Written by 12:01 POLITIKA

Almanya yeniden Bozkurtların yasaklanmasını tartışıyor

Semra Çelik

Almanya’da Bozkurtlar olarak bilinen „Ülkücü“ hareketin yasaklanması için federal hükümete yönelik partiler üstü baskı giderek artıyor. Parti sözcüleri Bozkurtlar’ın faşist bir örgütlenme olduğu konusunda hemfikir. Bu nedenle kültürel farklılık indirimi yapılıp Türkiyeli bir örgüt olduğu için Bozkurtlar’a hoşgörülü yaklaşılmasına karşı çıkıyorlar.
Köln İdare Mahkemesi, Bonnlu iki „Bozkurt“un ateşli silahlarını teslim etmeme girişimine kesin bir dille tepki gösterdi. 20. Daire geçtiğimiz günlerde acil bir kararla silahlara resmi olarak el konulmasına karşı yapılan başvuruyu reddetti.
Daha önce Bonn Emniyet Müdürlüğü spor atıcısı olarak kayıtlı iki asamın silah ruhsatlarını iptal etmişti. Bu kişiler, Ülkü Ocakları olarak adlandırılan aşırı sağcı „Ülkücü“ harekete mensup oldukları için güvenilmez olarak görülüyorlar. Bu karara, Anayasayı Koruma Dairesi tarafından yapılan takipten elde edilen bulgular da eşlik ediyor.
İdare Mahkemesi, gerekçesinde Silah Kanunu’na atıfta bulunarak, „İptal kararının verilmesinden önceki son beş yıl içinde anayasa karşıtı bir derneğe üye olmanın, silah kanunu kapsamında güvenilmezliğin kabul edilmesi için yeterli olduğunu“ belirtti.
Mahkeme, özellikle ilgili kişiler üyeliklerini inkar etmedikleri için, „Ülkücü“ hareketle ilgili bulguları kapsamlı bir şekilde ele aldı. Fotoğraflarda, içlerinden biri eliyle karakteristik kurt işareti yapmaktaydı. Ayrıca „Almanya Türk Demokratik Ülkücü Dernekleri Federasyonu e.V.“ veya ADÜTDF’nin bir yönetim kurulu toplantısında da hazır bulunmuştu.
Bu kuruluş Almanya’daki en büyük „Ülkücü“ çatı kuruluşu olarak kabul ediliyor. Anayasayı Koruma Dairesi’ne göre, aşırı milliyetçi Türk „Milliyetçi Hareket Partisi „nin (MHP) çıkarlarını temsil ediyor. ADÜTDF’ye 7.000 üyesi olan yaklaşık 160 yerel dernek bağlı. İki küçük „Ülkücü“ çatı örgütü de yaklaşık 3400 üyesi olan diğer dernekleri birbirine bağlamaktadır.
Mahkeme ayrıca, dönemin Başbakanı Angela Merkel’in (CDU) büyük koalisyonunun hala iktidarda olduğu 2020 yılına ait bir Federal Meclis kararına da atıfta bulundu. O dönemde CDU/CSU, SPD, Yeşiller ve FDP parlamento grupları, federal hükümeti harekete geçmeye çağıran ortak bir önerge sunmuştu.
Önergenin temel noktası, „Ülkücü“ hareketin Avrupa’daki etkisini geriletmek için Avrupalı ve uluslararası ortaklarımızla birlikte gerekli tüm tedbirlerin alınması ve „‚Ülkücü‘ hareketin derneklerine karşı örgütlenmelerin yasaklanmasının değerlendirilmesi“ idi.

ÜÇ YILDIR ADIM ATILMADI
Kararın 2020 sonunda alınmasından neredeyse üç yıl sonra örgütlere yönelik bir yasaklama getirilmedi. 2022’de Sol Parti milletvekili Sevim Dağdelen’den henüz yeterli adım atılmadığı yönünde eleştiriler geldi. Dağdelen, trafik lambası koalisyonunu „konuyu sürüncemede bırakmama“ konusunda uyardı.
O dönemde Federal Hükümet, Dağdelen’in bir sorusuna verdiği yanıtta „Ülkücü“ hareketin „mevcut Türk hükümetinin üzerinde ve aracılığıyla nüfuz sahibi olduğu“ bir örgütler ağının parçası olduğunu doğrulamıştı. Federal Hükümet, geçmişte kendilerini alenen „Erdoğan’ın askerleri“ olarak tanımlayan bireysel „Ülkücü“ destekçileri ve Türk milliyetçileri hakkında bilgi sahibiydi.
Genel olarak Federal Hükümet, „münferit vakalarda bu tür değerlendirmeler için bir neden olup olmadığına bakılmaksızın“ yasaklama değerlendirmeleri hakkında yorum yapmıyor. „Aksi takdirde, potansiyel olarak etkilenenlerin buna göre hareket etmesi ve yetkililer tarafından alınan operasyonel önlemlerin etkinliğinin bozulması ya da engellenmesi tehlikesi ortaya çıkacağı düşünülüyor.
SPD’li içişleri politikacısı Uli Grötsch 2020’deki ortak önergenin talebinin hala geçerli olduğunu vurguladı. Alman güvenlik makamları „Ülkücü hareketin Almanya’daki kışkırtmalarını“ yakından izlemeye devam edecek.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI HAREKETE GEÇMELİ
CDU milletvekili Christoph de Vries ise görünüşe göre çok az şey olduğu izlenimine sahip. Hristiyan Demokrat politikacı verdiği bir demeçte, „Bildiğim kadarıyla, örgüt yasağının incelenmesinde önemli bir ilerleme kaydedilmedi, bu da Korona döneminde dernek faaliyetlerinin her yerde olduğu gibi durma noktasına gelmesiyle ilgili“ dedi.
De Vries, „Ancak yasaklama işlemlerinin Federal İçişleri Bakanı tarafından, gerekli kaynakların kullanımı da dahil olmak üzere, gerekli ciddiyet ve tutarlılıkla takip edilmesini bekliyoruz“ uyarısında bulundu.
De Vries’e göre, „Ülkü Ocakları“ genel yapısı itibariyle „Almanya’daki en büyük aşırı sağcı örgüt ve aşırı milliyetçi, ırkçı ve antisemitik dünya görüşleriyle Almanya’daki liberal demokrasi için bir tehlike.”  „Ülkü Ocakları ile AKP ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki artan bağlantılardan“ bahseden politikacı bunun „burada acil bir eylem ihtiyacı“ olduğunu gösterdiğini, bu nedenle örgütün en kısa sürede yasaklanması gerektiği görüşünü savunuyor.
Yeşiller milletvekili  Lamya Kaddor ise „Almanya’daki en büyük milliyetçi-aşırı sağcı hareketlerden biri olan Ülkücü hareketin (‚Bozkurtlar‘) yasaklanması bence tutarlı ve doğru olacaktır“ diyor.
FDP’nin içişleri uzmanı Linda Teuteberg’e göre „Ülkü Ocakları „nın anti-semitik, ırkçı ve liberal olmayan ideolojisi „özgür ve savunmacı anayasal devletten net bir yanıt“ gerektiriyor. „Federal İçişleri Bakanı’nın ‚Ülkü Ocakları‘ ile bağlantılı derneklere yönelik bir yasağın mahkeme kararına uygun bir şekilde uygulanıp uygulanamayacağını ve nasıl uygulanabileceğini ciddi bir şekilde incelemesi” gerekiyor. Özgür demokratik temel düzene yönelik her türlü tehdide karşı kararlı adımlar atılırken „kültürel indirim yani Türk faşistlerine hoşgörü yapılmamalıdır“.

Close