Livia SARAJ / Neues Deutschland
Kadınlar için gerçekten iyi bir sonbahar değildi. Eylül ayı başında partneri tarafından öldürülen Ugandalı Olimpiyat koşucusu Rebecca Cheptegei’nin hikayesi dünya çapında yayıldı. Aynı hafta Berlin’de iki kadın eski partnerleri tarafından öldürüldü. Aynı zamanda benzeri görülmemiş bir süreç başladı:
Fransa’da karısına 10 yıldan fazla süre boyunca ilaç verdiği ve internette erkeklere tecavüz etmeyi teklif ettiği söylenen Dominique Pelicot’ya karşı tecavüz davası açıldı. Cinsel suçlu olan Donald Trump, kasım ayının başında yeniden ABD Başkanı seçildiğinde, daha önce şüphelenilen şey daha da netleşti: Kadınlar için zamanlar hiç de iyi değil ama her şeyden önce daha da kötüye gidiyor.
Artık Almanya’da bu duygunun rakamları var. Bu hafta, Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser ve Federal Kadın Bakanı Lisa Paus, “2023’te kadınlara yönelik toplumsal cinsiyete özel suçlar” durum raporunu ilk kez sundular. Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik toplumsal cinsiyete dayalı suçları kapsamlı bir şekilde araştırmak ve sunmak için yapılan bir girişim bu rapor.
Rakamlar çok ciddi: 2023’te 360 kız ve kadın öldürüldü. Federal İçişleri Bakanlığı, istatistiksel olarak Almanya’da neredeyse her gün bir kadın cinayetinin yaşandığını söylüyor. Genel kabul görmüş bir tanımın olmaması nedeniyle, durum raporunun yazarları tüm kadın cinayetlerini istatistiklere dahil etmeye karar verdiler. Ancak metodoloji sorgulanabilse bile bulgular net kalıyor. Bu cinayetlerin yüzde 80’i, genellikle cinsiyete özgü bir saikin ardından gelen partner ilişkileri bağlamında gerçekleşti.
İstatistiklerde kadına yönelik şiddetin diğer her türü de arttı: Aile içi şiddet yüzde 5.6, insan ticaretinde kadına yönelik suçlar (fuhuş gibi) yüzde 6.9, dijital şiddet yüzde 25, cinsel suçlar yüzde 6.2 arttı. Etkilenen 52 bin kadın ve kız çocuğunun yarısı 18 yaşın altındaydı. Raporlama isteğinin artması nedeniyle mi, yoksa fiili olarak daha yüksek bir vaka nedeniyle sayıların mı arttığı ikincil öneme sahip. Rakamlar Almanya için yüksek ve utanç verici.
Bu bariz acil durumla mücadele etmek için elbette her türlü siyasi önlem tartışılıyor: Örneğin, yıllardır ertelenen Şiddete Karşı Yardım Yasası. Ancak kadınlar Hür Demokrat Parti FDP liderliğindeki Federal Maliye Bakanlığı sonuna kadar bloke ettiği ve yeni Şansölye Adayı Friedrich Merz’e (Hristiyan Demokrat Birlik CDU) güvenmek istemedikleri için uzun vadeli umutlarını başkasına aslında kendilerine yöneltmek zorundalar. Çünkü toplumsal değişim olmadan siyasi önlemlerin hiçbir değeri yok.
Durum raporu sadece bir istatistik derlemesi değil; tüm bu rakamların arkasında insan hayatları var. Kadına yönelik şiddetin toplumun geneline yönelik bir tehdit olarak kabul edilmesi ahlaki bir taviz değil, acil bir gerekliliktir. Hepimizin kadınların artık hayatlarından korkmak zorunda kalmayacağı bir kültüre sahip toplum için çalışmamız gerekiyor.
Çeviren: Semra Çelik