Written by 12:00 ÇALIŞMA YAŞAMI

Araba üreten tank da üretir

AB’nin ortak ve AB üyelerinin ülke bazındaki silahlanma planları tekellerin iştahını kabartıyor. Üretim kapasitelerini hızla yükseltmek isteyen silah şirketleri yeni üretim tesisleri arıyorlar. Otomobil ve makine sanayisinde onlarca tedarikçi firmadan sonra otomobil tekelleri de silah üreticilerine kapılarını açmaya hazırlanıyorlar. Mart ortasında mali sermaye tarafından düzenlenen bir konferansta, devletlere silahlanmaları için her türlü desteğin verilmesi gerektiği konusunda fikir birliği sağlandı. Diğer yanda Almanya ve Fransa’da sendikalar da sivil üretimin askeri üretime dönüşmesine açıktan destek veriyorlar.

SERDAR DERVENTLİ

“Savunma bütçesi ne kadar olmalı?” Bu soru AB’nin bütün ülkelerinin gündeminde. Öyle ki NATO‘nun üyelerine dayattığı “GSMH’nin yüzde 2’sini silahlanmaya ayrılmalı” doktrini bile yeterli olmadığı için tartışılır hale geldi: Yüzde 3? Yüzde 3,5? Yüzde 5?

YÜZ MİLYARLAR SİLAHLANMA İÇİN!

Mart başında AB Birliği “ortak silahlanma harcamaları” 800 milyar euroluk bir bütçe öngörürken bundan kısa bir süre sonra Almanya’da CDU/CSU/SPD/Yeşiller partilerinden oluşan büyük koalisyon silahlanma için “üstü açık” bir bütçe kararlaştırdı. Buna göre GSMH’nın yüzde 1’in aşan bütün harcamalar devlet borçlarıyla finanse edilecek. Sermaye yanlısı Handelsblatt gazetesi, önümüzdeki on yıl içinde Almanya’nın 1 trilyon euroyu silahlanmaya ayıracağını tahmin ediyor.

Fransa Başkanı Emmanuel Macron, iki yıl önce Fransa’nın 2024-2030 arası silahlanma için 400 milyar euro ek bütçe yaratılması için adımlar atmıştı. Savunma Bakanı Sébastien Lecornu, mart başında “France Inter” radyosuna verdiği bir demeçte, “Savunma bütçemiz yıllık 50,5 milyar eurodan 90 milyar euro çıkması için çalışmalara başladık” açıklamasını yaptı. Şu an GSMH’nın yüzde ikinin üzerinde olan bütçe böylece yüzde dörde yaklaşacak.

Fransa bir adım daha ileri giderek, savaş sanayisinin finansmanı için özel bir fon (FAZ, 20.03.2024) kurmayı da planlıyor. Bütün vatandaşların asgari 500 euro ve en fazla “birkaç bin euro” ile fona yatırarak bir yanda mevduat sahibi olabilecekleri diğer yanda ise ülke savunmasına katkı sunabilecekleri propaganda ediliyor. Maliye Bakanı Eric Lombard, en azından beş yıl vadeyle yatırım yapılacak fondan elde edilecek faiz gelirinin vergiden muaf tutulacağı söylerken faiz düzeyinin ne kadar olacağını söylememesi dikkat çekti.

AB’nin üçüncü büyük ekonomisi olan İtalya 2027 yılında savunma harcamalarını yüzde 1,61’e çıkarmayı hedefliyor. Ülkenin en önemli gazetelerinden biri olan “Corriere della Sera”nın 28 Şubat’ta yayınladığı bir haberde, hükümetin AB ile müzakereleri sürdürdüğünü ve İtalya’nın AB bütçe kriterlerinden muaf tutulması durumunda borçlanarak savunma harcamalarını yüzde 2,5’e çıkarmayı planladığı yer aldı.

AB’nin dördüncü büyük ekonomisi İspanya ise bugün yüzde 1,3 olan savunma harcamalarını yükseltmeyi şimdilik düşünmüyor.

Savunma bütçesini neredeyse yüzde 100 artırarak GSMH’nın yüzde 3,2’sine çıkarmayı kararlaştıran Danimarka bunun yeterli olmadığı görüşünde. Başbakan Mette Frederiksen bu oranın 2026’da yüzde 4’e çıkacağını ve uzun vadede yüzde 5’i hedeflediklerini açıkladı.

Polonya bu yıl içinde savunma bütçesini yüzde 4,7’e çıkaracaklarını ilan ederken Estonya “yakın zamanda yüzde 5’i” hedeflediklerini, Letonya ise 2026’dan itibaren yüzde 5 ila 6 arası bir savunma bütçesine sahip olacakları açıklamıştı.

BORÇLANMA VE ENFLASYON

Avrupa Komisyonu Eylül 2023’te, Avrupa Merkez Bankası’nın (AMB) eski başkanı ve dönemin İtalya Başbakanı Mario Draghi’den, “küresel gerilimlerin arttığı bir dönemde AB’nin ekonomisini ekolojik olarak yenileme ve daha fazla dijitalleştirme çabalarına paralel olarak nasıl rekabetçi tutabileceğine” dair bir rapor yazmasını istemişti.

Eylül 2024’te 400 sayfalık raporu sunan Draghi’ye göre AB her yıl 750 ila 800 milyar euro arası yapması gerekiyor. Aksi takdire AB’nin uluslararası alandaki rakiplerini yakalayamayacağını söyleyen Draghi, bunun AB için “uzun ve acılı bir süreç” olabileceğini belirtti. Raporu komisyona sunarken yaptığı konuşmada, AB’nin 2022-23 arası savunma için yaptığı harcamaların yüzde 80’inin AB dışı tedarikçilere gittiğini ve bunun kesinlikle değişme gerektiğini belirtti.

Dünya genelinde 400 bankerin, iktisatçının ve bir dizi üst düzey devlet memurlarının katılımıyla 12 Mart günü Frankfurt Goethe Üniversitesi’nde “AMB ve gözlemcileri” (“The ECB and Its Watchers”) başlıklı bir konferans* düzenlendi. Goethe Üniversitesi Parasal ve Finansal İstikrar Enstitüsü Müdürü Prof. Volker Wieland, ekrana yansıtılan bir Leopard tankı önünde yaptığı açılış konuşmasında, AB’nin ve AB ülkelerinin silahlanma için borç almalarını ve dolayısıyla parasal ve finansal istikrarı tehlikeye atmaların eleştirmek bir yana, “Savunmada kesinlikle esaslı bir yapılanmaya ihtiyacımız var” diye AB genelinde güçlü bir savaş sanayisinin oluşturulmasını talep etti.

Basında çıkan haberlerde yapılan bütün konuşmalarda “sadece Almanya’nın silahlanma için yapacağı yüzlerce milyar euro harcamanın AB genelinde yüksek enflasyona neden olacağını ama bunun sineye çekilmesi gerektiği” yönünde olduğu yer aldı.

AMB Başkanı Christine Lagarde’nin ise konuşmasında, hiçbir ülkenin bugünkü silahlanma için para biriktirmediğine dikkat çektiği ve dolayısıyla bütün ülkelerin borçlanmak zorunda olduklarını belirttiği çıkan haberler yer aldı. Lagarde, “Fiyat istikrarını sağlamak için gereken her şeyi her zaman yapacağız” dedi.

Mali sermaye kuruluşları arasında devletlere silahlanmaları için her türlü desteğin verilmesi gerektiği konusunda fikir birliği sağlandı. Bu süreçte yükselen enflasyonun emekçilerin yaşamlarını direk zorlaştıracağı ve inanılmaz düzeye yükselecek devlet borçlarının faturasının da gecikmeli olarak emekçilerin sırtına yıkılacağı konferansta gündeme gelmedi haliyle!

BİR UMUT IŞIĞI MI?

Almanya’nın Ukrayna’ya savaş desteğini sürdürmesi için özel bir çaba içinde olan “Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü” (“Kiel Institut für Weltwirtschaft” – IfW), AB ülkelerinin askeri harcamalarını mevcut NATO hedefi olan GSYH’nin yüzde 2’sinden yüzde 3,5’ine çıkarması ve yerli teknolojiye odaklanması halinde Avrupa Birliği’nin gayri safi yurtiçi hasılasının yılda yüzde 0,9 ila yüzde 1,5 oranında büyüyebileceğini varsayıyor.

Mart başında Reuters ajansına bir demeç veren IfW Kiel uzmanlarından Johannes Binder “Orta ve uzun vadede, özellikle Amerikan ekonomik tarihi, bu tür askeri harcamaların verimlilik artışları, yayılma etkileri ve teknolojik ilerlemeler açısından büyük faydalar sağlayabileceğini göstermiştir” derken “mevcut sanayi altyapısıyla Almanya için GSYH büyümesinin muhtemelen bu aralığın üst sınırında olacağını” ileri sürdü.

Savaş yanlısı uzmanların bu tür açıklamalarının “ısmarlama” araştırmalar ve kamuoyunu aldatma amaçlı olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Silah şirketlerinin ve sözde “sadece” sivil üretim yapan büyük tekellerin önümüzdeki döneme ilişkin planlarının hayat bulması için kamuoyu desteği sağlamak üzere bu tür araştırmaların yapıldığı birçok kez kanıtlandı.

Şimdi de değişik silah şirketlerinin ve büyük tekellerin askeri alana yatırım yapmalarını desteklemek üzere bu tür açıklamalar yapılıyor, raporlar (bkz.: www.ifw-kiel.de/) yayınlanıyor. Özellikle ekonominin durgunlaştığı ve kriz belirtilerinin arttığı, büyük tekellerin kitlesel işten atma planlarını hayata geçirmeye başladığı bir dönem savaş sanayisi işçi ve emekçilere “umut ışığı” olarak sunuluyor!

SİVİL Mİ ASKERİ Mİ?

Resmi olarak Alman ordusunun binden fazla teçhizat tedarikçisi var. Bunların kaçı Alman şirketi olduğu konusunda resmi bir bilgi yok. Almanya’da üç yüzden fazla şirket “savunma sanayisi şirketi” olarak anılıyor. Alman Savunma ve Güvenlik Sanayisi Federal Birliği (BDSV) ise web sayfasında 220’den fazla üyesi olduğunu savunma ve güvenlik sanayisinde 135 bin kişinin çalıştığını belirtiyor.

Bu rakamların güvenilirlikleri bir yana bunların içinde “sivil üretim” yaptığını ileri süren fakat savaş sanayisi için de üretim yapan yüzlerce irili ufaklı şirket görünmüyor. Dünya otomotiv devlerinden Volkswagen, Mercedes ve BMW gibi otomobil tekelleri askeri araçlarla milyarlarca ciro yapmalarına karşın bunlar bilançolarda görünmüyorlar. Birkaç hafta önce “silah sanayisine yönelmeyeceğiz” açıklaması yapan dünyanın en büyük otomotiv sanayi tedarikçisi Bosch’un birçok askeri araç için elektronik parçalar ürettiği biliniyor.

Benzeri bir durum makine sanayisi olduğu gibi elektro sanayisi için de geçerli. Bu sanayi dallarında yıllardır askeri araç gereçler için parçalar üretiliyor. Ayrıca üretimi en çabuk tamamen askeri üretime dönüştürmek yine bu sanayi dallarında mümkün. Bu nedenle silah firmaları bütün Avrupa’da başta otomotiv olmak üzere bu sanayi dallarında bulunan ve kapanma tehdidi altında olan işletmelere yöneliyorlar.

Fransa’da savunma sanayisinde aktif olan Europlasma Grubu, Renault’a ait bir dökümhaneyi devralmak için teklif verdi. Asıl olarak atık arıtma şirketi olan Europlasma, silahlanmaya ayrılan bütçeler artmasıyla birlikte askeri bölümlerine ağırlık vermeye başladı. Şirket sorumluları, Fransa’nın batısındaki dökümhaneyi havan mermisi kovanları da üretecek şekilde dönüştüreceklerini ve birkaç yıl içinde Avrupa’nın en büyük havan mermisi üreticilerinden biri haline geleceklerini söylüyorlar. Europlasma CEO’su Jerome Garnarche-Creuillot, otomobiller için süspansiyon kolları ve direksiyon mafsalları gibi demir parçaları üreten dökümhanelerin kolaylıkla havan mermisi üretimine geçebileceğini söyledi. Garnarche-Creuillot, Brittany’deki dökümhanenin birkaç ay içinde 300 bin mermi üretir hale gelebileceği ve üç ila dört yıl içinde de 750.000 mermi üretebileceğini sözlerine ekledi.

ALMANYA’DA MUHTEŞEM ZAMANLAR…

Fransız-Alman silah şirketi KNDS, Şubat ayında törenle Saksonya/Görlitz’de bulunan tren vagonları üreten fabrikayı Alstom şirketinden devralmıştı. Bundan böyle Görlitz’de vagon yerine tank ve zırhlı araçlar üretilecek.

Almanya’nın en büyük silah üreticilerinin başında gelen Rheinmetall, şimdiye kadar otomotiv yan sanayisi için üretim yaptığı Neuss ve Berlin’deki fabrikalarında sadece askeri araç ve gereç üreteceğini açıkladı. 2024 yılında cirosunu yüzde 36 artırarak yaklaşık 9,7 milyar euroya yükseltti. Şirket yönetimi bu yılın başında yaptığı açıklamada, toplam sipariş birikiminin 55 milyar euro ile yeni bir rekor düzeye çıktığını belirtti. Rheinmetall Grup CEO’su Armin Papperger, “Bu bize önümüzdeki yıllar için daha önce hiç yaşamadığımız bir büyüme beklentisi veriyor. İçinde bulunduğumuz yıl için beklentilerimiz muhteşem” dedi.

Tabi bu “muhteşem” durumun devam etmesi aynı zamanda siparişlerin zamanında üretilip savaş taraflarına teslim edilmesini gerektiriyor. Bunun içinde Papperger ve ekibi bütün Avrupa’da yeni üretim alanları arıyor. VW tekelinin Osnabrück’teki fabrikasını kapatma kararını açıklaması üzerine devreye giren Papperger, “bizim ihtiyaçlarımız için çok uygun” diyor. VW Ceo’su Oliver Blume’de bu tür bir çözüme sıcak baktığını değişik şöyle dile getirdi: “Bu tür konulara temelde açığız. Osnabrück ve Dresden’de fabrikalardaki duruma bağlı olarak şirketimiz savunma sanayinde neye ihtiyaç duyulduğunu çok yakından inceliyor.”

Zaten Rheinmetall ve VW tekeli arasında on yıllardır devam eden bir ortak çalışma var. İki şirket bu yakın çalışmalarının bir bölümünü 2010 yılında kurdukları, “Rheinmetall MAN Military Vehicles” (RMMV) ile taçlandırmışlardı. Önümüzdeki dönem daha da yakınlaşmalarının önünde bir engel yok.

Kapatılma tehdidiyle karşı karşıya bulunan Ford Köln için de benzeri “çözümler” aranıyor. Hali hazırda Ford’in Köln’deki tesislerinde uzun süredir askeri araçlar içinde şanzıman üretimi yapılıyor. Değişik branş uzmanları silah şirketlerinin Ford fabrikasının tümünü almak yerine montaj ve dökümhane bölümlerini devralmak isteyebileceklerini bildiriyorlar.

“HİÇ HOŞ BİR DURUM DEĞİL… AMA SİLAHTA ÜRETİRİZ”

Europlasma’nın devralmak istediği dökümhane ile ilgili sendikalar tarafından yapılan açıklamalarda dikkat çekici. Fransa Demokratik Sendikalar Konfederasyonu CFDT temsilcisi Jean-Francois Nanda, “Savaşla ilgili anlaşmalardan hiçbir zaman mutlu olmasak bile, yeni savunma sözleşmeleri üretim eksikliği çeken bazı otomotiv tesislerine yardımcı olabilir” dedi. Fransız otomotiv endüstrisinin istihdam sayısı bakımından Almanya’dan sonra Avrupa’nın en büyüğü olduğuna dikkat çeken sendikacı, “Ancak azalan talep ve daha az parça gerektiren elektrikli araçlara geçişle mücadele zor. Son beş yılda yaklaşık 28 bin kişi işten çıkarıldı ki bu rakam tüm çalışanların yüzde onuna tekabül ediyor” dedi.

Genel İşçi Sendikaları Konfederasyonu CGT sendikasından Mael Le Goff ise, “Herhangi bir niyet beyanı olmasa bile, üretilen mermilerin gerçek miktarı konusunda hala çok fazla belirsizlik var. Savunma alanına üretimin tek başına tesisi çalışır durumda tutması için yeterli olmayacağını düşünüyorum” diye kaygılarını dile getirdi!

IG Metall yönetimi de Görlitz’deki savaş üretimine dönüşümü pespaye argümanlarla meşrulaştırmaya çalışıyor. IG Metall’in Berlin-Brandenburg-Saksonya Bölge Başkanı Dirk Schulze, “Elbette herkes savunma teknolojisi üretimine geçişten memnun değil. Bunu anlayabiliyorum. Ancak ne yazık ki bu dönemde bu üretime ihtiyacımız olduğu da yadsınamaz bir gerçek.” IG Metall Ostsachsen’in Birinci Başkanı Uwe Garbe bu konuda daha açık sözlü: “Gelecekte Görlitz’deki Alstom fabrikasında üretim devam ederse, bu bölge için sırtımızı dönmeyeceğimiz büyük bir fırsattır” (Sächsische Zeitung, 4 Şubat 2025).

SAVAŞ BÜTÇELERİNE HAYIR – SİLAH ÜRETİMİNE HAYIR!

Europlasma Grubu’nun devralmak istediği dökümhanenin bulunduğu Morbihan bölgesinin Parlamento Üyesi Jean-Michel Jacques, Reuters ajansına verdiği bir demeçte, “Otomobil üretmeyi biliyorsanız, askeri araçlar ve insansız hava araçları da üretebilirsiniz; birçok şirket bunu yapabilir” dedi.

Teknik olarak bu tabi ki mümkün – ama mesele teknik bir mesele değil, politik.

AB genelinde artık trilyonlarla ile ifade edilen savaş bütçelerinin faturası bütün ülkelerdeki işçi ve emekçilere çıkarılacağı gibi olası bir savaşın faturası da yine aynı işçi ve emekçilere çıkarılacak – hem de bu ikinci fatura da işçi ve emekçileri sadece maddi olarak değil canlarını da kaybedecekler. Aynı bugün Rusya – Ukrayna savaşında olduğu gibi!

On yıl önce gerçekleşen IG Metall 23. Genel Kurulu’nda “Barış politikası ve Silah Sanayisinin Sivil Dönüşümü” başlıklı kararda şöyle deniyordu: “Uzun vadeli hedef, dünya çapında silah üretiminin ve silah ihracatının tamamen ortadan kaldırılması olmalıdır. Almanya’dan kriz bölgelerine silah ihracatı yapılmamalıdır. IG Metall, halkların barış içinde bir arada yaşamasını bozabilecek eylemleri, özellikle de bir saldırı savaşı başlatılmasını ve Bundeswehr’in ulusal savunma dışında kullanılmasını yasaklayan Anayasa hükümlerine uyulmasını sağlamak için her zamankinden daha fazla çaba içine girmelidir (…). IG Metall, insani yardım bahanesiyle jeopolitik çıkarlar peşinde koşmanın yanı sıra çatışmaları ve savaşları teşvik eden her türlü siyasi eylemi ve kararı reddeder. Savaşlar hiçbir zaman bir çatışma çözümü aracı olmamıştır ve bu nedenle tüzüğümüzün 2. paragrafı uyarınca da reddedilmelidir.”

IG Metall sendikası en üst organının bu kararları hale geçerliliğini korumasına karşın sendika bürokrasisi bunları hiçe sayarak savaş sanayisine açık destek vererek başta üyelerinin olmak üzere bütün işçi ve emekçilerin çıkarına hareket etmektedir. Bu kabul edilebilecek bir durum değildir. Volkswagen tekelinin değişik fabrikalarından bir grup işçinin yayınladıkları açık mektupla aldıkları örnek tutuma destek vermek, bu mektubu yaygınlaştırmak, bireysel tutum olmaktan çıkarıp bütün bir sınıfın tutumu haline gelmesini sağlamak için, “Savaş bütçelerine hayır – Silah üretimine hayır” sloganıyla harekete geçmeliyiz.

* Daha geniş bilgi ve konuşmalar için bkz.: www.imfs-frankfurt.de/en/events/imfs-conferences/the-ecb-and-its-watchers/2025.html

 

Close