Written by 14:19 KÜLTÜR

Alman tekellerinin karanlık tarihi

Gözde TÜZER

Kuruluşunda beş parasız olan Adolf Hitler nasıl muazzam bir güç yaratabildi? Dönemin şirket patronları ne yaptı? Bu ailelerin kurucuları Hitler idaresinde nasıl gücünü katbekat artırdı? Nazi Almanyası çöktükten sonra ekseriyetinin elini kolunu sallayarak hayatına devam etmesine neden müsaade edildi? Ve neden üzerinden on yıllar geçtikten sonra varislerin çoğu atalarının işlediği suçları kabul etmek için kayda değer bir çabada bulunmuyor, tarihe bu meselelerin müphem kalmasını sağlayacak bir bakış açısıyla yaklaşıyor? Neden bu ailelerin vakıfları, medya ödülleri ve şirket merkezleri Nazi iş birlikçisi kuruluşlarının adını taşıyor? Ve kim bu aileler?

Tüm bu sorular ve cevapları Hollandalı Gazeteci David De Jong’un belgelerle ortaya koyduğu Kronik Yayınlarından çıkan “Nazi Milyarderleri- Almanya’nın En Zengin Hanedanlarının Karanlık Tarihi” kitabında yer alıyor.

De Jong; Almanya’daki milyar dolarlık şirketleri mercek altına alarak, ABD’nin savaş sonrası, Sovyetlere karşı Nazi destekçisi para baronlarına sahip çıktığını gösteriyor. Kitap hanedanların kuruluş hikayeleri, Nazi döneminde yaptıkları ve aile sırlarını anlatırken, okuyucuda bir “kurgu roman” hissi yaratıyor. Ancak tüm anlatılanlar gerçek ve belgelere dayalı. Kimler yok ki belgelerdeki isimlerde…

BMW, DAIMLER, ALLIANZ, PORSCHE, OETKER…

BMW’nin çoğunluk hissedarı Quandt; Daimler- Benz’in eski sahibi Flick; Allianz ve Munich Re’nin kurucularından von Finck; Volkswagen ile Porsche’yi kontrol eden Porsche- Piech; hamur malzemeleri, hazır gıda, bira ve lüks otel imparatorluğunun müsebbibi Oetker aileleri… Bu ailelerinin kurucuları Nazi milyarderleriydi.

David De Jong kitapta söz konusu ailelerin hâlâ milyarlarca avrosu ve ABD doları olduğunu ve varislerin bazılarının ticaret yapmayıp kendilerine miras kalan serveti idare ettiklerini belirterek “Buna mukabil çoğu kullandığımız arabalardan, içtiğimiz kahve ve biralara, kiraladığımız evlere, yaşadığımız topraklara ve hatta tatillerde iş gezilerinde kaldığımız otellere kadar birçok küresel çapta yaygın meşhur markalara sahip” diyor.

PARTİYE VE SS’YE ÜYE ‘PATRONLAR’

Kitapta bu insanların 2. Dünya Savaşı’na giden yolların döşendiği yıllarda ve savaş sürecinde Hitler rejimi ile iş birliği yaptığını, silah üreterek zorunlu ve köle işçi çalıştırarak Almanya ile Nazi işgalindeki topraklarda Yahudi ya da Yahudi olmayan şirketlere el koyarak hem kendilerini hem de şirketlerini zenginleştirdiği aktarılıyor. Üstelik söz konusu kodamanların bazıları Hitler’in ideolojisini sorgusuz sualsiz benimseyen ateşli birer Nazi’ydi. Fakat ekseriyeti sadece ne pahasına olursa olsun işini büyütmeye çalışan, ihtiyatlı, prensip sahibi olmayan fırsatçılardandı. Tümü Nazi devrinde partiye, SS’ye ya da her ikisine de üye oldu.

‘ELLERİNİ KOLLARINI SALLAYARAK SERBEST KALDILAR’

Savaş suçlarını görmezden gelen hatta bu savaş suçlarına ortak olan kodamanlara ne mi oldu? Amerika ile İngiltere siyasi menfaat namına ve ensesinde hissettiği komünizm tehdidinin korkusuyla bu kodamanların ekseriyetini sessiz sedasız Almanya’ya teslim etti. Kitabın arka kapağında anlattığı gibi: “En önemlisi ise ABD’nin siyasi çıkarları adına bu hanedanların suçlarını nasıl akladığını ve kana bulanmış geçmişi nasıl örtbas ettiğini gösteriyor.” Yazar “Almanlar da bu suçlu patronların çoğunun ellerini kollarını sallayarak serbest kalmasına müsaade etti. Tüm bunlar yaşanırken soykırımla bağlantılarına dair ser verip sır vermediler yahut yalan söylediler” diyor.

Close