Written by 09:00 KÜLTÜR

Sanatın üzerine sos ve şerbet sürmeyin, sadece gösterin!

Käthe Kollwiz’in grafik, resim ve plastik sanat olmak üzere 127 eseri 9 Haziran 2024 tarihine kadar Frankfurt Ständel müzesinde sergilenmekte. Sanatçıyı ve eserlerini daha yakından tanımak isteyenler kaçırmasın.

İBRAHİM ÇAKIR

Käthi Kollwitz (8 Temmuz 1867, Königsberg), Alman imparatorluğunun kurucusu II.Wilhelm’in 30 yıllık saltanatını, Birinci Dünya Savaşı’nı, Alman Monarşisinin sonunu, Weimar Cumhuriyetini ve Nazi Almanya’sını gördü.
Yaşadığı dönem ve olgulara sanatı aracılığı ile itirazını ve eleştirisini dile getiriyordu.
1919 yılına kadar kadınlar Alman Sanat Akademisine kabul edilmiyordu. Bundan dolayı da genç kadın sanatçılar, mesleki sanat derneklerde sanat eğitimi alıyorlardı. Kollwitz henüz 19 yaşındayken Berlin’deki Sanatçılar ve Sanat Dostları Derneği’nin kurslarına katılarak resim ve çizim dersleri alır. Kızının sanata yönelik ilgisini gören babası Käthe’yi 1888 yılında Münih’e gönderir. Henüz yolun başında olan Käthe, sosyal gelişmeler ve çalkantıların farkındadır. Genç sanatçılar ellerindeki resim sehpaları ile sokaklarda izlenimci (impressionismus) çalışmalar yapmaktadırlar. Kollwitz’in de içinde olduğu, genç sanatçıların bu tarz çalışmaları birtakım çevre tarafından “avrat resamlar” (Malweibe) olarak alaylı bir şekilde aşağılanıyorlardı.
Münih’de edindiği bilgi ve çalışma stili Kollwitz’in resimlerinde etkisini göstermeye başlar. Çok renklilik yerini sade renklere bırakarak, sert çizgilerle kendi sanat anlayışını oturtmaya başlar. Bu anlayışı geliştirmesine neden olan dönemin tanınmış ressamı Max Klinger’in sanatı ve tablolarını incelerken ‘ben henüz ressam değilim’ hissine kapılır ve Klingerin “resim izleyiciye saf (…) keyif vermesi gerekirken, çizim (…) erişebileceğimiz tüm izlenimlerle birlikte bir yaşam parçası geliştirir” savını benimser. 1891 yılında taş baskı, kömür ve tebeşir çizimlerine yönelir.
Kollwitz, resim ve taş baskı eserlerinde kendine özgü bir dil geliştirir; ağırlıklı olarak birey ile toplum arasındaki bağlantıyı gösteren olguları yansıtır. Eserlerinde tasvir edilenlerin beden dillerini ve duygularını yoğun bir şekilde yansıtırken kendisine rol model seçtiği Klinger’den tamamen ayrılmaktadır. Eserlerini ve sanat anlayışına kısaca özetlerken; ‘onu itmeyin, üzerine sos ve şerbet sürmeyin, sadece gösterin’ vurgusunu yapar. Ahşap baskı resmine yönelmesi Berlin sanat çevrelerinde yoğun ilgi uyandırır. 1898’de Berlin Büyük Sanat Galerisi’nde yapılan sergisinde bir ödül kazanır, fakat Kaiser II. Wilhelm bunu reddeder. Kaiser’in ret gerekçesi ise Kollwitz’in toplumsal sorunları ele alış ve sanatında yansıtma tarzıdır. Kaiser, Kollwitz’in sanatını “oluk sanatı” diye aşağılar. Kaiser II. Wilhelm’in Kollwitz’den beklentisi imparatorluğun ihtişam ve büyüklüğünü gösteren eserlerdir. Oysa Kollwitz sert bir sanat diliyle sosyal konuları işleyen ve sanatçı modernliği ve sanat anlayışı ile imparatorluğu eleştiren, kendi tarzı ile yolunu tutmuştur. Çizdiği insan porteleri, tarımda çalışan kadınlar, dokuma işçilerinin ayaklanmaları, savaşın tahribatı, köylüler savaşını, savaşta katledilenler, çocuklarını savaş ve yoksulluktan kaybeden kadınların duygu ve yaşamlarını, savaş asla! vurgusunu yapan savaşa karşı duruşu afişe etmesi Kaiser’in hoşuna gitmez tabi.
İmparatorluk karşıtı sanat akımının üyesi olan Kollwitz, kadın, eş, iki çocuk annesi ve aktif bir ressamdır. 1901 yılında yaptığı Die Carmagnole (dans) tablosunda dans, müzik, edebiyat; kültürün her alanında yeni ifadeler sergilemekte. 1901-1904 yılları arasında Paris ziyaretinde modernite akımı ile ilgilenir, Paris ‘beni büyüledi’ der ve ‘umarım burada öğrendiklerim eserlerime de yansır’ diye ifade eder. Büyük şehrin sessiz gürültülü yaşam trajedisini, sanayileşmiş şehir yaşamını, başarı ve uçurumları Kolwitz’in çağdaş topluma dair düşüncelerini netleştirmesine vesile oluyor. İşçi sınıfından insanları benzersiz bir şekilde tuvalde tasvir etmekte. 1900’lü yıllarda çok sayıda modern sanatçı, sanayileşmiş çalışma dünyasını eserleri ile topluma yeniden verdiler. Hans Baluschek, Pablo Picasso vb. gibi tablolarında büyük şehrin varoşlarında çalışan, işsizliğe ve yoksulluğa itilen insanları toplumla buluşturdular.
Kollwitz 1924 yılında Adolf Heilburn’a yazdığı mektupta şöyle yazmakta;”işçi sınıfından bir kadın olarak ben, bana, yaptığı ve yaptığı herşeyden geleneklerle kısıtlanan bir hanımefendiden çok daha fazlasını figür ve fırçamla gösterdim”. Sanatçı işçi sınıfından bulduğu alışılmadık doğallığı 1920’lere geldiğinde sanatını yalnızca yüzlere odaklıyor. Burada da sosyal koşulların birey üzerindeki etkisine mercek tutmakta. Daha sonra 1940’lı yıllarda şöyle yazar; “fuhuş ve işsizlik gibi çözülmemiş sorunlar bana eziyet veriyor ve endişelendiriyor… bunların tekrar tekrar ortaya çıkması bana hayata katlanmam için bir çıkış yolu veya fırsat açtı”.
Döngü eseri üzerinde yaklaşık yedi yıl çalışan Kollwitz, Alman köylü savaşı (1524-1525) çiftçilerin serfliğe ve feodal mülk sahiplerine karşı isyanı tuvalde işlemiştir. Tırpancı kadın serisinde ise kollektif öfke, derin üzüntü, teslimiyet ve cinsel aşağılanmayı resmetmiştir. İnsan onurunun ihlaline karşı dik duruşu yansıtmaktadır.
Sanatçı, sanat yaşamı boyunca modern bir sanatçı olarak formlar için mücadele etti. Motif ve kompozisyonlar bulduğunda bunu yıllar sonra yeniden kullandı. Bu tarzı yaşamı boyunca ona eşlik etti. Duruşunda çizgisinde taviz vermedi.
Tablolarına yansıttığı anne sevgisini, çocuklarına duyulan sevgiyi, insan varlığının özüne dokunan en güçlü duyguyu, kaybetme ve ölüm korkusunu şiddeti sarsılmazlığı ile yansıttı. 1922 yılındaki günlüğünde şöyle yazmakta; “sanatımın amaçları olduğuna katılıyorum. İnsanın bu kadar çaresiz ve yardıma muhtaç olduğu bu dönemde çalışmak istiyorum”. Kollwitz’in yaşamını ve çalışmasının son otuz yılını iki dünya savaşı şekillendirir. Acı, kayıp ve derin şok eserlerinde kendi ifadesini buluyor. Sürecin koşulları, sanatçıyı ikna olmuş bir pasivist yapıyor. Buna neden I. Dünya savaşında bir oğlunu kaybetmesinin de etkisi olmuş olabilir. Kollwitz kadar I. Dünya savaşını eserlerinde işleyen sanatçı yok denecek kadar azdır denilebilir.
Kolwitz sosyo-politik amaçlar için de birçok afiş vb. çalışmalar yapmıştır. KPD, SPD gibi partilere propaganda amaçlı kullanmaları için eserler yapmıştır.
Hitler faşizminin yenilmesini göremeden kısa bir süre önce hayatını (22 Nisan 1945) kaybeder.
Onu yaşam sürecindeki dönemlerine bakıldığında Hristiyan-burjuva idolü, feminist öncü, ulusal bayrak, pasifist, fedakâr anne ve komünist “aksesuar” olarak sıralamak yanlış olmaz.

Close