Written by 12:00 HABERLER

Almanya Barış Konseyi Sözcüsü Willi van Ooyen: Askerden arındırılmış bölge olmalı

NATO ve ABD’nin başını çektiği batılı emperyalist güçlerle Rusya arasında Ukrayna üzerinden gerilim giderek artıyor. Rusya’nın Ukrayna sınırındaki askerlerini çekmek, gerilimi düşürmek için öne sürdüğü şartlar ABD ve NATO tarafından reddedildi. Bu nedenle bölgede silahlanma ve ona bağlı gerilimin bundan sonra da devam edeceği anlaşılıyor. Bu süreçte barış hareketinin gelişmeleri nasıl değerlendirdiğini Almanya Barış Konseyi (Friedenratschlag) Sözcüsü Willi van Ooyen ile konuştuk.

YÜCEL ÖZDEMİR

Sayın van Ooyen, öncelikle Almanya Barış Konseyi olarak ABD, NATO ve Rusya arasındaki gerilimi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Foto: Yeni Hayat

Genel olarak baktığımızda dünyada yeni bir durum var. Sadece Ukrayna ve Avrupa için değil genel bir kargaşa sözkonusu. Çatışmalar artıyor. Bugüne kadar yapılan bütün anlaşmalar artık sürdürülemez halde. Bu nedenle çatışmalar ve gerilim yerine işbirliğini önceleyen, çatışma ve savaş tehlikesini ortadan kaldıracak yeni bir politikaya ihtiyaç var. Güvenlik ihtiyacı duyan bütün ülkelerin endişeleri hep birlikte dikkate alınmalı, askeri çatışmaları ve savaş durumlarını ortadan kaldıracak, azaltacak hazırlıklar yapmak gerekiyor. Bu genel olarak bugünkü duruma bakışımızı ifade ediyor.

Özellikle ABD ve NATO bu gerilim politikasıyla bölgede hangi hedeflere ulaşmak istiyorlar?

Açık olan şu ki, eski egemenlik politikaları sürdürülmek isteniyor. Halbuki, bunu sürdüren ülkelerin ekonomik, politik durumu öncesine göre daha zayıf. Ekonomik kaybı askeri yarışla giderme çabası tam anlamıyla bir yanılsamadır. Emperyalistlerin dünya egemen olarak gücünü artırabileceği yönündeki hayalleri sömürgecilik döneminden beri sürüyor. Şimdi de bunun devam ettirilebileceği sanılıyor. Bu elbette büyük bir hatadır.

Bazıları ABD’nin Rusya’ya karşı gerilimi arttırdığını, ancak gerçekte bir savaş istemediğini savunuyor. Buna gerekçe olarak da ekonomik durumunu ve içerideki sorunları gösteriyorlar. Sizce ABD, Ukrayna üzerinden Rusya ile bir savaşa girmeye hazır mı?

Temel mesele ABD’nin iç meselelerindeki farklılıktan çok dünya üzerindeki egemenliğini pekiştirmek ve Avrupa’daki etkisini sürdürmek istemesidir bence. Bu nedenle askeri seçenekler açık tutuluyor. Gerçekten askeri olarak yapmak istediklerini hayata geçirip geçirmeyeceğini, dünyanın diğer bölgelerinde de aynı sorunlarla karşı karşıya olduğu için zaman gösterecek. Bunlar henüz sonu açık konular. Bugünden kesin birşey sözlemek zor.

HÜKÜMET İÇİNDE FARKLI GÖRÜŞLER VAR

Alman hükümetinin politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Dışişleri bakanı Annalena Baerboch, başbakan adaylığı sırasında radikal bir şekilde Rusya ve Putin’e karşı harekete geçilmesi gerektiğini savunuyordu. Şimdi söyleminde bir yumuşama olduğunu değerlendiriyor musunuz?

Reel politikaya dönüş konusunda birçok işaret var. Özellikle SPD içinde Willi Brand Grubu başından itibaren farklı bir şekilde Rusya ile gerilim olmadan, işbirliği politikasının izlenmesi gerektiğini savunuyor. Savaşçı söylemin gelişmeleri domine etmesini istemiyor. Yine Avrupa’da belli bölgelerin askerden arandırılması öneriliyor. Keza Alman ordusu içinde de farklı bir yaklaşımın olduğunu tahmin ediyorum. İstifa eden Donanma Kuvvetleri Komutanı’nın açıklamalarını bu çerçevede ele almak gerekiyor. Bütün bunlar Almanya’da Rusya konusunda farklı yaklaşımların olduğu anlamına geliyor. Federal Hükümet içinde de farklı görüşler var.

Ama hükümet bir taraftan Ukrayna’ya silah satmayacağını söylerken diğer taraftan her türlü desteğe hazır olduğunu ifade ediyor. En son 5 bin miğverin gönderilmesine karar verildi. Diğer desteklerin devam edeceği de belirtiliyor. Bunların hepsi ne anlama geliyor?

Silah sanayisi her yere silah satmak istiyor. Son yıllarda dünya çapında savaş bölgelerine silah satışının arttığını da gördük. Bu nedenle silah sanayisi ticaret yapmak için savaşa ihtiyaç duyuyor. Ancak politikacılar için durum daha zor. Askeri bütçeyi savaşı kazanmak için arttırıyorlar.

Almanya, Fransa, Rusya ve Ukrayna’nın katılımıyla oluşan ‚Normanya Formatı’nı ayakları üzerine dikmek mümkün mü? Almanya ve Fransa’nın girişimiyle iki ülke arasında bir diyalog süreci başlayabilir mi?

Almanya bir rol oynayabilirdi. Henüz bir karar verilmiş değil. Alman hükümeti her iki durumda da bir rol oynayabilir. FDP içinde askeri saldırı için sesler yükseliyor. Ancak çatışmaya karşı çıkanlar da var. Bu nedenle henüz verilmiş bir karar yok. Siyasiler öncelikle kamuoyunun tepkisini ölçüyor. Bu nedenle savaşa karşı bir kamuoyu oluşturmak büyük bir önem taşıyor.

ASKERİ SEÇENEKLER ENGELLENMELİ

Bütün bu gerilim ortamında barış hareketinin gelişmelere müdahale etme şansı var mı? Ukrayna ve Rusya’da savaşa karşı çıkan güçler var mı?

Bana göre bütün ülkelerde halkın çoğunluğu savaşın çıkmasndan değil engellemekten yana. Savaşı hiç kimsenin kazanmayacağı gün gibi açık. Bu nedenle askeri seçenekler engellenmeli. Bütün ülkelerde var olan savaşa karşı eğilimi harekete geçirerek, gerçekçi-barışçı politikaların sürdürülmesi gerekiyor. Bu çok önemli.

POLONYA VE UKRAYNA ASKERDEN ARINDIRILMIŞ BÖLGE OLABİLİR

Ancak Ukrayna’da savaşa karşı çıkma potansiyeli olan antifaşist, ilerici güçler üzerinde büyük baskılar var. Komünist Parti 2015’te yasaklandı. Sol güçler zayıflatıldı. Rusya tarafından ise Komünist Parti Donbass bölgesindeki cumhuriyetleri bağımsız devlet olarak tanımak için bir öneri yaptı…

Bu öneri elbette yardımcı bir özellik taşımıyor. Bana göre Avrupa’da askerden arındırılmış bir bölge fikrini ilerletmek gerekiyor. Çünkü bizim savaş tehlikesini ortadan kaldıracak, Avrupa’daki nükleer silahların yok edilmesi, orta menzilli silahların kaldırılmasını talep eden inisiyatiflere ihtiyacımız var. Polonya ve Ukrayna gibi ülkeler askerden arındırılmış bölgeler haline gelebilmesi için barış şartlarının belirlenmesi gerekiyor. Bu konuda Avusturya bir örnek olabilir.

O zaman barış hareketinin öncelikli talebinin, Rusya ile AB ve NATO arasında silahtan ve askerden arındırılmış bir bölgenin oluşturulması olduğunu söyleyebilir miyiz?

Askerden arındırılmış, silahsızlandırılmış bölge, daha sonraki gerilimden arındırılmış, ortak güvenlik politikalarının geliştirilmesi için bir başlangıç. Bu yaklaşık 75 yıl önce doğru bir şekilde kurulan, bu düşüncelerin geliştirildiği Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) için de yeni bir görev olabilir. Bu nedenle barış hareketi olarak yeni “Palme 2.0” (Palme Pozisyonu) çerçevesinde Birleşmiş Milletler’in sürece dahil edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Son kamuoyu yoklamasında halkın yüzde 59’nun Ukrayna’ya silah satılmamasından yana olduğu belirtiliyor. Alman halkı arasında savaşa karşı geleneksel tutum devam ediyor mu?

Durum önceden olduğu gibi. Afganistan felaketini yaşadık. Askeri müdahale ancak sefalet ve yıkım getirebilir. Bunu sadece bizim ülkemizdeki insanlar değil, dünya çapında herkes görüyor. Savaşlar ve askeri müdahaleler gerçek çözümler değildir. Bu nedenle politikanın buna göre biçimlendirilmesi gerekiyor.

Almanya Barış Hareketi olarak bu gerilim ve savaş tehditlerine karşı önümüzdeki dönem neler yapmayı planlıyorsunuz?

Malesef halen pandemi sürecinde olduğumuz için çok fazla bir şey yapamıyoruz. Barış hareketi olarak yapılacak geleneksel Paskalya Yürüyüşleri’nde bu konuyu kesinlikle öne çıkaracağız. Öncesin de bazı eylemler yapacağız. 8 Mayıs’ta NATO’nun büyük askeri tatbikatı ‚Defender 2022‘ başlayacak. Bu nedenle aktif olarak savaşa karşı çıkmaya devam edeceğiz.

Karikatür: Tonguç Baykurt / Yeni Hayat


Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan da Rusya ile Ukrayna arasında arabulucu olmak istediğini açıkladı. Bir şansı var mı sizce?

Türkiye bölgede merkezi bir rol oynuyor. Daha önce Azerbeycan ile Ermenistan arasında çıkan çatışmada nasıl bir rol oynadığını gördük. Akdeniz sahasında, Suriye’de Türkiye askeri seçenekleri de dışlamadan hareket ediyor. Asıl soru Türkiye’nin bunu ne kadar sürdürebileceğinde. Bana göre gerilimi düşürme konusunda pozitif bir rol oynaması zor. Korkum bölgede pozisyonunu güçlendirmek için huzursuzlukları körükleyerek yeni savaşlar çıkarma yönüde hareket edecek olması. Ukrayna’ya SİHA satması da bunun bir işareti.


Aktion Aufschrei: Ukrayna’ya silah satılmasın!

„Eylem Çığlığı – Silah Ticaretini Durdurun! (Aktion Aufschrei – Stoppt den Waffenhandel)“ inisiyatifi, kriz ve savaş bölgelerine silah teslimatını yasaklayan bir Silah İhracatı Kontrol Yasası talep etti.

İnisiyatif tarafından yapılan yazılı açıklamada şöyle denildi: Dönemin Başbakanı Angela Merkel 2016’da Ukrayna’daki ihtilaf hakkında, ‚Bu çatışma askeri olarak çözülemez‘ dedi ve ülkeye silah satılmasını reddetti. Bu nedenle Almanya bugüne kadar Ukrayna ordusuna neredeyse hiç silah satmadı” denildi.

Kampanya ve DFG-VK Sözcüsü Jürgen Grässlin yaptığı açıklamada: „Artık kimseye savunma veya savunma silahlarının istenildiği gibi var olmadığını açıklamak zorunda kalmamalı. Herhangi bir silah her zaman bir saldırı için destek olarak kullanılabilir. Aynı zamanda şu soruyu da sormamız gerekiyor: Ne zaman daha fazla silah barış getirdi? Yalnızca 2021’de, resmi ateşkese ve diğer ülkelerden silah teslimatlarına rağmen çatışmalarda en az elli kişi öldü. Yeşiller liderliğindeki Dışişleri Bakanlığı, şimdi yine „Normandiya formatında“ olduğu gibi müzakereleri tercih ediyor. Bu yaklaşımı açıkça destekliyoruz. Silah teslimatları „Normandiya Formatını“ baltalayacak ve ateşi körükleyecektir.“ (YH)


DİDF: Savaş kışkırtıcılığına son verilsin!

Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF) da yaptığı yazılı açıklamada, silahlanmaya ve savaş hazırlıklarına karşı mücadele çağrısında bulundu: “Başta ABD olmak üzere NATO üyesi ülkeler, aylardır Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edeceğini ifade ederek, Rusya’ya karşı sürekli tehditler savuruyor. ‚Rusya’nın olası bir işgale karşı her türlü yaptırıma hazır olması gerektiği, NATO ve dostlarının tek bir ağızdan gereken cevabı vermeye hazır olduğu‘ ifade edilmekte. Yalan-yanlış haberler ve iddialarla Avrupa halkları savaş olasılığına karşı hazırlanmakta. Ocak ayı içerisinde ABD-Rusya, Rusya-NATO, Rusya-AB temsilcilerinin yaptığı görüşmeler de sorunu çözmeye değil, esas savaş kışkırtıcılığının aracı olarak kullanıldı.

Savaş ve silah satışlarından en fazla zarar gören, dünya halkları, işçiler ve emekçilerdir. Savaşı kışkırtanlar, emperyalist ülkeler, zenginler ve silah tekelleridir. Savaş ve silahlanma, sadece savaşın olduğu ülkede yıkıma neden olmamakta, savaşın destekçisi ve yürütücüsü ülkelerde de halklar bundan zarar görmektedir. Savaş ve çatışmalar da ancak işçi ve emekçilerin dayanışması, ortak mücadelesi ile önlenebilir.

Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu olarak herkesi silahlanmaya ve savaş hazırlıklarına karşı mücadeleyi güçlendirmeye çağırıyoruz. Emperyalist ülkelerin pazar kavgasının, silah tekellerinin kar hırsının bedelini halklar ödememelidir. Halkların karşı karşıya getirilmesine karşı, halkların kardeşliğini güçlendirelim.”

Close