Written by 11:37 HABERLER

Sol Parti tartışarak kongreye gidiyor

8-10 Haziran tarihleri arasında Leipzig‘de toplanacak Sol Parti 6. Genel Kongresi öncesinde parti içinde kanatlar arasında özellikle sığınmacılar politikası ve farklı kesimlerin katılımıyla kurulması planlanan ve yeni bir partiye evrilmesi hedeflenen “Toplayıcı Hareketi” konularında uzlaşmanın zor olduğu mesajları verildi. Bernd Riexinger ve Katja Kipping’in yeniden eşbaşkanlığa seçilmesi bekleniyor.

Almanya’da Federal Parlamento’da grubu bulunan yedi parti arasında en solda duran; savaşa, ırkçılığa, milliyetçiliğe ve sosyal hakların kısıtlamasına karşı çıkan Sol Parti, 8-10 Haziran tarihleri arasında 6. Genel Kongresi’ni Doğu Almanya’da bulunan Leipzig’deki Messehalle’de topluyor. Yaklaşık 600 delegenin katılmasının beklendiği kongrede ülkede artan yoksulluk, sosyal kısıtlamalar, yükselen aşırı sağ… gibi konularda tartışmaların yürütülmesi ve kararların alınması öngörülüyor. 2012’den beri partinin eşgenel başkanılığın yapan Bernd Riexinger ve Katja Kipping’in yeniden aynı göreve talip olacakları kongrede asıl tartışılması beklenen konuların başında sığınmacılar ve eski eş genel başkan Oskar Lafontaine’nin önerdiği ve yeni bir partinin kurulmasını hedefleyen “Toplama Hareketi” (Sammelnbewegung) geliyor.

SIĞINMACILAR POLİTİKASI NASIL OLMALI?

Parti içerisinde uzun zamandan beri nasıl bir sığınmacılar politikasının izlenmesi gerektiği değişik düzeylerde tartışılıyor. Irkçı AfD’nin sığınmacıları suistimal ederek güç toplanmasından sonra Oskar Lafonteine ve Meclis Grubu Eşbaşkanı Sahra Wagenknecht’in başını çektiği grup, Sol Parti programında yer alan “sınırların açık tutulması” talebine karşı çıkarak, bunun belli şartlara bağlanmasını gündeme getirmişti. Sığınmacılara asıl olarak geldikleri ülkelerde yardım edilmesini, ülkelerine neden olan sorunlara karşı mücadele edilmesi gerektiğini, mümkünce Almanya’ya gelmelerinin önüne geçilmesini savunuyorlar. Bu görüşü savunanlar hatta, Almanya’ya ulaşmayı başaran sığınmacıların ayrıcalıklı, hatta iyi durumda olduğunu, asıl yardım edilmesi gerekenlerin ise yollarda ve ülkelerinde olduğunu da dile getiriyor.

Daha çok eski Demokratik Sosyalizm Partisi (PDS) geleneğinden gelen ve Doğu Almanya’da etkili olan kesimler ise bu yaklaşıma karşı çıkıyorlar ve sığınma hakkının bir insan hakkı olduğunu söyleyerek, sınırların açık tutulması tezini savunmaya devam ediyorlar.

Kongre öncesinde Neues Deutschland gazetesine bir tartışma yazısı kaleme alan partinin tanınmış simalarından Meclis Başkan Yardımcısı Petra Pau, Sol Parti’nin sadece sığınmacılar konusunda değil genel olarak bir “program tartışmasına” ihtiyaç duyduğunu belirttikten sonra şunları yazdı: “Önce genel bir soruya başlayalım. Sol alternatifler neden az soruluyor. Alternatiflerimiz doğru, inandırıcı ya da zamana uygun değil mi? 21. yüzyıldayız ve eski sol yanıtların çoğu uzun zamandan beri yeterli değil. Sol Parti dijitalleşme konusunda ne diyor? Bir buçuk yıldır bu konuda meclis gurubunda bir tartışmanın tapılması öneriliyor. Konuyla ilgili partide genel bir tartışma varsa ben bilmiyorum. Temel geçim parası, AB, Göç Yasası gibi temel konularda yeniden tartışmanın yapılması gerekiyor” (Neues Deutschland, 19.04.2018).

Pau yazısında bütün bu konuların parti içinde hep birlikte tartışılarak en kısa zamanda karara bağlanmasını öneriyor.

Eşbaşkan Katja Kipping‘in de içinde yer aldığı “Emanzipatorische Linke“ grubu tarafından tartışmalarla ilgili yayınlanan “Koordinasyon Grubu” açıklamasında da partinin bir “program tartışmasına” ihtiyaç duyduğu belirterek, “Düşman belli: Aşırı sağ. Sağ kültürel hegemonyayı kırmayı deneyecek bir Sol Parti’te ihtiyaç var. Cesaretli bir parti ancak bunu yapabilir. Kısacası bize göre de Sol Parti’de yeni bir program tartışmasının tam zamanıdır” denildi. (https://emanzipatorischelinke.wordpress.com/2018/05/31/linke-erfinde-dich-neu/)

‚TOPLAYICI HAREKETİ‘ EYLÜL‘DE KURULACAK

Artan sınıfsal çelişkiler ve bu çelişkiler giderek derinleşmesine, SPD’nin de güç kaybetmesine rağmen Sol Parti’nin halen neden yüzde 10 civarında oya sahip olduğu, arayış içinde olan geniş kitleler tarafından görünebilen bir adres haline gelmediğini gösteriyor. Oskar Lafontaine ve Sahra Wagenknecht’in bir yanıyla bu arayışa yanıt vermek üzere gündeme getirdikleri “Toplayıcı Hareketi” (Sammelbewegung) halen parti içerisinde tartışma konusu. Lafontaine ve Wagenknecht’in konuyu önce parti içinde açıp olgunlaştırma yerine medya üzerinden başlatmaları doğal olarak ilk etapta tepkilere neden oldu. Zira kendileri partinin yöneticileri oldukları halde, partinin dışından gelecek yeni kesimlerle buluşarak bir parti kurmayı önermelerinin pek çok sakıncası bulunuyor. Hareketin kendisinin kurulması ya da Sol Parti’nin kendisini yeni bir harekete evirme siyaseten isabetli bir adım olabilir. Ancak bunun hangi talepler üzerinden olacağı ondan daha çok önemli.

Toplayıcı Hareketi” için sıralanan 11 talep oldukça genel ve politik olarak klasik sosyal demokrat çizginin ötesine geçmiyor. Bugün toplumdaki derin çelişkilere çözüm adresi olarak 70’li yılların sosyal demokrat çizgisi öneriliyor. Ne var ki, sınıflar arası çelişkileri biraz olsun azaltmak, sorunların kendisini ortadan kaldırmıyor. Dolayısıyla Sahra Wagenknecht’in Eylül ayında kurulacağını ilan ettiği “Toplama Hareketi” politik olarak bugünkü Sol Parti’nin ilerisinde görünmüyor. Özellikle SPD ve Yeşiller’den katılımın olması hesaba katılarak talepler belirlenmiş. Onbinlerce insanın polis yasalarının değiştirilmesine karşı sokağa çıktığı bir dönemde, “Daha fazla polis ve ona göre donanım” talep ediliyor. (8. Madde). Ayrıca “sığınmacılar mümkünse Almanya’ya gelmesin, bulundukları ülkelerde kendilerine yardım edelim” (10 Madde) deniliyor. 

Buna rağmen toplumsal muhalefet hareketi için bir dinamik olabilir mi? Bugünkü koşullarda bile kuşkulu. Halbuki, bugün konut sorunu ve yeni polis yasalarına karşı onbinlerce insanın sokağa çıktığı ülkede yapılması gereken öncelikli toplumsal hareketi güçlendirme olmalı. Örnek aldıkları Melenchon’un “Boyun eğme Fransa!” hareketi de asıl olarak SP hükümeti tarafından hazırlanan çalışma yasasına karşı sokakta verilen mücadele üzerinden güç toplamıştı.

Özetle sosyal mücadele güçlendikçe siyasal hareketler yeni kesimlerin kolay birleşebileceği, kendilerini ifade edebilecekleri yeni politik mecralar da oluştururlar. Sol Parti de yeni duruma göre kendisini evrilterek hareketin içinde yer alabilir. Ne var ki, tabandan değil tepeden sosyal hareketi dizaynın sonu Sol Parti’yi güçlendirme yerine zayıflatma, ortalığı da sağ-polülistlere bırakma tehlikesini içinde barındırıyor. Toplumsal mücadele olmadan değişik partilerden gelen küskünlerle kurulacak bir “Toplama Hareketi”nin maya tutmasının zor olduğu görülüyor. Sol Parti’nin kendi tarihi de aslında belirleyici olanın sokaktaki mücadele olduğunu gösteriyor. (YH)

Close