Written by 12:14 KÜLTÜR

Angelina Jolie neden Gazze trajedisinden değil de „katledilen ailelerden“ yakınıyor?

Oscar ödüllü sanatçı Angelina Jolie: “İsrail ciddi suçlar işliyor” diyor. Tel Aviv’de bu manşet oldu, Alman medyası ise sessiz. Yoksa Almanya’da bu konuda düşünce yasağı mı var?

Çarşamba günü, Oscar ödülü sahibi tanınmış aktris ve mülteci örgütü UNHCR’nin eski büyükelçisi Instagram’da bir mesaj yayınladı. Yazısında İsrail’i ve Netanyahu hükümetini destekleyen ve ateşkesi engelleyen devletleri açık ve net ifadelerle eleştiriyor.
İşte instagram mesajının tamamı: “Bu, kaçacak hiçbir yeri olmayan, kapana kısılmış bir nüfusun kasıtlı olarak bombalanmasıdır. Gazze Şeridi yaklaşık yirmi yıldır bir açık hava hapishanesi ve hızla toplu mezara dönüşüyor. Ölenlerin yüzde 40’ı masum çocuklar. Bütün aileler katlediliyor. Dünya izlerken ve birçok hükümetin aktif desteğiyle, milyonlarca Filistinli sivil (çocuklar, kadınlar, aileler) toplu olarak cezalandırılıyor ve insanlıktan çıkarılıyor, aynı zamanda uluslararası hukuka aykırı olarak gıda, ilaç ve insani yardımdan mahrum bırakılıyor. Dünya liderleri insani ateşkes çağrısını reddederek ve BM Güvenlik Konseyi’nin her iki tarafa da ateşkes dayatmasını engelleyerek bu suçlara ortak oluyorlar.”
Bu İsrail’de geniş çapta ve belirgin bir şekilde haber yapıldı. Önde gelen Haaretz gazetesi şu manşeti attı: „Angelina Jolie, İsrail’in Gazze’de sıkışıp kalan nüfusu kasten bombalamasını eleştiriyor.“ Şöyle devam etti: „Jolie, bir Instagram paylaşımında İsrail’in ‚uluslararası hukuku ihlal ederek gıda, ilaç ve insani yardımdan mahrum‘ olan ‚çocukları, kadınları ve aileleri‘ ‚kasıtlı olarak bombalamasını‘ eleştirdi.
The Times of Israel’in haberi şu manşeti taşımaktaydı: „Angelina Jolie: İsrail’in Gazze’deki saldırıları ‚halkı hedef alan bombalamadır, cinayettir‘.“ Bu makale aynı zamanda İsrail’e yönelik temel iddiaları ve onu destekleyen devletlerin suç ortaklığını da yansıtıyor: sivillerin kasıtlı bombalanması, tüm ailelerin öldürülmesi, halkın topyekun insani ablukası, uluslararası hukukun ihlali, ateşkesin ablukası, vb. suçlar…
Yıllardır Brad Pitt’le yaşadığı evlilik anlaşmazlığı her ne kadar Alman medyası tarafından en ince ayrıntısına kadar anlatılmış olsa da, Angelina Jolie’nin son derece net paylaşımına ilişkin Almanya’da sadece birkaç haber yer alıyor.
Berliner Tagesspiegel konuyu ele alıyor ve şu manşeti veriyor: “Gazze toplu mezara dönüşüyor. Hollywood yıldızı Angelina Jolie insanlık trajedisinden yakınıyor.” Almanya’nın (RND) yayın ağı da benzer bir manşete sahip: „Angelina Jolie uyarıyor: Gazze bir ‚toplu mezara‘ dönüşüyor.“
Haberde, aktrisin „İsrail’i, Gazze Şeridi’ndeki hava saldırıları nedeniyle kapalı kıyı bölgesini toplu mezara“ dönüştürmekle „dolaylı olarak suçladığı“ belirtiliyor. „Dolaylı“mı suçluyor?
Jolie paylaşımına da yer veren Südkurier veya RTL.de de “insanlık trajedisine” ve ateşkes çağrılarına odaklanıyor. Konuyla ilgili haber yapan az sayıdaki Alman medyası, İsrail medyasının aksine Jolie’nin asıl suçlamasını manşetten hariç tutuyor: İsrail’in „açık hava hapishanesine“ kapatılmış savunmasız bir halkı kasten ve toplu olarak katlettiği iddiası ve ateşkesi engelleyen devletler (esasen ABD ile aleyhte veya çekimser oy kullanan bazı AB devletleri) suçların suç ortaklarıdır.
N-TV ise “Herkes Angelina Jolie’ye saldırıyor.“ haberini yapıyor. Metin, Jolie’nin „gönderisinin yorumlar bölümünde eleştiri ve nefret mesajlarıyla dolup taştığını“ söyleyerek devam ediyor. Elbette her yerde olduğu gibi sosyal medyada da eleştiri ve hakaretler var. Ancak N-TV muhabirinin, ilk izlenimde olumlu bir tepkiyi yansıttığı görülen yaklaşık 400.000 yorumu değerlendirip değerlendirmediği şüpheli. Halbuki Angelina Jolie’nin Gazze paylaşımı şu ana kadar 3,5 milyon beğeni aldı. Dolup taşmak?

ALMANYA’DA DÜŞÜNCE YASAĞI?
Genel olarak bakıldığında, İsrail’in Gazze Şeridi’ni bombalamasına yönelik eleştirilerin Almanya’da, ABD’de ve birçok Avrupa ülkesinde sıklıkla yumuşatıldığı veya marjinalleştirildiği görülüyor. Bir dizi gösteri yasaklandı ya da dağıtıldı ve eleştiriler sıklıkla „Yahudi karşıtlığı“ olarak çerçevelendi.

Ayrıca Filistin perspektifleri de bastırılıyor. ABD’deki The Intercept’in bildirdiği gibi, medya grubu Axel Springer, dahili ve özel sosyal medya paylaşımlarında İsrail yanlısı duruşu sorgulayan Lübnanlı bir çalışanını kovdu.
Intercept şöyle yazıyor: „İşten çıkarma, son yıllarda Almanya’da Arap ve Filistinli gazetecilere karşı yürütülen karalama kampanyasının ardından geldi.“ Euro-Med İnsan Hakları Monitörü insan hakları grubu 2021’de Alman medya kuruluşlarında Arap ve Filistinli gazetecilerin işten çıkarılmasını araştırdı ve şu uyarıda bulundu: “Alman medya şirketlerini, İsrail yanlısı veya aşırı sağcı grupların karalama kampanyaları nedeniyle Filistinli ve Arap gazetecilerin haksız yere işten çıkarılmasına karşı uyarıyoruz. Bu, Filistinli veya Arap kökenli tanınmış kişilere veya Filistin’in hak ve özgürlüklerine sempati duyan kişilere karşı yalnızca daha fazla ayrımcı saldırıları teşvik edecek tehlikeli bir emsal teşkil edecektir.”
Intercept ayrıca, Springer Group’un haber uygulamasına ölü Filistinlileri az gösterme direktifi verdiğini de bildirdi. Editörlerden İsrail yanlısı haber yapmalarının istendiği söyleniyor. Springer uygulaması Upday’in Avrupa çapında milyonlarca kullanıcısı var.
Kültür sektöründe de Filistinlilerin sesleri bastırılıyor. Berlin’deki  Gorki Tiyatrosu, Yael Ronen’in The Situation adlı oyununun 23 Ekim’de yapılması planlanan performansını „ertelemeye“ karar verdi. Tiyatro, bu kararın nasıl alındığını açıklayan açıklamasında, mevcut „durum“ karşısında aciz olduğunu kabul ederken, „Terör örgütü Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırısı bizi İsrail’in safına koyuyor“ dedi.
Tiyatro, „savaşın büyük bir basitleştirici olduğunu“ ve „dost ve düşman olarak basit bir bölünmeyi gerektirdiğini“ ilan etti ve „eski savaşlarla olan tartışmalarımızın bu yeni savaşta bize yardımcı olmadığı“ sonucuna vardı.
Sonuç olarak, Gorki Tiyatrosu’nda bağlantısız devletlerin önemi üzerine bir tartışma etkinliğine katılması beklenen Srećko Horvat, Paul Stubbs ve Dubravka Sekulić gibi tanınmış uluslararası aydınlar, artık Gorki Tiyatrosu’nu beğenmediklerine, etkinliklerine katılmayacaklarına karar verdiler.
Tiyatroya adını veren Maxim Gorki’yi ve çoğulculuk ve eleştiri ihtiyacını hatırlattılar. Karara bağlı olarak düşünme üzerindeki mevcut yasaklara karşı mütevazı bir protestoda bulundular. “Bu, herkesin zararına olacak şekilde Filistin’i Almanya’daki kamusal söylemden silme çabalarına ışık tutma girişimidir.“ diye tanımladılar. Ve “Bu çatışmanın tüm masum kurbanlarının yasını tutuyoruz ve antisemitizmin tüm biçimlerini kınıyoruz, ancak Almanya ve ötesindeki düşünce yasaklarının mevcut aşamasının, eğer kontrol edilmezse, tam tersine, daha fazla terör ve Orta Doğu’da barışın sağlanmasında kalıcı bir yetersizlik yani daha fazla antisemitizme yol açacağı konusunda uyarıda bulunuyoruz.” dediler.

Çeviren: Semra Çelik
Kaynak:  Telepolis

Close