Almanya’da koalisyon hükümetinin dağılması ve erken seçimlerin gündeme gelmesi ülkedeki her kesim açısından tartışma ve reaksiyonları hızlandırdı. Basında gelişmeleri farklı yönleriyle değerlendiren makaleleri okurlarımızın ilgisine sunmaya devam ediyoruz.
ARNOLD SCHÖLZEL/JUNGE WELT
Olaf Scholz, „trafik lambası“nın bir yıl boyunca hareketsiz kalmasının ardından büyük bir patlamayla koalisyonu sona erdirdi. “Normal durumdan sapan bir ekonomik gelişmeyi” (Anayasa’nın 109 ve 115. maddeleri) tanımlamayı ve sözde borç frenini gevşetmeyi reddeden FDP’nin önüne geçti. Federal Anayasa Mahkemesi, 15 Kasım 2023’te CDU/CSU siyasetçilerinin talebi üzerine 2021 ek bütçesinin anayasaya aykırı olması nedeniyle geçersiz olduğuna karar vermişti. Bu, federal bütçede öngörülen 60 milyar euronun boşa gittiği anlamına geliyor. FDP, Scholz ve Lindner’in düşündüğü bütçe hilesini tekrarlamak istemedi ama SPD ve Birlik 90/Yeşiller bunu tekrarladı.
Sonuç olarak koalisyonun dağılması an meselesiydi. Çünkü geçtiğimiz yıl yaşanan tartışmaların arkasında, ekonomik krize “çözüm” konusunda birbirine zıt iki kavram vardı ve hala da var. 2007’de ABD mortgage piyasasının çöküşüyle başlayan küresel mali ve ekonomik krizden bu yana, kapitalizmin ana ülkelerinde dolaşıyor. Federal Cumhuriyet’te, sanayileşmiş ülkelere kıyasla şu anda kendisini daha şiddetli bir biçimde hissettiriyor. Ekonomik durgunluk devam ediyor. Perşembe günü Federal İstatistik Dairesi Alman sanayi üretiminin Eylül ayında ağustos ayına göre yüzde 2,5 düştüğünü, otomotiv endüstrisinin yüzde 7,8 ve kimya endüstrisinin ise yüzde 4,3 daha az üretim yaptığını bildirdi. Almanya’nın ihracatı, Batı Avrupa’dan (İngiltere’de yüzde 4,8 düşüş) ve Çin’den (yüzde 3,7 düşüş) gelen talebin zayıf olması nedeniyle aylık yüzde 1,7 düştü.
Alman endüstrisinin devlet sübvansiyonlarına yönelik talepleri giderek artıyor, aynı zamanda Federal Cumhuriyet tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir silahlanmanın ve Ukrayna’daki savaşın finanse edilmesi gerekiyor, sosyal sistemler sallantıda. Her şeyden önce, Alman ihracat silindiri tıkanıyor, dünya ekonomik gücü düşüşün ne anlama geldiğini yaşıyor. İlkbaharda Ifo’nun patronu Clemens Fuest, 1936’da „Führer“ yardımcısı Rudolf Heß tarafından ilan edilen „tereyağı yerine silah“ formülünü gündeme getirdi.
Koalisyonun çöküşü durumun kötüleşmesinin bir sonucudur. Cuma günü, „Ekonomik Geçiş“ başlıklı makalesinde Lindner, kapitalizmde bu gibi durumlarda piyasaya çıkan tek „çözüm“ü önerdi: sanayi ve savaşın cömert finansmanı, ancak sosyal alanda kesintiler yaparak “ borç freni” ne uymak. Friedrich Merz’in de aynı fikirde olacağından emindi: Çünkü Lindner sadece CDU/CSU şablonlarını kopyalamıştı.
Diğer iki koalisyon ortağının krize yönelik “çözümü” elbette tek bir çözüm değil, daha ziyade bir sonraki krizi daha da derinleştiriyor: Üç kompleksi (ekonomik teşvik, sosyal sorunlar ve savaş) yönetmek için ulusal borcu artırmak. Ayrıca SPD ve Yeşiller bu yılki seçimlerde seçmenlerinin büyük bir kısmını kaybetmiş durumda ve bu eğilim daha da hızlanarak devam edebilir.
Seçmenlerin büyük bir kesiminin (Doğu Almanya’da çoğunluk) memnuniyetsizliğinin temel nedeni, militarizasyon ve savaşa katılım.
Bu hükümet bir savaş hükümetiydi, CDU/CSU liderliğindeki bir sonraki hükümet daha da öyle olacak. Bu hükümete oy verenlerin çoğunluğu hala orada. Scholz, 2022’de „silah artı tereyağı“ rotasını belirledi. „Slawa Ukraini!“ programı, devletin gerici-militarist yeniden yapılanmasını, başta Ukrayna faşizminin rehabilitasyonunu ve SPD ve Yeşiller tarafından ağır bir şekilde delinmiş olan Ajanda 2010 sosyal sisteminin korunmasını öngörüyordu. Savaş topu başbakanı, borç frenini hafifletmek için şimdi ilan edilecek olan olağanüstü hali getirdi ve CDU başkanı Merz için sahayı hazırladı. SPD bir kez daha görevini yaptı. (Çeviren: Semra Çelik)