planlı saldırılar düzenlediler. ‚Gladio’nun, SSCB’nin Avrupa ülkelerindeki etkisini kırmak için oluşturulduğu, faşistlerin de yer aldığı bu grubun suçu sola atmak için terörist saldırılar düzenlediği biliniyor.

Aşırı sağcı Vincenzo Vinciguerra: “Sivillere, erkeklere, kadınlara, çocuklara, masum insanlara, siyasetten uzak insanlara saldırmak zorundaydınız. Sebep basitti: İtalyan halkını devletten daha fazla güvenlik isteme konusunda ikna etmek!“ Amaç, demokratik hakları ortadan kaldırmak, polis devleti inşa etmek ve açık bir diktatörlüğe kadar uzanacak yolu açmaktı.

Almanya’da, Gladio’nun faaliyetleri hiç bir zaman aydınlatılmadı. Devleti yöneten partilerin tümü tarafından uyum içinde engellendi. Halbuki o zamanlar Almanya’da, örneğin „Celle Deliği“ gibi terörist saldırılar vardı. 25 Temmuz 1978’de Aşağı Saksonya Anayasayı Koruma Kurumu, Celle cezaevine patlayıcı madde attırdı. Dış duvarda bir delik açıldığı için saldırıya ‚Celle Deliği‘ adı verildi. Saldırıdan doğrudan „terörle mücadele birimi“ GSG 9, Ernst Albrecht (CDU) başbakanlığındaki Aşağı Saksonya eyalet hükümeti ve cezaevi yönetiminin haberi vardı. GSG 9’un bağlı olduğu içişleri bakanlığı, Federal Anayasayı Koruma Kurumu, Federal Hükümet ve Aşağı Saksonya eyalet polisinin bu saldırıdan haberdar olmadığı iddia edildi. Amaçlanan saldırıyı RAF’ın (Kızıl Ordu Fraksiyonu) üzerine atmaktı.

Devlet destekli terör

26 Eylül 1980’de Münih’teki Oktoberfest’te12 kişinin öldürüldüğü ve 68’i ağır 213 kişinin yaralandığı bir bombalı saldırı düzenlendi. Bu saldırı tek başına Gundolf Köhler’in üstüne atıldı. Köhler, faşist Wehrsportgruppe- ordu spor grubu Hoffmann içinde etkindi. Polisin gözleri önünde savaş tatbikatları yapan, solcuları, ilericileri terörize eden bu grup ancak 1980’de yasaklandı. Birkaç tanık Köhler’in saldırıyı tek başına işlemediğini söyledi. Ayrıca Wehrsportgruppe üyeleri de saldırı ekibine dahil olduklarını açıkladılar. Ancak bunlar soruşturulmadı ya da inandırıcı olmadıkları ilan edildi. Normal olarak terör saldırılarında kanıtlar çok uzun bir süre muhafaza edilmesine rağmen Oktoberfest saldırısınnın kanıtları 1997 yılında yok edildiler. 2010 yılında, mağdur avukatları, örneğin Köhler’in otomobilinin küllüğündeki 47 sigara izmariti için DNA analizi talep etti ama kanıtlar yok edildiği için bu mümkün olmadı. İzmaritler Köhler’in terörist saldırının bulunduğu yere yalnız gitmediğini gösteriyordu. Ayrıca, Wehrsportgruppe Hoffmann’da ve çevresinde Anayasayı Koruma Kurumu ajanları etkindi. Zaten Federal Anayasayı Koruma Kurumu Oktoberfest’le ilgili raporları açıklamayı da reddetti. Yasaklanmasından sonra bile Wehrsportgruppe Hoffmann üyeleri terörist saldırılar düzenledi. 19 Aralık 1980’de, Yahudi yayıncı ve eski Nürnberg İsrailliler Cemaati başkanı Shlomo Levin ve eşi Frieda Poeschke, Erlangen’da öldürüldü. Hoffmann Grubu’nun diğer üyeleri 1982’de beş banka soygunu ve Almanya’daki ABD silahlı kuvvetlerinin üyelerinin arabalarına birkaç bombalı saldırı düzenledi.

Çok sayıda örnek var

1990-1993 yılları arasında Hoyerswerda, Rostock-Lichtenhagen, Mölln, Solingen vb yerlerdeki mülteci yurtlarına, Türkiye kökenlilerin evlerine saldırılar düzenlenip, çok sayıda insan öldürüldüğünde devlet, olayların hiç bir şüphe kalmadan aydınlığa kavuşturulacağı sözünü verdi. Ancak Başbakan Helmut Kohl (CDU), Mölln ve Solingen’deki cenaze törenlerine ‚taziye turizmi’ne karşı olduğu gerekçesiyle katılmadı. Sağcı terör, devlet aygıtını (polis ve anayasayı koruma kurumu) güçlendirmek ve iltica yasası gibi yasaları sertleştirmek için argüman olarak kullanıldı. Pogrom ortamı doğdu. Aydınlığa kavuşturulan olay ise çok azdı. Bazen failler adalete teslim edildi ve mahkum edildi ama örgütsel bağlantıları gizlendi. Nedense hepsi suçu tek başına işlemişlerdi.

1999-2011 yılları arasında işlenen NSU cinayetleri de polis ve anayasayı koruma kurumunun gözleri önünde gerçekleşti ama sözde fark edilmedi. Suçlular öldürülenlerin çevresinde arandı. 2012 yılında Başbakan Angela Merkel, herşeyin aydınlığa çıkarılacağı sözünü verdi, daha sonra NSU davası başladı ve hiçbir şey aydınlatılmadan sonuçlandı.

Ordu mensubu Franco’nun Nazilerle ilişkisi ve saldırı planları açığa çıkmasıyla yeniden sağ terör grupları gündeme geldi. Franco, yeterli delil olmadığı gerekçesiyle serbest bırakıldı. Halbuki Franco, polis, asker ve anayasayı koruma kurumu çalışanlarından oluşan bir sağ ağın üyesiydi. Bu grubun saldırı ve öldürme hazırlığı içinde olduğu belirlendi. Berlin’deki bir Noel pazarına saldırı düzenleyen Anis Amri’nin Anayasayı Koruma Kurumu ajanlarıyla temasta olduğu, hatta onlar tarafından saldırıya cesaretlendiği de belgelendi. Kassel bölge valisi Walter Lübcke’nin öldürülmesinde aşırı sağ Combat grubunun işin içinde olduğu ortaya çıktı. Bu grubun da devletle sıkı bağı vardı. Hessen’de NSU kurbanlarını savunan bir avukata gönderilen tehdit mesajlarının kaynağı da Hessen emniyetindeki aşırı sağ bir ağdı. Ancak hepsi bireysel suçlar olarak değerlendirilmeye devam edildiler.

Sağ teröre karşı etkili mücadele

Görüldüğü gibi sağ terörün kanlı izleri Federal Almanya tarihinin tümüne yayılmış durumda. Her olayın polis, ordu, istihbarat servisleri ve anayasayayı koruma kurumuyla bağlantısı var. Devlet ve egemen sermaye açısından ırkçılar, faşistler, sağ terör oldukça önemli bir enstrüman;

İşçi sınıfı ve halkı, nefret ve kışkırtmalarla bölmek. ‚Böl ve yönet!‘ Korku ve endişe yayarak ilerici, devrimci güçlerle mücadeleyi güçlendirmek.

Sağ terörle mücadele adına demokratik hakları yok etmek. Toplumun diğer halk ve uluslara yönelik kışkırtmalarla militaristleştirilmesi. Düşman yaratılması ve hakın düşmanın yok edilmesini gerektiğine ikna edilmesi. Bu nedenle tüm gücümüzle sağ tehlikeye karşı mücadele etmeliyiz. Ancak faşizm ve sağ terörle etkili mücadele edebilmek kapitalizmi de hedef almakla mümkündür.

(Kısaltarak çeviren: Semra Çelik)

Close