Written by 11:28 POLITIKA

Alman solunda yeni arayış

YÜCEL ÖZDEMİR

Almanya solu yeni yıla yeni bir tartışmayla girdi. Tartışmayı sol sosyal demokrat çizginin önemli simalarından, hem Sosyal Demokrat Parti (SPD) hem de Sol Parti genel başkanlığı yapmış Oskar Lafontaine başlattı. Basın yelpazesinin solunda duran Neues Deutschland, Die Tageszeitung ve Junge Welt gazetelerinde de birkaç gündür değişik boyutlarıyla tartışmayı sürdürüyor. SPD, Yeşiller ve Sol Parti yöneticileri de tartışmaya katılmış durumda.
Lafontaine’nin siyasi geçmişi ve bugünkü pozisyonu hep İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan uzlaşmacı sosyal demokrat çizgi oldu. Hiçbir zaman Marksizmi ve sosyalizmi benimsemedi. Sürekli kapitalizm koşullarında “sosyal adaletin” sağlanmasını talep etti. 1966’da üye olduğu SPD’de istifa ettiği 1999’a kadar, genel başkanlık ve maliye bakanlığı da dahil olmak üzere her kademede görev yaptı. Ancak; 1998’de Gerhard Schröder’i, SPD genel başkanı olarak başbakanlığa taşıyan Lafontaine, 1999’da mali sermayenin dayatmalarına, “Kalbim solda atıyor” diyerek karşı çıktı ve bir anda bütün görevlerinden ayrıldı.
Bir süre partisiz kalan Lafontaine, eski kankası Schröder’in 2003’te ilan ettiği neoliberal program ‘Ajanda 2010’a tepki gösterdi, sendikal hareket, sol parti ve akımlarla dirsek temasına geçti.
SPD içinde ve sokakta yükselen tepkilerin tam ortasında, SPD’den ayrılanlarla Demokratik Almanya Cumhuriyeti (DDR) geleneğinden gelen Demokratik Sosyalizm Partisi’nin (PDS) önce seçim ittifakı sonra parti olarak birleşmesini gündeme getirdi ve bu yönde önemli sorumluluklar üstlendi.
Ama parti içi klikler çatışması nedeniyle Göttingen’de yapılan kongresinden sonra genel siyaseti bırakarak, memleketi Saarland’da yerel siyasete döndü.
Bugün 74 yaşında olan Lafontaine’nin siyasi performansı 15-20 yıl öncesi gibi olmasa da, güncel siyasetin gidişatını kendi ideolojik bakış açısında göre etkilemeye, yönlendirmeye devam ediyor.
Lafontaine şimdi de, başta eski partisi SPD ve Yeşiller olmak üzere değişik partilerinden yaşanan kopuşu yedeklemek için yeni bir “derleme halkçı sol parti”nin kurulmasını önererek yeni bir tartışma başlattı.
Üyesi olduğu Sol Parti’nin bu kopuşu toparlayacak durumda olmadığını ifade ediyor. Pek de haksız sayılmaz. Hükümet partileri SPD ve CDU/CSU dört yıl içinde toplam yüzde 13.8 gibi oy kaybederken, Sol Parti oylarını sadece yüzde 0.6 artırdı. Bu derin fark, Sol Parti’nin arayış içinde olan kitleler arasında çekim merkezi olma özelliğini yitirdiğini gösteriyor. Irkçı-milliyetçi Almanya için Alternatif (AfD) partisinin sistem partilerine tepkileri yedeklediği, aldığı yüzde 12.6 oyla görülüyor. Lafontaine’nin Sol Parti, SPD, Yeşiller ve diğer partilerden ve hareketlerden kopanların buluşacağı, içinde sendikalar ve sosyal hareketlerin de yer alacağı yeni bir parti kurulması için yaptığı önerinin gerçekleme olasılığı, masa başında değil, sokakta yükselecek güçlü bir toplumsal hareketle mümkün görünüyor.
Sol Parti’nin kendisi de nihayetinde Ajanda 2010’da karşı sokakta verilen mücadele üzerinden kurulmuştu.
Fransa’daki sol partilerin tabanının birleşiminden oluştuğu ifade edilen, bu nedenle sıkça örneği verilen Jean-Luc Melenchon’un başını çektiği “Boyun Eğmeyen Fransa” (La France Insoumise) hareketi/partisi de asıl olarak El Khomri Yasası’na (İş Yasası) karşı sokakta verilen mücadele üzerinden şekillenmiş ve son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 19.5 oyla büyük bir çıkış yapmış, dördüncü olmuştu. Melechon’a oy verenler arasında Sosyalist Parti’den Komünist Parti’ye kadar değişik parti ve akımların taraftarlar yer alıyordu.
Lafontaine’nin ilham kaynağının da Melenchon’un “Boyun Eğmeyen Fransa” hareketi olduğu ortada. Bu hareket gelinen aşamada uzun bir geçmişi olan Sosyalist Parti ve Komünist Parti’yi marjinalleştirmiş görünüyor. Arayış içindeki kesimlerin bir bölümünü milliyetçiliğe değil, halkın acil taleplerini savunan, AB’yi eleştiren Melenchon’a yöneltti.
Bugünkü verilerle bakıldığında Almanya’da kısa zamanda benzer bir hareketin ortaya çıkması pek olanaklı görünmüyor. Ancak, kurulacak ya da kurulmayacak hükümetle bağlantı olarak siyasi arayışların hızlandıracağı da ortada. Özellikle, SPD’nin yeniden toparlanıp güç toplanması ihtimali oldukça zayıf. Lafontaine’nin asıl hedefi de eski partisinden kopacaklar…
Öyle görünüyor ki; yıllardır hükümette ya da muhalefette sağ ya da sol burjuva partiler izledikleri politikalardan ötürü işçi ve emekçilere güven veremiyorlar. Fransa’da Macron ve Melenchon’un yaptığı eski ideolojik ve politik söylemlerini “farklı parti” formunda ambalajlayarak, “yeni” diye sunmalarından başka bir şey değil.
Lafontaine’nin önerdiği yeni sol parti emekçi sınıflara acil taleplerinin savunulmasında, dayatılan neoliberal politikaların, ırkçılığın ve milliyetçiliğin püskürtülmesinde bir dayanak ve seçenek olacaksa, tartışmayı izlemekte yarar var.
Ama bilinmeli ki; Lafontaine ve Melenchon’un çizgisi var olan sol sosyal demokrat partilerin daha sağında, orta-sol oldukları, yumuşak karınlarının ise her an ulusalcılığa kayma özelliğini taşımalarıdır.
Lafontaine ve Melenchon’un temsil ettikleri çizgi, gerektiğinde ulusal sermayeyle birleşmeyi de içeriyor. Hem ideolojik bakış açıları hem aşırı sağın baskısı hem de Marksist solun zayıflığı bu alanda işlerini kolaylaştırıyor.

Close