Written by 18:00 HABERLER

Savaş lobisi Münih’te buluşuyor

180 ülkenin temsilcileri hafta sonu Münih Güvenlik Konferansı için bir araya gelecek. Savaş lobisinin gündeminde Rusya, Gazze, Çin ve göç var. Bugünkü açıklamaya ise Trump’ın sözleri damga vurdu.

Yücel ÖZDEMİR / Köln

Dünyanın savaş lobisi bu hafta bir kez daha Münih’te bir araya geliyor. 1963’te kurulan ve bu yıl 60. yılını geride bırakan Münih Güvenlik Konferansı (MSC) 16-18 Şubat tarihleri arasında, her zaman olduğu gibi Münih’teki Bayerische Hof otelinde toplanacak. Konferans dolayısıyla bugün Berlin’de düzenlenen basın toplantısında verilen bilgilere göre konferansa 180 ülkeden üst düzey temsilci katılacak. Ayrıca çok sayıda silah, savunma şirketi ve düşünce kuruluşu temsilcileri de konferansa katılacak ve kapalı kapılar arkasında pazarlıklar yapacak.

Almanya eski Başbakanı Angela Merkel’in güvenlik danışmanlığını yapan Konferans Başkanı Christoph Heusgen, basın toplantısında yaptığı konuşmada bu yılki asıl temanın “Diyalogla Barış” olacağını ifade etti. En çok konuşulacak konuların başında İsrail’in Gazze’deki saldırıları, Ukrayna savaşı ve Afrika’daki yoksulluk ile küresel ısınmayla bağlantılı yaşanan göç olacak.

Konferansa toplam 84 ülkeden dışişleri ve savunma bakanları katılacak. ABD’den Başkan Yardımcısı Kamala Harris ve Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın yanı sıra çok sayıda Cumhuriyetçi ve Demokrat senatör konferansta hazır bulunacak.

Rusya’dan hiçbir devlet temsilcisi davet edilmezken, sivil toplum örgütlerinin ise konferansa katılacağı belirtildi. Ukrayna Devlet Başkanı Volodomir Zelenskiy de davet edildi, ancak kesin bir yanıt alınabilmiş değil.

TRUMP’IN AÇIKLAMALARI DAMGA VURDU

Konferansın en önemli konularından birisi Ukrayna’ya destek konusu. Diğeri ise ABD’de ikinci kez başkanlığa aday olan Donald Trump’ın, Rusya’nın saldırması durumunda NATO’ya destek vermeyeceği, Avrupa’nın kendi güvenliğini sağlaması gerektiği ve bunun için de NATO’nun belirlediği yüzde 2 şartını yerine getirmek için silahlanmaya daha fazla bütçe ayırmaları gerektiği yönündeki açıklamaları oldu. Konferans Başkanı Heusgen, bu konudaki Avrupa’yı NATO’ya karşı ödevlerini yerine getirmeye çağırdı.

Heusgen, Ukrayna savaşının bitmesi için değişik aşamalardan geçen bir sürecin başlaması gerektiğini ifade ederek konferansın buna bir imkan sunacağını umduklarını ifade etti. Putin’in pazarlık masasına oturması için öncelikli olarak NATO ve Avrupa’nın Ukrayna’ya her türlü desteği vermesi gerektiğini ifade eden Heusgen, ardından Minsk Dörtlüsüne benzer bir sürecin başlayabileceğini, bunun için de öncelikli olarak ateşkesin sağlanması gerektiğini ifade etti. Müzakere için konferansa katılacak Çin ve Hindistan dışişleri bakanlarının bir rol üstlenebileceği de ifade edildi.

İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısı ve sonrasında yaşanan gelişmeleri ele almak için de çok sayıda Arap ülkesinin üst düzey yöneticisi konferansa katılacak. Bunları başında Lübnan, Irak, Katar başbakanları, Suudi Arabistan dışişleri bakanı ve Ürdün Kralı II. Abdullah geliyor.

Ayrıca Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Dışişleri Bakanı Annelana Baerbock, Savunma Bakanı Boris Pistorius’un da aralarında olduğu çok sayıda Alman hükümet temsilcisi; NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, AB Konseyi Başkanı Ursula von der Leyen, AB Dış İlişkiler Komiseri Josep Borrell gibi isimler de Münih’te olacak.

SAVAŞ VE SİLAHLANMA KARŞITI GÖSTERİ HAZIRLIĞI

Savaş karşıtları ise her yıl olduğu gibi konferans yakınında bulunan Marien Platz’da bir araya gelecek ve savaş planlarını protesto edilecek. Güvenlik Konferansına Karşı İttifak (Siko) tarafından yapılan çağrıda, savaş karşıtlarına 17 Şubat’taki eyleme katılım çağrısı yapıldı.

Açıklamada, “Vergi mükelleflerinin parasıyla finanse edilen bu özel etkinlik, hiçbir zaman güvenlikle ilgili olmamıştır. Her zaman NATO ve üye devletlerinin, özellikle de militarist bir dönüşü tetikleyen ve şimdi tüm ülkeyi ‘savaşa hazır’ hale getirmek isteyen Alman hükümetinin çıkarlarıyla ilgili olmuştur. Bugün Alman hükümeti İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük silahlanmayı organize ediyor ve savaş bölgelerine silah gönderiyor. Bunun anlamı: Daha fazla silahlanma yarışı, çatışma, savaş, hatta nükleer savaştır. Protestolarımızı konferans boyunca insan zinciri ve lüks oteli sembolik olarak çevreleyen bir gösteri (Stachus – Odeonsplatz – Marienplatz) ile organize ediyoruz. Herkesi eyleme katılmaya davet ediyoruz” denildi.

Yürüyüşün ardından yapılacak mitingde Federal Parlamento Milletvekili Sevim Dağdelen, IMI temsilcisi Jacqueline Andres birer konuşma yapacak.

MSC RAPORU: TEHDİT ALGILARI DEĞİŞİYOR

Konferans öncesinde yayınlanan “Münih Güvenlik Raporu 2024”te ise dünyadaki tehditler ve bunlara bakışlar ele alındı. Ukrayna savaşının iki yılını geride bıraktığı dönemde yayımlanan raporda dikkat çekici olan önceki yıllara göre Ukrayna savaşıyla bağlantılı tehdit algılarında azalmanın olması.

Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaşla ilgili daha önce yüksek olan “risk göstergeleri”nde düşüş yaşandı. Bunlar arasında nükleer silah kullanılması, enerji arzında kesintiler de yer alıyor. Rusya geçen yıl beş G7 ülkesi için “en büyük riski” oluştururken, bu durum şimdi sadece Birleşik Krallık ve Japonya vatandaşları için geçerli sayılıyor. Alman vatandaşları için Rusya artık sadece yedinci, İtalyanlar için on ikinci “büyük endişe kaynağı”.

Buna karşılık, geleneksel olmayan risklere ilişkin algılarda da değişim yaşanıyor. Savaş veya iklim değişikliğinin bir sonucu olarak kitlesel göç ve radikal İslami terörizmle ilgili endişeler özellikle Avrupa ve Kuzey Avrupa’da önemli ölçüde arttı. Siber saldırıları ise hem Çin hem de ABD’de bir numaralı endişe kaynağı haline gelmiş durumda.

Raporda şu değerlendirme yapıldı: “Risk algısındaki büyük farklılıklara rağmen, dünyanın dört bir yanındaki vatandaşlar çevre (iklim) değişikliği tehditler konusunda çok endişeli olmaya devam ediyor. ABD hariç tüm ülkelerde endekste yer alan üç çevresel tehditten en az biri ilk üç sırada yer almaktadır”.

ÇİN UNUTULMADI

Rapordaki Çin vurgusu ise şöyle: “Gelişmekte olan ülkeler, meşhur pastayı büyütme sözünü tutmadığını düşünüyor. Çin ve diğer otokratik ülkeler ise ABD’nin kendilerini engellediğinden hareket ederek pastadan daha büyük pay almak için bastırıyorlar. Küresel pastadan aldıkları ve görece küçülen paylardan memnun değiller. Münih Güvenlik Endeksi 2024 için ankete katılan G7 ülkelerinin neredeyse tamamındaki insanlar, Çin ve Küresel Güney’deki diğer güçlerin önümüzdeki on yıl içinde önemli ölçüde güç kazanmasını beklerken, kendi ülkelerinin durgunlaşacağını veya güç kaybedeceğini düşünüyor. Giderek daha fazla ülke başarısını diğerlerine göre tanımladıkça, göreceli kazanç, refah kaybı ve artan jeopolitik gerilimlerden oluşan bir kısır döngü ortaya çıkma tehdidi oluşturmaktadır.”

Close