Written by 09:40 Allgemein

Türkiyeliler ırkçı cinayetler hakkında ne düşünüyor?

Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (HÜGO) tarafından  geçtiğimiz ay yapılan “Almanya’da Irkçı Neo-Nazi Cinayetler: Türklerin Görüş ve Duyguları Araştırması”nın sonuçları açıklandı.  Almanya genelinde örnekler seçilerek yapılan araştırma hayli dikkat çekici bulgular ortaya koyuyor.

Almanya’da 2000 yılından beri devam eden seri cinayetlerin ırkçı bir örgüt tarafından işlendiğinin ortaya çıkması hem göçmenler arasında hem de bütün Almanya kamuoyunda büyük etki yarattı, ırkçılıkla ilgili tartışmalara yeni bir boyut kazandırdı.
Tabii bir de “devlet-siyaset-ırkçılık” üçgenine dair ciddi sorulara vesile oldu. Bu soruların ne kadarına yanıt bulunabileceğini ise önümüzdeki günler ve hiç kuşku yok ki, demokratik kamuoyundan gelecek baskılar gösterecek.
Ancak “ırkçı cinayetler olayı”, hem değişik kurum ve örgütlerin buna gösterdiği reaksiyonlar hem de toplumda yarattığı etkiler açısından oldukça önem taşıyor.
Almanya’da geçtiğimiz ay yapılan bir araştırma ise olayın Türkiye kökenli göçmenler arasında yarattığı yankılar konusunda ilginç bulgular sunuyor.
Bunların başında ise Türkiye kökenli insanların ezici çoğunluğunun, bütün olumsuzluklara karşın, kendilerini Almanya’nın ayrılmaz-kalıcı bir parçası olarak görmesi geliyor.
Türkiyeli göçmenlerin olaydan sonraki duygu ve görüşlerini saptamak üzere 36 sorunun yöneltildiği araştırmanın  dikkat çeken bulguları şöyle:

 

‘ALMAN DEVLETİNE GÜVEN AZALIYOR’
“Size göre bu ırkçı cinayetleri işleyenler Alman devleti tarafından desteklendi mi, ya da korundu mu?” biçimindeki soruya ‘Evet’ diyenler yüzde 55, “Hayır” diyenlerinse yüzde 21’de olduğu görülürken, yüzde 24’ü ise kararsız olduğunu belirtmiş.
Bir başka soruda ise araştırmaya katılanların yaklaşık yüzde 70’i ‘biraz ya da tamamen’, ‘Alman siyasetçilerin konuyu kapatmaya-saptırmaya çalıştığı”; yine yüzde 73’ü “Alman yetkililerin konuyu örtbas etmek istediği” kanısında.
‘Alman yetkililerin’ yıllardır izlediği ayrımcı-kutuplaştırıcı politikalar ve göçmenleri siyasi malzeme olarak kullanan uygulamaları düşünüldüğünde Türkiye kökenli göçmenlerdeki bu güvensizlik elbette anlaşılmaz değildir.
Ancak araştırmada ortaya çıkan asıl dikkat çekici sonuç ise, ırkçı cinayetlerin faturasının bütün Alman toplumuna çıkarılmaması. Araştırmada sorulan “Cinayetleri işleyen bütün Alman toplumudur” ve “Alman toplumunun büyük bölümüdür” önermesine katılanların oranı toplam yüzde 9 olurken, yüzde 78 gibi önemli bir çoğunluk ise, olayı küçük bir ırkçı grupla ilişkili olarak görmekte.
Türkiyeli göçmenler arasında etnik ve dini değerleri öne çıkararak politika yapan kimi kuruluş ve örgütlerin milliyetçi önyargıları kışkırttığı; ‘üstü kapalı’ bir biçimde bütün bir Alman halkını ırkçılıkla damgaladığı günümüzde, araştırmanın yansıttığı bu sonuç oldukça kaydadeğer görünüyor. Her ne kadar yöneltilen soru ırkçı cinayetlerle sınırlı olsa da, ortaya çıkan bu sağduyulu yaklaşım, ortak yaşama açık olma konusunda önemli bir mesaj olarak görülmelidir.
Verilen bu mesaj, Türkiyeli göçmenler arasında ırkçılıktan kaygı duyulmadığı anlamına gelmiyor kuşkusuz. Araştırmaya göre Türkiyeliler arasında neonazi cinayetlerin devam edeceği görüşünde olanların yüzde 77 gibi önemli bir kesimi oluşturması da bunun bir ifadesi.

 

KORKU DEĞİL ÜZÜNTÜ ÖNE ÇIKIYOR
Irkçı cinayetlerin Türkiyeli göçmenlerde yarattığı duyguları da konu eden araştırmaya göre, yaşananların korku verici olduğunu düşünenler yüzde 7, üzüntü verici bulanlar ise yüzde 73 civarında görünüyor. Irkçı saldırılar karşısında öfkesi öne çıkanlar ise yüzde 12’lik bir kesimi oluşturuyor.
Bu sonuçlar, Türkiyeliler arasında, son yıllarda giderek belirginlik kazanan “Almanya’da kendilerine haksızlık yapıldığı; sergilenen ayrımcı muamelelerin hak edilmediği” biçimindeki düşünce ve eğilimlerin bir başka biçimde yansıması anlamına geliyor.
‘BURALIYIZ, KALICIYIZ, ÜLKENİN BİR PARÇASIYIZ’
Araştırmaya damgasını vuran sonuçsa, bütün olumsuzluklara karşın, ‘Almanya’nın ayrılmaz bir parçası haline geldikleri; burada kalıcı oldukları’ görüşünde olanların önemli bir çoğunluğu oluşturması.
Araştırmada, “Irkçı cinayetler yüzünden Türkiye’ye dönmeyi düşünmüyorum” diyenlerin oranı yüzde 77 olurken; “kesinlikle Türkiye’yi dönmeyi düşünüyorum” diyenler yüzde 3 civarında görünmekte.
Yine araştırmaya katılanların önemli bir bölümü (yüzde 75) Almanya’ya ve Alman toplumuna uyum sağladığı görüşünde. Kendini hiç entegre olmamış hissedenler yüzde 10’da kalırken, yüzde 20’si biraz entegre, yüzde23’ü entegre, yüzde 31’i de çok entegre olmuş hissetmekte.
Yani ırkçı, ayrımcı politikalara, ırkçı cinayetlerin devlet tarafından destek gördüğü fikrine ve bunların neden olduğu endişe-üzüntü ve kimi önyargılara rağmen önemli bir kesim, kendini bu ülkenin ayrılmaz bir parçası saymakta, geleceğini burada kurma planları yapmakta.
Elbette araştırmanın ortaya koyduğu tablo, gerek Alman gerekse Türk milliyetçisi politikaları n toplumda yarattığı kutuplaşma-kendi içine kapanma eğilimini ve yıllardır beslenen, kendini değişik biçimlerde dışa vuran önyargıların varlığını ortadan kaldırmıyor. Ama halkın önemli bir kesiminin devlet kuruluşları ve kimi siyasetçilere göre daha sağduyulu bir yaklaşım içinde olduğunu; içinde yaşadığı ülke ve halkla daha barışık bir yaşamdan yana olduğu mesajını veriyor.
Irkçı cinayetlerle ilgili gelişmelerin ardından Türk hükümet yetkililerinin ve bazı Türkiyeli derneklerin gösterdiği reaksiyonlar düşünüldüğünde bu daha da önem kazanıyor.
Çünkü başta Türk hükümeti olmak üzere, etnik ve dini değerleri öne çıkararak siyaset yapan çeşitli örgüt ve dernekler, ırkçı cinayetler konusunda da geleneksel tavırlarını devam ettirdiler. Niyet ve söylemleri nasıl olursa olsun, bu tavrın yol açtığı sonuçlar ise; vatandaştaki korkuları büyütmek, devlet ve sermaye siyasetçilerini ayırmadan, ırkçılığı bütün bir Alman halkına maletmek ve bunu üzerinden yerli halka karşı önyargıları körüklemek olmakta.
Irkçılığa karşı mücadelenin işyerlerinde okullarda semtlerde Alman halkıyla daha fazla kaynaşmak ve birlikte tepki göstermekle sonuç vereceğini söyleyen ve buna uygun davranan Türkiyeli örgüt ve kuruluş sayısı ise maalesef fazla olmadı.
Yukarda bazı sonuçlarına dikkat çektiğimiz araştırma ise, Türkiyeli göçmenlerin ayrışma-kutuplaşma politikalarına rağmen, bu yöndeki çabalara daha yatkın olduğuna işaret etmekte. (YH)

 

Görüntülü haber için: https://www.youtube.com/user/hayattv09?feature=mhee#p/u/4/zz-1PBAONg4

 

Close