Written by 22:50 ÇALIŞMA YAŞAMI

Almanya’da hastalık parası

Yerli ve göçmen işçiler arasında genelde, “Hastalık Parası” (“Krankengeld”) olarak anılan “Hastalıkta ücret ödemesinin sürdürülmesi” (“Lohnfortzahlung im Krankheitsfall”) yasal ödeme, 1970 yürürlüğe girdi ve bugüne kadar sermayenin gözüne bir diken gibi batıyor.

EŞİTSİZLİĞE KARŞI VERİLEN MÜCADELE

Bugün özellikle genç kuşak işçiler için “normal uygulama” olan “Hastalık Parası” uğruna çok çetin mücadeleler verildi. Bu ve diğer haklarının hiçbirinin işçi sınıfına hediye edilmediği ve en küçük iyileştirme için bile uzun süreli mücadelelerin verildiğini değişik vesilelerde genç kuşaklara hatırlatmakta gerekiyor.

İşverenler, işçileri bölmek için yönetici pozisyonda bulunan büro çalışanlarına 1861 yılından itibaren altı hafta boyunca hastalık parası ödemeye başlamışlardı. Onlarca yıl talep olarak gündemde olmasına karşın bütün çalışanları kapsayan “Hastalık Parası” uygulamasına yasal olarak ilk kez 1900 yılında gidildi. Alman Medeni Kanun’u (BGB) 1900 yılında yürürlüğe girdiğinde, BGB’nin 616. Maddesi, Alman Ticaret Kanunu (HGB) veya Alman Sanayi Kanunu’ndaki (GewO) daha özel düzenlemelere tabi olmadıkça, tüm çalışanlar için hastalık dönemlerinde ücretlerin ödenmeye devam edilmesine ilişkin bir düzenleme oluşturdu.

Ancak bu düzenleme de – mevcut düzenlemeler gibi – bireysel sözleşme anlaşmalarına tabiydi. Söz konusu maddede şöyle deniyordu: “Hizmet sunmakla yükümlü olan kişi, kendi kusuru olmayan nedenlerle, nispeten önemsiz bir süre için bunu yapmaktan alıkonulduğunda ücret alma hakkını kaybetmez.”

Tabi o dönemde bugün olduğu gibi çalışma düzenini belirleyen yasaların uygulanmasında gözetilmesi gereken diğer yasalar, ek protokoller ve hakim yorumlarıyla asıl yasanın uygulama alanı daraltılıyordu. 616. Maddede hastalık parasının ödeme süresi belirtilmezken büro çalışanlarının imtiyazlı bir pozisyona getiren ek protokollerde bu süre altı hafta olarak belirtiliyordu. Kısacası yasa büyük bir ölçüde işçiler için uygulanmıyordu.

İşçi sınıfını bölmek için sermaye ve hükümetleri tarafından iyi bir araç olarak değerlendirilen “Mavi” ve “Beyaz yakalı” ayrımı hastalık parası uygulamasında da devam ediyordu. 1930/31 yıllarında “Heinrich Brüning” hükümetinin olağanüstü hâl kararnamelerinin bir parçası olarak, hastalıkta ücretlerin ödenmeye devam edilmesi zorunluluğu getirildi – fakat bu yasa sadece “beyaz yakalı” işçiler için bağlayıcıydı. “Mavi yakalılar” içinse duruma göre uygulama söz konusuydu. Bazı sendikalar toplu sözleşmelerle bu yasanın uygulanması için mücadele verdiler.

“FAZLA YÜK OLUR”

Bu düzenleme savaş sonrası dönemde de prensipte korundu ve “mavi yakalı” işçiler sadece hastalıklarının üçüncü gününden itibaren ücretlerinden daha düşük olan hastalık parası alabildiler. Mavi yakalı ve beyaz yakalı işçiler arasındaki eşitsizliğe (ve bölünmüşlüğe) karşı sendikalar sürekli mücadele verdiler. 1955 yılında Federal Meclise SPD tarafından sunulan yasa tasarısı, yasa değişikliğin sermayeye çok büyük bir mali yük getireceği nedeniyle reddedildi.

Bunun üzerine 1956/57 kışında, IG Metall sendikası Schleswig-Holstein’da on altı hafta devam eden süresiz greve çıktı. Savaş sonrası Almanya tarihinin en uzun grevlerinden biri olarak tarihe geçen bu grevin amacı (diğer şeylerin yanı sıra) hastalık döneminde işçilerin ücretlerinin toplu sözleşme aracılığıyla ödenmesine devam edilmesini sağlamaktı. Grev başarılı bu konuda olmasa da sermayeye ve hükümetine “mavi yakalıların” bu konudaki kararlılığını göstermişti. 1 Temmuz 1957’de çıkarılan “İşçi Hastalık Yasası” (“Arbeiterkrankheitsgesetz”) ile işçilere hastalığın üçüncü gününden itibaren sağlık sigortası tarafından ödenen hastalık parasının, işveren tarafından yüzde 90’a çıkarılması zorunluluğu getirildi. 1961 yılında bu oran yüzde 100’e çıkarıldı. Fakat “Mavi” ve “Beyaz yakalı” ayrımı hala devam ediyordu. Mavi yakalılar hastalıklarının ilk üç günü ücret alamıyorlardı – hastalandıkları için adeta cezalandırılıyorlardı.

1969 yılında çıkarılan ve 1 Ocak 1970’de yürürlüğe giren “Hastalıkta ücret ödemesinin sürdürülmesi” (“Lohnfortzahlung im Krankheitsfall”) yasası ile bu eşitsizlik ortadan kaldı.

SERMAYEYE GERİ ADIM ATTIRILDI!

1994 yılında yapılan bir yasa değişikliği ile “Mavi” ve “Beyaz yakalılar” için hastalık parası uygulaması aynı yasa altında toparlandı. Helmut Kohl’un başbakanlığı altında CDU/CSU ve FDP hükümetinin bu kararı alması bazı kesimler tarafından “başarı” olarak alkışlandı.

1996 başında sermaye örgütlerinin talepleri doğrultusunda Kohl Hükümeti, “Yatırım ve İstihdam için 50 Maddelik Eylem Programını” (“50-Punkte-Aktionsprogramm für Investitionen und Arbeitsplätze”) ilan etti. Bir dizi yasa değişikliğinin içinde hastalık parasının yüzde 80’e düşürülmesi de vardı. Yasa 13 Eylül 1996 kararlaştırıldı ve 1 Ekim 1996’da yürürlüğe girdi.

Gıda sektöründe Bahlsen firmasının yönetimi 15 Eylül’de bütün çalışanlarına gönderdiği bir yazıda, 1 Ekim’den itibaren hastalık parasının bütün çalışanlar için yüzde 80’e düşürüleceği ve bu uygulamadan toplu sözleşme dışında tutulan beyaz yakalıların (aylıkları 6 bin mark ve üzeri olanlar) şimdiye kadar olduğu gibi hastalık dönemlerinde ücretlerini yüzde 100 alacakları yer alıyordu. Bunun üzerine Bahlsen işçileri sendikalarının çağrısını beklemeden süresiz greve çıktılar.

Benzeri bir yazıyı birkaç gün sonra dönemin Daimler Şefi (Mercedes) Jürgen Schrempp, işçilere gönderdi. Daimler aynı gün mektubu kamuoyuna açıklaması üzerine Siemens ve diğer devler, “Yasayı biz de uygulayacağız” açıklaması yaptılar. Patronlar büyük bir zaferin sarhoşluğu içine girerken önce Mercedes Sindelfingen’de 30 bin işçi ardından onlarca fabrikada yüzbinlerce işçinin katıldığı kendiliğinde eylemler başladı. Greve çıkan işçilerin “politik grev yasak olduğu”, “hükümete grevle baskı yapmanın yasak olduğu” gibi saçmalıklarla tehdit etmeler bir işe yaramadı.

Gıda sendikası NGG, greve çıkan işçilerin arkasında olduğu ilan ederken, dönemin IG Metall İkinci Başkanı Walter Riester, “Eğer bir şirket hastalık döneminde ücretlerin ödenmeye devam edilmesini baltalıyorsa o zaman biz neden anlaşmalara sadık kalalım?” diyordu. Hükümetin yasayı kamuda uygulayacağını ilan etmesi karşısında bu alanda örgütlü olan ÖTV sendikası TİS Sorumlusu Peter Blechschmidt, “o zaman ertesi gün her şey durur” diye yanıtladı.

Hükümet yasayı geri çekmedi ama kamuda da uygulayamadı. Sendikalar TİS pazarlıklarında yaklaşık dokuz milyon işçi için hastalık parasının yüzde 100 ödenmesini güvenceye aldılar. Yasa, 1 Ocak 1999’da Gerhard Schröder başbakanlığında geri alındı.

Close