Written by 16:00 ÇALIŞMA YAŞAMI

Alman sanayisi için durum kötü mü?

SERDAR DERVENTLİ

Büyük sermayenin sözcülerine bakılırsa ülke ekonomisi uçurum kıyısında dolanıyor ve bu nedenle devletin kolları sıvaması gerekiyor. Fakat veriler imalat sanayisindeki tekellerin ve büyük işletmelerin durumlarının iyi olduğunu, tedarikçilerin durumlarının iyi olmadığını gösteriyor. Sermayenin yakınmalarını, sosyal alanda tasarruf, sübvansiyonlarda artış, işletme vergilerinin düşürülmesi talepleri izliyor. 1 Mayıs arifesinde sendikaların da sermaye için sübvansiyon talepleri tabloyu tamamlıyor.

Alman sanayicileri bu yıl için karamsar bir tablo çizip ve üretimde yeni bir düşüş bekliyor. Alman Sanayicileri Birliği (BDI) Başkanı Siegfried Russwurm, Hannover fuarının açılışında yaptığı konuşmada, “Almanya 2024 yılında muhtemelen daha da geride kalacak. Sanayi üretiminin bir önceki yıla kıyasla yüzde 1,5 oranında düşmesini bekliyoruz” dedi.

ALMAN SANAYİSİ İHRACAT AĞIRLIKLI

Eğer Russwurm’un tahmini doğru olursa bu imalat sanayisinde üst üste üçüncü düşüş olacaktır: 2022’de imalat sanayisinde üretim yüzde 0,2 düşmüş, 2023’te ise düşüş yüzde 1,2 olmuştur. Bu, üretimin 2018’deki rekor seviyenin yaklaşık yüzde dokuz altında olduğu anlamına gelmektedir; altı yıl önce başlayan düşüş eğilimi hala devam etmekte.

Ancak verilere daha yakından bakıldığında daha olumlu bir tablo ortaya çıkmakta. Olumsuz BDI tahminine rağmen, değişik enstitülerin verileri yakından incelendiğinde tablo o kadar da kötü görünmüyor.

Kuşkusuz ihracat ağırlıklı olan Alman sanayisi, uluslararası piyasalardaki gelişmelere ve rekabete bağlı olarak dalgalanmaya çok açık. Bunu şu verilerde ortaya koyuyor: Önceki yıllarda olduğu gibi, motorlu taşıtlar ve motorlu taşıt parçaları, 269,7 milyar euro ve toplam Almanya ihracatındaki yüzde 17,0’lık payıyla 2023 yılında da Almanya’nın en önemli ihraç malları olmuştur. Makine sanayisinde de durum farklı değil: 2023 yılında Almanya’nın toplam ihracatındaki yüzde14,1’lik payıyla (224,8 milyar euro) ikinci sırada yer almıştır. Kimyasal ürünler yüzde 8,9’luk payla (141,0 milyar euro) üçüncü sırada yer almıştır.

DÜNYA PİYASASI DAHA BÜYÜK…

İhracatta hafiften bir düşüş yaşandığında veya sanayi üretiminde gerileme söz konusu olduğunda bütün sendikalar, “ekonomiyi güçlendirmenin yolu iç piyasanın canlandırılmasından geçer” diyorlar. İç piyasanın canlanması ve ihracat bağımlılığının azalması için alım gücünün yükseltilmesi gerektiğini belirten sendika başkanlarının sesleri ekonominin canlanmasıyla, ihracatın yeniden yükselmesiyle tekrar kesiliyor. 2022 ve 2023 yıllarında olduğu gibi bu yılda milyonlarca işçi ve emekçinin yaşam koşullarını iyileştirmek için gerekli olan reel ücret artışı için mücadele etmekten kaçınıyorlar.

Diğer yanda iç piyasanın gerçek anlamda canlanması için gerekli olan reel ücret artışı bir hayli yüksek. Daha önce de bu sayfalarda belirtildiği gibi, Almanya’daki reel ücretler 2016’nın düzeyinde seyrediyor. Kısacası iç piyasanın canlanması için son sekiz yılda yaşanan ücret kayıpları telafi edilmesi ve ek zam yapılması gerekiyor. Bu da nerden bakılsa yüzde 15-20 arası bir ücret zammı demektir.

Alman sermayesi çok net bir durumla karşı karşıya: İç pazardaki tüketici sayısı 84 milyon dolayındayken AB genelinde bu sayı 448,4 milyon dolayında. Veya bugün dünyanın en büyük otomobil piyasası haline gelen Çin’de 1,4 milyar insan yaşıyor. Bütün dünya gözetildiğinde bu rakam 7 milyar tüketici demek…

Dolayısıyla Almanya’daki reel ücretlerin artması yoluyla canlanacak bir iç piyasa büyük Alman sermayesi açısından çok da can alıcı bir sorun teşkil etmiyor. Onun için asıl can alıcı sorun ülkedeki işçileri daha üretken hale getirip, dünya piyasalarını “Made in Germany” mallarıyla istila etmenin yol ve yöntemlerini geliştirmek oluyor. Aynı zamanda Almanya’da elde ettiği artı değerin bir bölümünü ülke dışındaki pazarları ele geçirmek için “sermaye ihracatında” kullanıyor.

KİMYA SEKTÖRÜ CANLANIYOR

Ülke genelinde imalat sanayisindeki siparişler Şubat ayında Ocak ayına kıyasla yüzde 0,2 oranında hafif bir artış gösterdi. Commerzbank iktisatçısı Ralph Solveen, Handelsblatt gazetesine verdiği bir demeçte, kimya endüstrisine bakmanın özellikle ilginç olduğunu belirtiyor: “Kimya endüstrisinden gelen ürünlere yönelik talebin biraz daha güçlü olması umut verici bir işaret, zira bu sektör genellikle genel ekonominin önünde yer alıyor.”

Kimya sektörüne yönelik ifo sipariş beklentileri de bu yöne işaret ediyor: gösterge Şubat ayındaki eksi 14,9 puandan Mart ayında eksi 2,9 puana yükseldi. ifo endüstri uzmanı Anna Wolf, “Kimya endüstrisindeki sipariş durumu hala arzulanan çok gerisinde olsa da, krizin dip noktası aşılmış gibi görünüyor” diyor.

DÜŞEN ENERJİ FİYATLARI TEKELLERİ RAHATLATTI

Aslında, enerji yoğun sektörlerdeki üretim -kimya endüstrisi tüm sanayi sektörleri arasında açık arayla en fazla enerjiye ihtiyaç duyan sektördür- Şubat ayında üst üste ikinci ay artmıştır. Böylece iki yıldan uzun bir süredir devam eden düşüş eğilimi sona ermiş oldu.

Uzmanlar bunun enerji fiyatlarındaki önemli düşüşten kaynaklandığı konusunda hemfikir. Kimya sektörü de önemli ara mallar ürettiğinden, muhtemelen iyiye doğru bir dönüşü ilk hisseden sektör olacaktır. Genel olarak imalat sanayi Şubat ayında Ocak ayına kıyasla yüzde 2,1 daha fazla üretim gerçekleştirerek üst üste ikinci önemli artışı kaydetmiştir.

Belki hatırlatmakta fayda var; IG Metall ve IG BCE sendikalarının iki yıla yakın büyük sermaye lehine sürdükleri “ucuz enerji” kampanyası böylece ilk meyvelerini de vermeye başladı. Her ne kadar sendikaların, sermaye örgütleriyle birlikte talep ettikleri “Enerji yoğunluklu şirketlere kilovat başına 5 cent”* gerçekleşmedi… ama kilovat başına 6 cent de fena değil! Küçük ve orta ölçekli işletmeler kilovat başına 17,65 cent öderlerken büyük şirketler ise (branşa göre) 13-16 cent arası ödüyorlar. Bu arada normal vatandaş kilovat başına ortalama 42,22 cent ödüyor.

SANAYİDE ARTI DEĞER DAHA AZ DÜŞÜYOR

Sanayideki brüt artı değere bakıldığında da Alman sanayisinin beklenenden daha iyi durumda olabileceği görülüyor. Bu önemli rakam, sanayi üretiminden ara girdilerin çıkarılmasıyla hesaplanıyor, böylece sadece üretim sürecinde gerçekten yaratılan artı değer belirleniyor.

Yatırım şirketi DWS’nin Avrupa Baş Ekonomisti Martin Moryson, bu nedenle artı değerin Alman sanayisinin mevcut durumunu değerlendirmek için daha uygun bir gösterge olduğunu düşünüyor ve HB gazetesine verdiği demeçte, “Tek tek şirketlerin ekonomik faaliyetlerinin ve dolayısıyla bir bütün olarak Alman ekonomisinin artı değerini üretim değil brüt artı değer belirler. Eğer brüt artı değer bir ölçü olarak alınırsa, Almanya hala sanayisizleşmenin çok uzağındadır” diyor.

Tagesschau Mali Redaksiyonu tarafından 21 Nisan günü yapılan bir analizde ise, “Aslında artı değer, Alman sanayisindeki durumla ilgili çok daha rahat bir tablo çiziyor: 2018’in başındaki en yüksek seviyeden bu yana düşmüş olsa da 2023’ün dördüncü çeyreğinin sonunda sadece yüzde beş civarında düşmüş olacak. Karşılaştırıldığında, sanayi üretimi aynı dönemde yüzde 13 gibi önemli bir oranda düştü” deniliyor.

İmalat sektörü için önümüzdeki dönemin kilit sorusu, Avrupa Merkez Bankası’nın (AMB) ne zaman faiz oranlarında düşüşü başlatacağı. Değişik iktisatçılar, AMB başkanı Christine Lagarde’nin ilk faiz indirimini haziran ayında yapmasını ve düşük faizli kredi vanalarını açmasını bekliyorlar.

Sendikalarda faiz oranlarının yeniden düşmesini talep etmekle kalmıyorlar. Aynı zamanda borç freninin kaldırılarak devletin değişik alanlara yönelik harcamalarını artırmasını talep ediyorlar. IG Metall sendikasının, büyük sermaye için talep ettiği 600 euroluk özel yatırım fonunun yanı sıra ileri sürülen bir takım sosyal talepler, sendika yönetimlerinin işbirlikçi tutumlarını hafifletmiyor. Özellikle de hükümetin bir dizi sosyal hakkı gasp etmesine sessiz kalarak destek vermeleri işbirlikçiliğin geldiği düzeyi gösteriyor.

* Almanya’da “enerji yoğunluklu şirket” olarak kimya, demir-çelik vd. işkollarından 350 şirket bulunuyor.

Close