Written by 18:30 ÇALIŞMA YAŞAMI

Yoksulluk çığ gibi büyüyor!

Dünyanın en zengin ülkelerinden biri olan Almanya’da 14,2 milyon kişi yoksulluk içinde yaşıyor. Bunların dörtte biri ise “çalışan yoksul” konumunda! Yoksulluktan en fazla etkilenenlerin başında yalnız çocuk yetiştiren kadınlar, çocuklar, gençler ve göçmenler geliyor. Yoksulluk raporunu yayınlayan Paritätischer Gesamtverband, yoksullukla mücadele için asgari ücretin 15 euroya yükseltilmesini, çocuk temel geçim güvencesinin yüzde 40 artırılması ve “vatandaş emekliliğine” geçişi talep ediyor. Sermaye ve hükümeti ise yoksullukla mücadele yerine silahlanmaya ve sermayeye kaynak yaratmanın planlarını yapıyor!

 

SERDAR DERVENTLİ

Dünyanın dördüncü büyük ekonomisi olan Federal Almanya’da yoksullukta büyüyor. Ülkenin en önemli sosyal kurumlarından biri olan “Paritätischer Gesamtverband”, 26 Mart günü geleneksel yoksulluk raporunu yayınladı. Bu kez “Enflasyonda Yoksulluk” (“Armut in der Inflation”) başlığı altında yayınlanan 26 sayfalık rapor, Almanya’daki yoksulluğu ve gelir dağılımındaki adaletsizliği bütünlüklü biçimde ortaya koyuyor.

PANDEMİ, SAVAŞ, ENERJİ DAR BOĞAZI VE ENFLASYON

Raporu kamuoyuna sunan Paritätischer Gesamtverband Müdürü Dr. Ulrich Schneider, “Raporumuz, Federal İstatistik Dairesi’nin veri tabanı üzerinden hazırlandı. Bütün veriler 2022 yılına aittir” dedi. Dolayısıyla Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması, enerji krizi ve hızla yükselen enflasyonun ve cüzi ekonomik büyümenin rapora yansıdığını belirten Schneider, “Aynı zamanda 2022 yılında artan istihdam ve gerileyen işsizlik yaşadık. Bu durumu da rapora yansıttık” dedi.

2022 yılında yoksulluk oranının yüzde 16,8 olduğunu söyleyen Schneider, “Bu bir gerileme değil, en fazla istatiksel bir kımıldama” dedi. Hatırlanacağı gibi 2021 yılında yoksulluk oranı 16,9 oranındaydı. Oran olarak yüzde 0,1’lik bir düşüş olmasına karşın yoksulluk sayısının 100 bin arttığını belirten Schneider, “Bu rakamdan da görüldüğü gibi yoksulların sayısı azalmadı” dedi. Korana pandemisi, enerji krizi ve yüksek enflasyon öncesine bakıldığında -yani 2019 yılına- yoksulların sayısının bir milyon arttığı görüldüğünü belirten Schneider, “Ülke olarak 2006 yılından bu yana sürekli artan bir yoksulluk trendine sahibiz. Ve bugün yoksulların sayısı, 2006 ile kıyaslandığında 2,7 milyon daha fazla” dedi.

2023 yılında da ekonomik gidişatın iyi olmadığını hatırlatan Schneider, “Ekonomi ve iş piyasası politikalarına bakıldığında geride bıraktığımız yılda da trendin değişeceğini söyleyemeyiz” dedi. Hatırlanacağı gibi 2023 yılının ilk ayında yüzde 8,7 olan enflasyon ağustos ayına kadar yüzde 6’nın üzerindeydi. Bu verilere bakıldığında yoksullukta artış trendinin 2023 yılında hızlanmış olması muhtemel.

UTANÇ VERİCİ DURUM!

Paritätische Gesamtverband’ın sunduğu raporu değerlendiren VdK Başkanı Verena Bentele, “Özellikle endişe verici olan çocuk yoksulluğunun rekor düzeye yükselmiş olmasıdır” dedi. Bentele açıklamasında, “Yayınlanan son rapora göre artık her beş çocuktan biri yoksulluktan etkileniyor. Bu Almanya gibi zengin bir ülke için utanç verici bir durum! Yeni rekor seviye, yardımların en çok ihtiyacı olanlara ulaşmadığını açıkça gösteriyor. Bu nedenle sistemin reforme edilmesi çok daha önemli. Çocukları yoksulluktan gerçekten koruyacak iyi bir temel çocuk parasına ihtiyacımız var” dedi.

Her iki kurumda uzun süredir yoksulluğa karşı mücadele için hükümetlere yönelik ciddi talepler ileri sürüyorlar ve yasa önerilerinde bulunuyorlar. Bu konuda ülkenin en yetkin kurumları olmalarına karşın sundukları öneriler, ileri sürdükleri talepleri dikkate alınmıyor.

KİM BU YOKSULLAR?

Almanya’da yoksullukla ilgili değişik kurumlar ve devlet daireleri belirli aralıklarla raporlar yayınlıyorlar. Her ne kadar bu raporlar kısmi farklılıklar içerseler de bir bütün olarak ülkedeki yoksulluğu ve gelir dağılımındaki dengesizliği ortaya koyuyorlar.

Her rapor yayınladığında parlamentodaki hükümet ve muhalefet partileri birkaç hafta timsah gözyaşları döküp, nedenlere ilişkin değişik açıklamalar yapıyorlar. Yaşanan durumda herhangi bir değişiklik olması için adımlar atılmadığı gibi yoksulluğun daha da kalıcılaşmasına neden olan yasa değişiklikleri gündeme getiriliyor.

İşin bu yanına girmeden önce üstlerine onlarca raporlar yayınlanan ama yine de unutulan yoksulların kim olduğuna bakalım:

Yoksulluktan kadınlar yüzde 17,8 ile erkeklerden (15,8) daha fazla etkileniyorlar. Tek başına yaşayanlar arasında yoksulluk oranı yüzde 27,7 iken tek başına çocuk yetiştirenler arasında bu oran yüzde 43,2 ile tarihsel olarak rekor düzeyde! Üç veya daha fazla çocuklu aileler arasında ise yoksulluk oranı yüzde 31,6. Eğitim düzeyleri kötü olanlar da yoksullukta 31,6 ile en fazla etkilenenler arasındalar.

Her ne kadar “işsizlik parası yoksulluktan korur” dense de işsizler yüzde 49,7’ ile yoksulluktan en fazla etkilenenlerin başında geliyorlar! Bu madalyonun bir yüzü diğer yüzü ise şöyle: Yoksul olarak sayılan 14,2 milyon kişinin yüzde 34’ü çalışmaktalar! Kısacası 4 milyon 828 bin işçi ve emekçi çalışmalarına rağmen yoksullar!

Alman vatandaşı olmayanlar arasında yoksulluk oranı ise yüzde 35,3 iken bu oran Alman vatandaşları arasında yüzde 13,8.

RUHR HAVZASI – YOKSULLARIN HAVZASI!

Ruhr havzası bir zamanlar Almanya’da ağır sanayinin kalbiydi. 131 kömür madeninin yanı sıra Ruhr havzasının bütün büyük şehirlerindeki irili ufaklı onca demir-çelik fabrikası neredeyse bütün Almanya’yı besleyecek düzeydeydi.

Bugün ise Ruhr havzasının birçok kenti adeta kendi kaderine terk edilmiş durumda. Kapatılan madenler ve çelik fabrikalarından sonra şimdi Ruhr havzası yoksulların havzasını dönüştü. Paritätischer raporunda, “Almanya’nın en büyük metropol bölgesindeki 5,1 milyon insanın beşte birinden fazlası (yüzde 22,1) yoksulluk içinde yaşamakta. … Almanya genelinde Bürgergeld (Hartz IV) ile geçinenlerin oranı yüzde 8 iken bu oran Ruhr havzasında yüzde 14,1 ile çok yüksek düzeyde. Duisburg, Essen, Dortmund ve Herne gibi şehirlerde bu oran yüzde 18’e dayanırken Gelsenkirchen’de ise vatandaşların yüzde 25’i Bürgergeld ile geçimini idame ettirmek zorunda” deniliyor. (Bkz.: S.18)

Ruhr havzasındaki çocukların durumu ise çok daha vahim! Havzada yaşayan çocukların yüzde 22,5’i temel geçim parasına muhtaç durumdalar. Bu oran Duisburg, Essen, Dortmund ve Herne’de yüzde 30’lara dayanırken Gelsenkirchen’de ise çocukların yüzde 38’i devlet yardımıyla (Bürgergeld) geçinmek zorundalar.

29 MİLYARIN YARDIMIN 27’Sİ NE OLDU?

Paritätischer raporunun önemli bir yanı da enflasyonun hızla yükseldiği ve hükümetin, “kimseyi açıkta bırakmayacağız, kol kola girip bu zorluğu birlikte aşacağız” dediği (Başbakan Scholz, Temmuz 2022) dönemi mercek altına alması. (Bkz.: S.19-20)

Yılın ilk ayında enflasyonun yüzde 5 olduğu belirtilen raporda, “Ama o an gıda maddelerindeki enflasyon yüzde 5,9 olmuştu bile. Şubat ayında Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla enflasyonun da hızla yükselişe geçtiği ve yüzde 6’yı aştığı belirtilirken, “Enflasyonun gıda maddelerine yansıması mayıs ayında yüzde 10’u geçmişti ve yıl sonunda bu miktar yüzde 20 dolayındaydı” deniliyor. Benzer bir tablonun enerji fiyatlarıyla ilgili olduğu da raporda belirtiliyor.

Yoksulluk istatistikleri yalnızca gelir oranlarına dayandırılmaktadır ve bunda satın alma gücündeki kayıplar istatistiksel olarak önemsiz verilerdir” denilerek -üstü kapalı olarak- resmi devlet kurumlarının hazırladıkları istatistiklerin aslında gerçekleri örtmeye yaradığını belirtiliyor!

Rapor şöyle devam ediyor: “Bununla birlikte, 2022 yılında hayat pahalılığındaki fahiş artış, yoksulluk politikası açısından en büyük öneme sahipti, çünkü en düşük gelirli kesimin satın alma gücündeki bu yüksek kayıplar, temel geçim parası, konut yardımı veya BAföG gibi sosyal transferlerin gerçek değerinin azalmasına neden oldu. Bu nedenle, temel geçim parasının standart miktarıyla karşılanması gereken sosyo-kültürel asgari geçim düzeyine artık ulaşılamamaktadır. Sonuç, enflasyona paralel olarak yoksulluğun derinleşmesidir. Bu durum, uzmanların ve derneklerin yıllardır eleştirdiği gibi, standart miktarların enflasyon artışından önce hükümet tarafından zaten düşürülmüş olması ve ihtiyaçları karşılamaya çoktandır yetmemesi nedeniyle daha da ciddidir.”

Hükümetin çalışanlara yönelik toplam 4,4 milyar euro hacminde iki ayrı vergi muafiyet sınırının geçici yükseltilmesi, işe araçla gidip gelenler için ödenen kilometre parasının 38 sente çıkarılması (toplam hacmi 0,3 milyar), gelir vergisine tabi tutulan 300 euro tutarında enerji katkısı (toplam hacmi 7,9 milyar euro), aileler için gelir vergisinde gözetilen “çocuk katkısına” dahil edilmek üzere çocuk başına 100 euro (toplam hacmi 1,5 milyar euro) verilmesi. Bütün bu yardımların vatandaşa ulaşabilmesi için vergi beyannamesi yapılması gerekiyor, işsizler ve emekliler için bunun hiçbir faydası yok.

Bütün tüketicileri kapsayan kolaylıklar olarak öncelikle akaryakıta uygulanan enerji vergisinin 1 litre benzinde 29,55 sent ve bir litre dizelde 14,04 sent düşürülmesi (toplam hacmi 3,4 milyar euro) arabası olan vatandaşa kısmen yararken asıl olarak enerji tekellerine sübvansiyona dönüştü. Nitekim hatırlanacağı gibi o dönem akaryakıt fiyatları bir, iki sent düştü fakat devlet, tekellere sattıkları akaryakıt kadar litre başına yukarıdaki meblağı ödedi!

Ayrıca üç ayla sınırlı olarak kara toplu taşıma fiyatları (hızlı trenler hariç) bütün Almanya için aylık 9 euroya düşürüldü.

Yukarıda sayılan indirimler ya sadece çalışanlar için (vergi indirimi biçiminde) yada bütün tüketicileri (aslında yüksek gelirlileri) kapsayan tarzda hazırlanmıştı.

Toplumun en yoksullarını kapsayan paket ise sadece 2 milyar hacmindeydi: Ev yardımı alanlara bir kereliğe mahsus ısınma katkı payı (toplam hacmi 0,4 milyar euro), Hartz IV ve iltica yardımı ile geçinenlere ödenen 200 euroluk katkı (toplam hacmi 1,1 milyar euro) ve Hartz IV ve iltica yardımı ile geçinenlere, “çocuk geçim parasının” yürürlüğe girmesine kadar çocuk başına 20 euro ödenmesi (toplam hacmi 0,5 milyar euro) kararlaştırıldı.

2022’de kararlaştırılan 28,9 milyar euro kapsamındaki “yardımdan”, gerçekten muhtaç olanlara sadece iki milyarının ulaştığı belirtilen raporda, “Hükümetin sonbaharda üçüncü yardım paketiyle başlattığı konut yardımı reformu, elektrik ve gaz fiyat sınırlaması, ek gelir vergisi indirimi ve tek seferlik ödemeler gibi önlemlerin neredeyse tamamı anca 2023 yılında yürürlüğe girdi” denilirken, “Genel olarak, federal hükümetin 2022 yılına yönelik tüm yardım politikası, sosyal dengesizlik ve yoksullara yönelik yoksunluk politikasıydı” denildi.

NE YAPMALI?

Paritätischer Gesamtverband Müdürü Schneider, yoksulluğa karşı mücadele için hükümetin acil yapması gerekenleri şöyle sıraladı: Bürgergeld (Hartz IV) miktarı ve ilticacılar yardımı bugün yeterli değil ve aylık 563 eurodan 813 euroya çıkarılmalı, elektrik ve ısınma giderleri devlet tarafından karşılanmalı, ev yardımı yasası reforme edilerek kapsam alanı hızla genişletilmeli, BAföG yardımının Bürgergeld ödemesinin altında olması kabul edilemez – aynı düzeye çıkarılmalı, çocukların ihtiyaçlarını gözeten ve yoksulluktan koruyan gerçek bir çocuk temel geçim parası uygulamasına geçilmesi (yüzde 40 zam), 400 bin kreş açığının derhal kapatılması, yaşlılıkta yoksulluğu engellemek için bütün çalışanların -memurlar ve serbest meslek sahipleri de- bütün gelirleri üzerinden aidat ödediği yeni bir emeklilik sigortası kurulması (“vatandaş emekliliği”) ve emeklilik maaşının yüzde 53 düzeyine çıkarılması, bakıma muhtaç olanların bütün masraflarını üstlenmesini içeren dayanışmacı bakım sigortası kurulması, kira fiyatlarının yükselmesinin yasal yoldan engellenmeli, evlerin tamiri sıcak kirayı etkilememeli.

Peki bunlar nasıl yapılacak? Schneider, tüm bu önerilerin “servet vergisi” ve “miras vergisinin” artırılması yoluyla bunun karşılanabilir olduğunu açıkladı. “Schneider’e göre “iyi bir sosyal politika için” ayrıca “borç freni” de kaldırılmalı!

Bir gazetecinin, “bütün bunların bu hükümetle gerçekleşebileceğini düşünüyor musunuz” sorusuna Schneider, “muhtemelen bu koalisyonda bunu başarmak çok zor, bunu yapabilecek bir hükümetin gelmesi de uzun zaman alacak gibi görünüyor” diye yanıt verdi.

Schneider’in bütün taleplerine destek vermemek elde değil. Ama ne bugün yoksullukla mücadele yerine silahlanmaya ve sermayeye kaynak yaratmanın planlarını yapan SPD/Yeşiller/FDP hükümeti ne de önümüzdeki yakın zamanda hükümete gelecek bir başka koalisyon bu yönde bir adım atmayacağı açık.

İşçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirmek, işsizlerin, emeklilerin insanca yaşamalarını güvenceye almak, çocuklara ve gençlere aydınlık bir gelecek sunabilmek için top yekûn mücadele etmek gerekiyor: İşyerinde ve sendikada, okulda ve semte… bulunduğumuz her yerde hak gasplarına karşı mücadele etmek, yeni haklar için mücadeleyi genişletmekten başka yolumuz yok.

Önümüzdeki 1 Mayıs’ta, işçilerin BİRLİK, DAYANIŞMA ve MÜCADELE gününün bu taleplerle, daha fazla işçi ve emekçinin katılımıyla daha güçlü geçmesini sağlayarak bu yolda bir adım atabiliriz.

 

  • Bundesarbeitsgemeinschaft Wohnungslosenhilfe (BAG W), 2022 yılında Almanya’da yaklaşık 50.000 kişinin sokaklarda yaşadığını, yani hiçbir barınma olanağı olmadığını ve toplamda 607.000 kişinin evsiz olduğunu tahmin etmektedir.
  • 975 sofra derneği (“Tafel”) 2 binden fazla yerde 2 milyondan fazla insana gıda yardımı veriyor!
  • Gıda yardımı dağıtılan bazı yerlerde günde bir öğün sıcak yemek dağıtılıyor. Buralarda ise 1,5 milyon insan günde bir öğün sıcak yemek için saatlerce kuyrukta bekliyor. Fotoğraf, dünyanın en büyük kimya tekeli BASF’in merkezinin olduğu Ludwigshafen şehrinde Mayıs 2022’de çekilmiş.
Close