Ralf HOHMANN / UZ
“Son Nesil/Letzte Generation” iklim aktivistleri, yedi federal eyalette 200 polis memuru tarafından sabahın erken saatlerinde ziyaret edildi. Münih Başsavcılığı, bu tür eylemlerde alışılageldiği üzere, örgütün çeşitli hesaplarına erişimi engellemekle kalmadı, aynı zamanda Bavyera Eyaleti Kriminal Polis Bürosundaki internet uzmanlarına web sitesine el koyma talimatı verdi ve oraya bir uyarı notu koydu. “Son Nesil, Alman Ceza Kanunu’nun 129. paragrafına göre bir suç örgütü oluşturmaktadır!”. Birkaç saat sonra cümleyi tekrar sildi. Polis bunu “Yanıltıcı bir şekilde formüle etmişti” (Yanlış anlaşılacak ne var?) Üst düzey savcılar o anın sıcaklığıyla masumiyet karinesini geride bırakmış ve ilk şüphenin hemen suçluluğun kanıtlanmasına yol açtığı sonucuna varmışlardı.
Ceza Kanunu’nun 129. maddesi anlamında bir suç isnadı, kuşkusuz devletin örgütleri dağıtmak için kullanabileceği en güçlü silahlardan biridir. Sanılanın aksine, Ceza Kanunu’nun 129 a maddesinin “küçük kız kardeşi” (terör örgütü) sadece haraççılar, uyuşturucu satıcıları ve soygun çeteleri için değil, “Sürekli olarak suç işlemek” üzere tasarlanmış tüm yapıların sonunu getirmeyi amaçlamaktadır. Ve bu tür suçlarda, oturma eylemleri baskıya, kara yolu ya da hava trafiğine müdahaleye dönüştüğünde federal eyaletlerin savcılıkları hemen harekete geçmektedir.
Suç örgütü kurgusuyla burjuva devleti 1871’de her an başvurulabilecek çok yönlü bir araç yarattı. Bununla birlikte, siyasi olarak popüler olmayan hareketlere karşı kullanılması bir yeniliktir. Kolluk kuvvetleri, Ceza Kanunu’nun 129. maddesindeki ceza muhakemesi alet çantasının soruşturma ve müdahale için neredeyse sınırsız olanaklar sunduğunu keşfetti. İklim etiketi baskınının tadını bir kez aldıklarında, örneğin mühimmat veya nükleer silah depolarının önünde oturma eylemi çağrısında bulunan herhangi bir siyasi örgüt, elektronik gözetim, gizli soruşturmalar ve devletin yüksek ceza tehditlerine hazırlıklı olmak zorunda kalacaktır. Eleştirel hukukçuların Ceza Kanunu’nun 129. paragrafını, eylemin usuli kapsamını aşırı genişleten ve “apronun” kriminalizasyonunun sürekli genişlemesine köprü kuran bir “kapı açıcı” olarak adlandırmaları sebepsiz değildir.
Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Andreas Voßkuhle, 26 Mayıs’ta “Rheinische Post” gazetesine verdiği mülakatta, iklim aktivistlerinin eylemlerini, 1970’li ve 1980’li yıllardaki geniş protesto hareketlerinin devlete yönelik tehditleriyle kıyaslandığında “zararsız kum havuzu oyunları” olarak değerlendirdi. Voßkuhle böylece demokratik sivil direnişin gelecekte neleri hesaba katmak zorunda kalacağına dair bir tanıklık sunuyor.
Çeviren: Semra Çelik