Written by 14:37 HABERLER

Türkiyeliler Almanya’daki sosyal hareketin neresinde?

Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF) Genel Başkanı Zeynep Sefariye Ekşi, Türkiye kökenli göçmen emekçilerin Almanya’daki sosyal harekete katılımı konusundaki zorluklar ve bu konuda yapılması gerekenler konusunda gazetemizin sorularını yanıtladı.

Almanya’da son aylarda konut, sağlık, ırkçılık gibi konularda toplumsal muhalefetin yoğunlaştığı görülüyor. DİDF olarak siz bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Geçen seneden beri, genel seçimler de dahil olmak üzere 2018 Mayıs’ına kadar Almanya’nın gündemini asıl olarak mülteciler, onların gelişlerinin sınırlandırılması, ırkçılık gibi konular meşgul ediyordu. Gelinen aşamada AfD federal parlamentoya ve 15 eyalet parlamentosuna girmiş durumda.

Bu arada sermaye yanlısı politikalar nedeniyle emekçilerin çalışma ve sosyal hayatının sorunları da artmaya başlamıştı. Yine devlet, sosyal alandaki görevlerinden çekildikçe eğitim, sağlık ve konut alanındaki sorunların çoğaldığı bir durum yaşanmakta.

Son aylarda baş gösteren sokak hareketi halkın ırkçılık, ayrımcılık ve sosyal sorunlar konusunda sesiz kalmadığını ve bir çözüm arayışına girdiğini gösteriyor. Bu arayışa cevap olarak son dönemin kendine has gelişmeleri de söz konusu. Arayışlar tek tek bireylerin kendi sorunlarını çözmeye çalışmasının ötesine geçmeye, kollektif ve yüksek sesle ifade edilmeye başlandı. Ve bu ortamda ilk başta Mayıs ayında Berlin’de konut sorunu için 25 bin kişinin sokağa çıktı. Hamburg’da sağlık alanında daha fazla hasta bakıcı talebiyle binlerce imza toplanıp sokağa çıkıldı. Münih’te ve NRW’de yeni çıkarılan polis yasasının sertleştirilmesine karşı on binler alanlardaydı. Yine ırkçılığa karşı on binlerce insan sokağa çıkarak tepkisini gösterdi. Mültecilerle dayanışma amaçlı ‚Seebrücke‘ eylemleri de benzer bir şekilde onbinlerce insanın katılımına sahne oldu .

Eylemlerin kısa sürede örgütlenmesine rağmen bu kadar çok insanın katılması pek çok kesimi şaşırttı. Bileşimde gençlerin yoğunluğu dikkat çekiyor. Önemli yönlerinden biri de parlamentodaki partilerin ya da sendika merkezlerinin düzenleyiciler arasında yer almamalarıydı. Bu eylemlerin asıl örgütleyicisi ve çağırıcısı yerel inisiyatiflerdi. Sonuç olarak bu hareketlenme, arayışın ciddi bir boyutta olduğunu göstermesi bakımından önem taşıyor.

Türkiye kökenli göçmenlerin bu eylemlere katılımının düşük olduğu göze çarpıyor. Bu durumu nasıl açıklıyorsunuz?

Belirttiğiniz gibi eylemlere katılım son derece düşük. Berlin’deki son ‚Unteilbar‘ eyleminde göçmen örgütlerin durumu iyi değildi. Türkiyeliler sendikaların çağrısını yaptığı, işyerleri ve işkolları düzeyindeki çeşitli eylemlere görünür biçimde katılıyorlar. Hatta bu eylemlerde en ön sırada yer alıyorlar. Ama gerek sosyal talepler, gerek ırkçılıkla ilgili eylem ve etkinliklere Türkiye kökenli göçmenlerin katılımı oldukça sınırlı. Halbuki Türkiyelilerin buradaki yaşamlarında karşılaştıkları birçok temel sorunun çözümü için Alman halkıyla beraber sokakta olması büyük bir öneme sahip. Nihayetinde bu ülkede olup bütün bütün gelişmeler biz Türkiye kökenlileri de yakından ilgilendiriyor. Irkçılık, ayrımcılık, yüksek kiralar, eğitim, sağlık gibi temel sorunlardan en çok etkilenen biz Türkiye kökenli emekçileriz.

Peki Türkiye kökenlilerin Almanya’daki sosyal harekete katılımının önünde ne gibi sorunlar, hangi engeller var ve bunlar nasıl aşılabilir?

Almanya’daki sosyal hareketin talepleri biz Türkiyelilerin de talepleri olsa bile, onlara bu hareketin bilgisini götürüp, çağrısını yapan kurum-kululuş sayısı neredeyse yok denecek kadar az. Bu önemli sorun.

Türkiye kökenlilerin gelişmelerin dışında kalmasının en önemli nedenlerinden birisi de Türkiye’de yaşanan siyasal gelişmelerin yoğun olarak buraya yansıması.

Türkiye’de rejimin temel hak ve özgürlüklere yönelik saldırıları ve baskıları doğal olarak Almanya’da yaşan biz Türkiye kökenli göçmenleri de yakından etkiliyor. DİDF olarak da elbette Türkiye’deki gelişmelere karşı tavırsız değildir. Ancak, Türkiye’deki gelişmelere duyarlı olmak Almanya’daki gelişmelere seyirci kalmamız anlamına gelmiyor. Bugün Türkiye kökenli kitlelerin önemli bir kesimi Almanya’yı kendi yaşam merkezi olarak görmesine rağmen, ekonomik, sosyal ve siyasal karşısında oldukça seyirci konumunda.

Türkiye’deki gelişmeleri yakından izlerken, Almanya’daki gelişmelerden uzak kalmak kalmak günümüzün en önemli sorunudur. Açıkça ifade etmek gerekiyor ki, DİDF olarak biz de, uzun yıllar sosyal hareketin parçası olmamıza rağmen Türkiye’den kaynaklı siyasal gelişmelerden ötürü zaman zaman gelişmelere müdahil olmaktan zorlanıyoruz.

Almanya’daki gelişmeler, Türkiye kökenli emekçilerin ırkçılığa, ayrımcılığa, sosyal kısıtlamalara, yüksek kiralara karşı verilen mücadele içerisinde yer alması hem ortak mücadeleyi, hem de birlikte yaşamı güçlendirecektir. Türkiye kökenli emekçiler olarak zaman geçirmeden, yaşadığımız ülkedeki sorunlardan şikayetçi olma ve seyirci kalma yerine var olan mücadele içerisinde yerimizi almamız gerekiyor.

Türkiyeli göçmenlerin buradaki gelişmelerden yeterince haberdar olmaması, bunlara yönelik ilginin zayıflığı ve somut bir tutum göstermeleri konusundaki tutuk kalması, biraz da uzun yıllardır kendi içine kapalı bir yaşamın getirdiği bir sonuç. Belli alanlar ve zorunluluklar dışında Alman halkıyla, sosyal, kültürel, politik alanlardaki örgüt, inisiyatif veya etkinliklerle ilişkisi olan göçmenlerin oranı oldukça az. Yerli örgütler, sendikalar, inisiyatifler ve genel olarak yerli halk arasında da göçmenlere bakış konusunda bazı sorunlar var; ’nasıl olsa onlar ayrı bir yerdeler ve farklı gündemleri var‘ kabulü, göçmenleri kendi haline bırakma tutumu gözleniyor.

Bu kopukluk ve paralelliğin aşılması elbette uzun erimli bir sürecin içinde mümkün olabilecek. Ama ekonomik, sosyal ve politik alanda yaşanan sorunların bugün yarattığı etkileri düşündüğümüzde o kadar beklenemeyeceği de açıktır. Bu yüzden Türkiyelileri bugün gelişen sosyal harekete daha fazla ve daha aktif katabilecek girişimlere ihtiyaç var. Bu konuda da hem DİDF gibi göçmen örgütlerine hem de yerli sendika, inisiyatif vd. örgütlere önemli rol ve sorumluluklar düşüyor.

Federasyon olarak bu eylemlerin neresindesiniz?

Federasyonumuz merkezi ve yerel düzeyde gücü ve olanakları ölçüsünde bu hareketlerin parçası olmaya çalışıyor. Bazı kentlerde hareketin daha da gelişmesi, ilerletilmesi için çalışmalar yürütüyoruz. Federasyonumuz uzun yıllardır, pek çok göçmen örgütünden farklı olarak Almanya’daki sosyal hareketin önemli bir parçası. Pek çok merkezi inisiyatifin bileşeni. DİDF olarak yıllardır Türkiye kökenli emekçileri Almanya’daki sosyal hareketin bir bileşeni haline getirerek, her açıdan yaşanılabilir bir Almanya’ya için çaba sarf ediyoruz.

Bugün de merkezi ve yerel birliklerin içinde yer almaya çalışıyoruz. Son ‚Unteilbar‘ (‚Bölünmeyiz‘) platformunda, polis yasasına karşı yerel ve merkezi oluşumlarda ve Hamburg’da sağlık, Berlin ve Frankfurt’ta konut alanındaki platformlarda yer alıyoruz. Paralel olarak da üyelerimizin buralarda daha aktif yer almasını sağlamaya çalışıyoruz.

Bu alanda attığımız önemli adımlar var. Ancak bütün bunlara rağmen, bizim de gelişmeleri daha yakından takip etme, içerisine girme, gelişmeleri Türkiyeli göçmenlere taşıma konusunda önemli sıkıntılarımız var.

Örgüt olarak bizim platformlarla ilişkimiz olması önemli ama asıl sorun Türkiyeli emekçileri, gençleri kadınların ilgi ve katılımını arttırmada nasıl bir rol oynayabildiğimiz. Bu nedenle asıl bu konudaki eksikliklerimizi gidermemiz; sosyal alandaki gelişme ve eylemler konusunda Türkiyelilerin ilgi ve duyarlılığını arttıracak girişimlere hız vermemiz gerekiyor.

Close