Written by 11:37 uncategorized

Taşeron firmalara hayır!

IG Metall, 24 Eylül’de otomobil yan sanayinde taşeron firmalara karşı eylem günü düzenliyor. Ülke g…

TKS-Duisburg (1)Ücretler üzerinde baskı, 2000’li yılların ilk yarısında Hartz yasalarının yürürlüğe girmesiyle birlikte ciddi olarak arttı. O dönemden bu yana işsizleri her türlü işi kabul etmeye zorlayan sermaye ve devleti bu konuda birçok araca sahip. Bunların arasında en önemli olanı hiç şüphesiz kiralık işçilik.

2002 yılı sonunda 308 bin olan kiralık işçi sayısı 2007 yılı sonunda 721 bine çıkmıştı. Krizle birlikte rakam biraz azalsa da krizden sonra sayı sürekli 900 bin sınırında oldu.

KİRALIK YERİNE TAŞERON

Krizde ilk işten atılanların kiralık işçiler olması bu sorunu yeniden işçi hareketinin gündemine getirdi. Kiralık işçilerin aldıkları ücretin geçinmeye yetmemesi, kiralandıkları şirketlerde birçok haktan mahrum olmaları geniş emekçi yığınlarının tepkisini çekiyordu. 2010’da yapılan kamuoyu yoklamalarında halkın yüzde 80’i işçi kiralamayı düzenleyen yasaların yenilenmesi gerektiğini düşünüyor ve bu işçilere kiralandıkları fabrikalarda eşit ücret ödenmesini talep ediyorlardı.

Diğer yanda ise sermayenin kiralık işçileri geçici, fazla sipariş olduğu dönemlerde çalıştırmaktan çok üretimin planlama aşamasından itibaren düşük ücretli kiralık işçileri gözettikleri ortaya çıkıyordu. Birçok fabrikada kiralık işçiler artık üretimini ayrılmaz bir parçası haline gelmişlerdi.

Söz konusu yıllarda artan tepki nedeniyle birçok sendika kiralık işçilerin dokuz aylık bir süreden sonra eşit ücret almasını içeren toplu sözleşmeler imzaladılar. Böylece kiralık işçilik sermaye için pahalılaşmaya başladı. Aynı zamanda işyerlerinde artan tepkiler nedeniyle birçok fabrikada işyeri temsilcilikleri kiralık işçi oranını sınırlamaya başladılar.

Bütün bu gelişmeler sermayeyi işçi kiralama yerine üretimin bölümlerini taşeron firmalara devretmeye yönlendirdi.

YENİ BİR ‘FENOMEN’ DEĞİL

Taşeron firmalar Almanya’da uzun yıllardır var. Üretim ve hizmet olarak ikiye ayrılan (Werkvertrag – Dienstleistungsvertrag) taşeron firmalar özellikle 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren büyük fabrika ve tekellerde daha fazla gündeme geldi.

Genelde üretimin bazı bölümlerini ana üretimden ayırıp yan sanayiye kaydıran tekeller özellikle son 10 yıl içinde söz konusu bölümleri fabrikadan ayırmadan taşeron firmalara devretmeye başladılar. Asıl olarak üretim maliyetini düşürme dolayısıyla kârları artırma hedefiyle gündeme gelen işçi kiralama ve işi taşeron şirketlere devretme yöneliminde taşeronun tercih edilmesinin iki nedeni var. İlki yukarıda belirtildiği gibi kiralık işçiliğin pahalıya mal olması ve işyeri temsilciliğinin kiralık işçi alımında söz hakkı sahibi olmasıdır.

İşin taşeron firmaya devredilmesinde ise işyeri temsilciliğinin hiçbir söz hakkı olmadığı gibi değişik TİS’lerin uygulanması (veya yabancı firmalarda hiçbir TİS’in uygulanmaması) yoluyla ücretler daha fazla aşağı çekilebiliyor.

TAŞERONLAR ÜZERİNE VERİ YOK!

“Almanya’da kaç firma taşeron firma olarak üretim veya hizmet işlerini devralıyorlar” diye sorulduğunda buna verilecek bir yanıt yok. Nitekim ne Federal Çalışma Ajansı ne de bu işlerden asıl olarak sorumlu Federal Çalışma Bakanlığı veya Federal Ekonomi Bakanlığı’nın bu konuda elinde veriler bulunmuyor.

Gerekçe ise söz konusu olan firmaların “normal” bir şirket olmaları gösteriliyor. Değişik araştırma kurumları tarafından hazırlanan raporlarda ise 1 milyon civarında emekçinin taşeron firmalarda çalıştığı tahmin ediliyor.

IG Metall sendikası tarafından metal işletmelerindeki işyeri temsilcilikleri üzerinden yapılan bir araştırma olayın boyutunu ortaya koyuyor. Buna göre sadece otomobil endüstrisinde (yan sanayi ile birlikte) 763 bin kadrolu işçi çalışırken bunların karşısında 100 bin kiralık işçi ve 250 bin işçi taşeron firmalar üzerinden çalışmaktaydı. Veya bir başka deyişle otomobil sanayisinde çalışan emekçilerin 31’i güvencesiz işlerde çalışmakta. (Ana firmalarda süreli iş sözleşmesine sahip işçilerde buna eklendiğinde güvencesiz kategorisinde olanların %50’lerde seyrettiği söylenebilir.)

Bu oran yeni kurulan veya modernleştirilen fabrikalarda sürekli güvencesiz işler lehine gelişiyor. Örneğin BMW’nin Leipzig’deki fabrikasında 3800 kadrolu işçinin karşısında 1000 kiralık işçi ve 4000 taşeron firmalarda çalışan işçi bulunuyor.

Sadece otomobil endüstrisinde 250 bin emekçinin taşeron firmalar üzerinden çalıştığı göz önüne alındığında Almanya genelinde taşeron firmalarda çalışanların bir milyonun üzerinde olduğu söylenebilir.

IG METALL NE İSTİYOR?

Taşeron firmaların giderek artan bir oranda üretim süreçlerinin kalıcı parçası haline gelmesi ve üretime bağlı lojistik bölümlerin de taşerona devredilmesi IG Metall sendikasının örgütlenme alanının da daralmasına neden oluyor.

Özellikle “üretime yakın hizmetler” başlığı altında değişik bölümleri devralan taşeron firmalar bazen IG BAU bazen Ver.di sendikaların imzaladığı TİS’lere bağlı olarak ödeme yapıyorlar. Birçok kez bu taşeron firmalar devraldıkları işlerin bir bölümü kendi anlaştıkların başka taşeron firmalara ve işçi kiralayan firmalara devrediyorlar. Bu üçüncü halka da ise genelde ne toplusözleşme nede herhangi bir işyeri sözleşmesi bulunmadığı için ücretler son derece düşük, çalışma koşulları ise son derece ağır oluyor.

Örneğin BMW Leipzig’de araçların akslarını üretmek ve monte etmek işini devralan Thyssen Krupp (TK), aksın üretimini bir araca şirkete yaptırıyor, taşıma ve monte etme işini ise Wisag üzerinden kiraladığı işçilere yaptırıyor. TK işi kimlere nasıl yaptırıyor, işçilerin ücretlerini hangi branş sözleşmesi üzerinden ödüyor bütün bunlar aslına bakılırsa bilinmiyor.

Tam da bu noktada IG Metall daha fazla şeffaflık talep ettiği gibi otomobil üretimine bağlı bütün sürecin (satın alım, üretimi, montaj, satış ve taşıma) IG Metall tarafından örgütlenmesini de talep ediyor.

IG Metall’in ileri sürdüğü talebin buraya kadar olan bölümüne denecek bir şey yok. Asıl sorun bundan sonra başlıyor. Nitekim IG Metall kiralık işçiliğe olmadığı gibi taşeron firmalara prensip olarak karşı çıkmıyor. “Bu gibi araçlar, giderek uluslararasılaşan üretimde kaçınılmaz ve rekabeti artıran faktörler” olarak değerlendiren IG Metall, bu alanda çalışanların da düşük ücret almasına, çalışma koşullarının daha ağır olmasına da prensip olarak karşı çıkmıyor. Sadece daha iyi düzenlenmesini ve IG Metall ile sözleşme imzalanmasını talep ediyor.

Fakat ne kiralık işçilerin ve taşeron firmalarda çalışan işçilerin nede bu işçilerden dolayı ücretleri baskı altına alınan kadrolu işçilerin sorunu IG Metall sözleşmesiyle çözülebilecek bir sorun değil. Çözüm ancak bu tür işlerin yasaklanmasıyla gerçekleşebilir, diğer bütün önlemler kötü bir durumu sadece biraz daha çekilebilir hale gelmesini sağlar. (Köln YH)

 

BİLMEKTE FAYDA VAR:

Kiralık işçilik, taşeron işçilik, düşük ücretli işlerle gerçekte devlet sermayeyi sübvanse ediyor. Nasıl mı? Çalıştıkları işten aldıkları ücret yetmediği için gelirlerini Hartz IV ile tamamlayanlar (“Hartz IV-Aufstocker”) için devlet yılda 11 Milyar Euro harcıyor.

  • Yeni iş gücüne ihtiyaç duyan işletmelerin %85’i güvencesiz iş Bunların %43’ü kiralık işçi, %42’si süreli işçi alırken sadece %15’i süresiz işçi almayı tercih ediyor.
  • Kiralık işçiler aynı işi yapmalarına karşın ortalama %25 daha düşük ücret alıyorlar.
  • Almanya’nın en büyük çelik fabrikası ThyssenKrupp Duisburg’da her gün bine (1000) yakın taşeron firma üzerinden 5 bine (5000) yakın işçi çalışıyor!
Close