Written by 17:29 HABERLER

30 yılda önemli kazanımlarımız var

Avrupa’nın en büyük Alevi örgütlenmesi olan Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) 30. kuruluş yılını kutluyor. Ülke genelinde 160 kadar derneğin üyesi olduğu AABF, Aleviliğin resmi olarak Almanya tarafından muhatap alınmasına öncülük etti. İki dönemdir örgütün genel başkanlığını yapan Hüseyin Mat ile Alevilerin Almanya’daki kazanımlarını ve sorunlarını konuştuk.

YÜCEL ÖZDEMİR

AABF 30. yılını kutluyor. Geriye dönüp baktığımızda AABF’nin hangi aşamalardan geçerek bugüne geldiğini düşünüyorsunuz?

Diğer göçmen toplumlarda olduğu gibi Aleviler de Almanya’ya misafir işçi olarak geldiler. Çalışıp, para kazanıp geri döneceklerdi. Ama bu düşünce gerçekleşmedi ve Almanya’da kalıcı ve ülkenin önemli bir parçası oldular.

Bu gerçekle inançlarını yaşamak ve yaşatmak adına bir araya geldiler ve örgütlendiler. Bir araya gelme zor ve olanaklar çok kısıtlı da olsa gelinen aşamada çok başarılı oldukları söylenebilir. 30 yılın örgütlü mücadelesi sonucunda çok önemli kazanımlara ve başarılara imza attılar.

Kurulduğunda yüzü daha çok Türkiye’deki gelişmelere dönük olan AABF’nin bugün asıl olarak Avrupa’daki Alevilerin sorunlarıyla yoğunlaştığını söylemek mümkün mü?

Doğasında var, göçmen örgütler, göç ettikleri ülkelerde misafir duygusu yaşadıkları için geldikleri ülkenin etkisiyle, yüzünü, cemalini kendi ülkelerine çevirirler. Bu anlayış ve tavır Aleviler için de geçerli oldu.

Zamanla uyum ve dil sorunlarının aşılması, buna paralel olarak yeni jenerasyonun, özelikle Almanya’da doğan ve büyüyen kuşağın örgütlü yapıya dahil olmasıyla, misafir işçi bakış açısı, artık yeni vatan Alamaya anlayışını olgunlaştırdı.

Doğal şekilde gelişen bu süreç, aynı zamanda göçmen ve yabancılıktan kaynaklı sorunların çözümü konusunda sorumluluk üstlenen bir Alevi hareketine dönüşüme neden oldu.

Uyum Zirvesi, sosyal projeler, eyalet ve federal hükümet ile olan ortak çalışmalar doğal olarak Almanya’da Alevilerin sorunlarına ve çözümüne yoğunlaşmayı beraberinde getirdi. Bu perspektifle çok önemli kazanımlar elde edildi. Alevilik dersleri, üniversitelerde Alevilik kürsüsü, eyaletlerde Hak Eşitliği Anlaşmaları gibi önemli adımlar atıldı.

Günlük çalışmanızda daha çok hangi konular ya da sorunlar öne çıkıyor? Nesillere göre Avrupa’daki Alevilerde bir değişim söz konusu mu? Bir “Avrupa Aleviliği”nden söz etmek mümkün mü?

Güzel bir soru, cevabı evet. Kuşaklar arası kültür farklılıkları ve yaşam tarzlarındaki değişim karşılıklı uyum sorunlarının doğmasına neden oluyor. Egemen her kültür, alt kültürleri zamanla ciddi şekilde etkiler. Bu doğal bir gelişmedir. Bizler bu etkileşimden en az hasarla çıkarak, yolumuza devam etmenin mücadelesini veriyoruz.

Avrupa Aleviliği her geçen gün kendini daha da hissettiriyor diyebiliriz. Genç kuşaklar toplantılarını sadece Almanca dilinde yapıyor. Almanca cemler düzenleniyor. Ve ağırlıklı Almanya ve Avrupa’da var olan sorunlara yoğunlaşıyorlar.

Alevililiğin Almanya’da devlet tarafından da bir inanç olarak tanınması genel olarak Aleviler özel olarak Almanya’daki Aleviler için nasıl bir anlam ifade ediyor?

Kendi ülkelerinde inançları inkar edilmesine, kabul görmemesine karşın, Almanya’da 30 yıllık kısa bir örgütlenme sonucunda Almanya, Aleviliği kendine özgü bir inanç olarak tanıdı ve cemevleri Alevilerin ibadet yeri olarak kabul gördü. Bu gelişme dünya Alevi tarihinde bir ilktir. Son derece değerlidir.

Bu sadece Almanya açısından değil, başta Türkiye olmak üzere dünyada Aleviler hangi ülkede yaşıyorsa, onlar açısından da emsal oldu ve özgüvenlerinin artmasına öncülük etti diyebiliriz.

Şu anda kaç eyalette toplam kaç öğrenci Alevilik derslerine katılıyor? Tanımayan eyaletler hangi gerekçeleri öne sürüyor? Bu konuda diğer Avrupa ülkelerinde ne türden gelişmeler söz konusu?

Şu an Alman devlet okullarında bin beşyüz çocuğunuz Alevilik dersleri alıyor. Danimarka, İsveç, Britanya ve İsviçre’nin bazı kantonlarında da Alevilik kendine özgü bir inanç olarak tanındı. Londra’da Alevilik dersleri okullarda veriliyor.

AABF, Federal hükümet tarafından oluşturulan İslam Konferansı ve Entegrasyon Zirvesi’nin içinde de yer alıyor. Özellikle İslam Zirvesi içinde Almanya’nın İslami örgütler bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz? Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’nin (DİTİB) durumu çok tartışıldı. Bu örgütün hala muhatap alınmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Biz kurum olarak İslam Zirvesi’ne gözlemci olarak katılıyoruz. Çünkü biz bir İslam kurumu değiliz. Ancak göçmen bir kurum olarak özelikle Aleviler adına inisiyatif belirlenmesini önlemek ve oluşabilecek sorunların önüne geçmek amacıyla orada bulunuyoruz.

Almanya siyasal İslam’ın ne kadar tehlikeli olduğunu, Ortadoğu’da son yıllarda yaşanan savaşlarda daha net görebildi. Siyasal İslam Almanya’yı da tehdit edecek bir noktaya geldiği de görülüyor. Bu gelişmeler karşısında Almanya İslamı ve mensuplarını kontrol altında tutmayı amaçlıyor. Yani kendi İslamını ve mensuplarını yaratma çabasında.

DİTİB meselesine gelince şunu söylemek yerinde olur: DİTİB eşittir Türkiye Cumhuriyeti devleti diyebiliriz. İki devlet arasında çıkar ve menfaatler neyi gerekiyorsa ona göre hareket ediliyor. Karşılıklı menfaatler ortak olunca gerisi teferruattır.


Bir Alevi inanç örgütlenmesi olarak Almanya’da başlıca talepleriniz nelerdir? Diğer Entegrasyon, yükselen ırkçılık ve artan yoksulluk konusunda AABF olarak ne düşünüyorsunuz?

Biz Aleviler olarak Almanya’da hemen hemen tüm haklarımızı elde ettik. Bir tek kamu tüzel kişilik statüsü var. Müracaatlarımızı yaptık. Bunu da yakında elde edeceğiz.

Uyum, ırkçılık, yoksulluk doğal olarak bizi de etkiliyor. Bu olumsuz gelişmeler karşısında kayıtsız kalmak, suça ortak olmaktır. Bu sorunların çözümünde özelikle diplomasi alanında önemli çalışmalarımız var.

AABF sadece Alevilerin haklarını almak amacıyla kurulmadı. İnsana, doğaya, evrene karşı da kendini sorumlu saymakta ve sosyal projelerle üstüne düşen sorumluluğu yerine getirmeye çalışan bir inanç kurumu olarak görmektedir.

AABF 30. yılını Köln Lanxess Arena’da ‚Yol Sürek Binbir‘ etkinliğiyle kutluyor. Etkinliğin içeriği ve hedefleri nelerdir?

AABF 30. yıl dolayısıyla ‚Yol Bir Sürek Binbir Barış Senfonisi‘ etkinliğini 28 Eylül 2019 tarihinde Köln Lanxess Arena’da gerçekleştirecek. Yol Bir Sürek Binbir Barış Senfonisi etkinliği, dillerin, inançların, kültürlerin harmanlandığı ve kucaklaştığı büyük buluşmanın adıdır. Yaklaşık 20 dil konuşulacak. Bedel ödeyen tüm analar orada olacak. 30’un üzerinde sanatçı dostumuz ve 800 bağlama, koro ve dansçılarımız aramızda olacak. Etkinliğin temelinde Gezi direnişi, motosu barış olacak. Demokrasi, eşitlik, eşit koşullarda bir arada yaşamanın önemine vurgu yapacağız. Doğaya ve tüm canlılara saygıyı hatırlayacağız. Kadına yönelik şiddetti protesto edeceğiz. Çocuk tecavüzlerine en güçlü sesi vereceğiz. Adlarımız ayrı olsa da soyadlarımız aynıdır. Tüm dünyaya ‚gelin canlar bir olalım, diyeceğiz.

Close