Written by 13:37 uncategorized

Yunan halkı direnişte ısrarlı

 Seyit Aldoğan

 

Yunan hükümeti, ana muhalefet partisinin verdiği gensoru sonucu düşmekten kıl payı kurtuldu. Gensoru öncesi AB ve IMF’nin en yetkili ağızları, Yunan ekonomisinin zor günleri geride bırakmakta olduğunu açıklayarak hükümete destek oldular. Başbakan ve diğer hükümet yetkilileri “Troyka ile pazarlık aşamasına geldik”, “artık yeni paketler yok zaten kabulde etmeyiz” açıklamalarına hız vermişlerdi.

Ancak aradan daha on gün bile geçmeden Troyka heyeti elinde bir çanta dolusu paketle Atina’ya çıkarma yaparak, 7-8 milyarlık tasarruf paketini yeni borç diliminin serbest bırakılması için ön koşul olarak öne sürdü.

Yeni pakette bankalara borçlanarak ev alanların (tek ev sahibi olanları da kapsamak üzere) borçlarını ödeyememesi durumunda evlerine el konması ve açık artırma yoluyla satılması, kamu sektöründe yeni işten çıkarmalar (özellikle sağlık, eğitim ve diğer hizmet sektörlerinde), savunma sanayisinin kapısına kilit vurulması, yeni vergiler ve ücretlerin bir kez daha düşürülmesi, köylülerin sahip olduğu satılır-  satılmaz, ekilir- ekilmez tüm taşınmazların vergilendirilmesi vb.

Hükümet ise Troyka’ya, artık halkın dayanma gücünün kalmadığını ve “halk tarafından taşlarla kovalanır durumuna” geleceklerini anlatmaya çalışıyor. İngiliz Guardian’a demeç veren bir hükümet yetkilisi adının saklı kalmasını isteyerek halkın bir tek önlem paketine bile tahammülü kalmadığını ve isyan etme noktasına geldiğini söyleyerek toplumsal direnişlerden duyduğu korkuyu dile getiriyor.

Ülkede, krizin etkilerinin görüldüğü 2010 yılından bu yana toplam 35 genel grev ve binlerce grev ve direniş yapılmış bulunuyor. İki bine yakın üniversite çalışanının işten atılmak istenmesine ve bir o kadarının da başka alanlara yeni sözleşme ve asgari ücret oranında bir aylıkla kaydırılmaya çalışılmasına tepki gösteren eğitim emekçileri ve öğrenciler, yaklaşık üç aydan beridir grevde bulunuyor. Yeni öğretim yılının başladığı günden bu yana bir tek ders bile yapılmadı. Hükümet üniversite yönetimlerini suçlayarak yeni öğretin yılının ilk altı ayının kaybedilmekte olduğunu söylerken üniversite yönetimleri ve çalışanları ise üniversitelerin kaybolması karşısında altı aylık bir kaybı tartışmayacaklarını söylüyor.

Ülkenin en yüksek yargı organına başvuran hükümet grevin yasa dışı olduğu yönünde bir kararın çıkmasını sağladı ancak bu, ne grevlerin ne de işgallerin durdurulmasını sağlayabildi. En son 20 Kasım’da mahkeme ikinci defa grevin yasadışı olduğuna karar verdi ancak grev ve direnişler devam ediyor. Birçok üniversite ise zaten öğrenciler tarafından işgal edilmiş bulunuyor. Mahkeme kararının ilginç yanı ise “Ülkenin, IMF ve AB karşısında sorumluluklarını yerine getirmek zorunda olduğuna” vurgu yapılması. Eğitim Bakanı Konstantinos Arvanitopulos ise ellerinden bir şey gelmediğini ve Troyka kararlarını uygulamak zorunda olduklarını söylüyor. Üniversite yönetimlerinin tutumu ise açık ve net: “İşten atma kararı geri çekilmedikçe konuşacak bir şey yok”.

Sosyal sigortalarda çalışan doktorların binlercesinin işten atılacağı açıklamasının ardından bu alanda da direnişler başlıyor. Doktorlar ve diğer sağlık emekçileri pazartesi gününden itibaren greve başlıyorlar. Faşist bir partiden gelme Sağlık Bakanı Adonis Yorgiadis ise işten atma kararının yapılan anlaşmalar göz önünde bulundurularak alındığını ve «bu şerefi AB ve IMF’ ye vermeyeceğini» söyleyerek sözde sorumluluğu üstleniyor.

Belediye emekçileri ve devlete ait basın yayın kuruluşlarında çalışan emekçiler ise direnmekten hiç vazgeçmediler. Yunanistan radyo ve tv kurumu daha çok işgalcilerin kullandığı karargah binasına benziyor. Yüzlerce polis 24 saat boyunca binaları kuşatma altında tutuyor.

İlaç sanayisinde çalışan emekçiler ise dayatılan toplusözleşme şartlarını kabul etmeyeceklerini belirtiyor grev ve direnişlere hazır olduklarını dile getiriyorlar. İşsizler ise sokaklara ve meydanlara çıkarak seslerini duyurmaya çalışıyor. Coca cola işletmelerinde çalışan emekçilerin grevi devam ederken esnaf ve atölye sahipleri de artık dayanma güçlerinin kalmadığını duyuruyorlar.

Kısacası hükümet ezilen geniş toplumsal kesimlerle ve işçi ve emekçilerle açtığı cepheleri kapatmak olanaklarına sahip değil. Bütün cepheler açık ve sorunlar katlanarak büyüyor.

Sistem partilerine karşı oluşan tepkiler kendilerini sermaye sınıfına satmış olan sendika ağalarına da yönelmiş bulunuyor. Konfederasyonlara karşı duyulan güvensizlik işçi ve emekçilerin ciddi bir bölümünde karamsarlık ve çaresizliklerin oluşmasına neden olmuş durumda. Alınan genel grev kararları ise konfederasyonlar üzerindeki baskılardan dolayı. Uzun bir süreden beridir grev kararları daha çok işçilerin kurduğu komiteler ya da mücadeleden yana tutum alan şubeler tarafından alınmakta. Uzun süreli genel grev ve genel direniş taleplerine kulak tıkayan sendika bürokratları her geçen gün yalnızlaşiırken, mücadeleden yana sendikalar ve yöneticileri ise dar ve sekter tutumlarında ısrar ettikçe geniş kesimleri bir araya getirme olanaklarını kaybediyorlar. Sokaklara dökülen yüz binlerin ortak talepleri etrafında karşı cepheyi örgütleme sorumluluğu taşıyanlar “halk iktidarı” gibi subjektif şartlara denk düşmeyen soyut sloganlarla hareket ettikçe objektif olarak hareketi bölen bir konuma düşüyorlar.

Ancak tüm eksiklerine rağmen emekçiler ve ezilen kesimler sokaklara dökülmeye devam ediyor. Her şeyi sokaklarda verilen mücadele belirleyecektir.

 

Close