Written by 16:22 AVRUPA

Avrupa’dan İsrail’e tam destek

Yücel ÖZDEMİR / Köln

Hamas’ın 7 Ekim sabahı Gazze’den İsrail’e yönelik gerçekleştirdiği “Aksa Tufanı” operasyonu birkaç açıdan bugüne kadar olan ezberleri bozuyor. Denilebilir ki; 6 Ekim 1973’te Mısır ve Suriye’nin ortaklaşa İsrail’e yönelik düzenlediği ve Yom Kippur Savaşı olarak bilinen savaştan bu yana, İsrail ilk kez bu denli kapsamlı bir saldırıya uğradı.

Avrupa basınında da Hamas’ın 5 bin roketle başlattığı, karadan sınırı desteklediği saldırıyı “İsrail’in 11 Eylül”ü olarak tanımlanıyor. Bunca teknolojiye, istihbarata, askeri güce rağmen, saldırının planlandığına dair hiçbir ön bilginin sızmaması, anında yanıt verilmemesi, özellikle sağcı Başbakan Benjamin Netanyahu için “felaket” olarak nitelendiriliyor.

İsrail karşıtı Arap dünyasının “zafer” diye tanımladığı “Aksa Tufanı”ndan sonra İsrail “Demir Kılıçlar”ı çekti ve bundan sonra havadan, karadan, denizden bir fırtınanın kopacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok. Zira İsrail’in Gazze’de yaşayan sivillere bölgeyi terk etme çağrısı yapması, kampları bombalamaya başlaması, Netanyahu’nun “Ortadoğu’yu değiştireceğiz” yönlü açıklamasıyla, başlayan çatışmanın derin kırılmalara yol açacağı anlaşılıyor.

SAVAŞ KARŞITLARININ İŞİ ZORLAŞTI

Bugüne kadar İsrail’in saldırıları ve ambargoları karşısında daha çok savunmada olan radikal dinci Hamas’ın bu kez sivil insanları, gençleri hedef alarak katliamlara imza atması, savaşı başlatan taraf olması, mazlum Filistin halkının ulusal kurtuluş davasını savunmayı zorlaştıracağı gibi marjinalleştirilmesini de hızlandıracak. Bu nedenle uluslararası düzlemde “Aksa Tufanı” Filistin halkının mücadelesine zarar verdiği gibi, yıllardır İsrail içinde barış mücadelesi sürdüren, iki devletli çözümü savunan sol-ilerici güçlerin de elini zayıflatmıştır. İsrail devletinin daha da gericileşmesinin ise önünü açmıştır.

Zaman zaman İsrail’e eleştirilerek yönelterek “iki devletli çözüm” çağrısı yapan Batılı ülkelerin sesi bundan sonra daha alçak çıkacak. Belki de uzun bir süre hiç çıkmayacak. AB Komisyonundan başlayarak birçok AB ülkesi pazartesi günü Filistin’e verdikleri maddi yardımları kestiklerini açıkladılar. ABD, Almanya, Fransa’dan başlayarak İsrail’in güvenliğinin sağlanması için her türlü desteğin verileceği ilan edildi. Bu, Filistin halkı üzerinde emperyalist devletlerin İsrail’e tam desteğiyle askeri, siyasi ve ekonomik ablukanın artacağını gösteriyor. Saldırıdan hemen sonra bir açıklama yapan Almanya Başbakanı Olaf Scholz, İsrail’in güvenliğinin Almanya’nın değişmez dış politikasının öncelikleri arasında olduğunu hatırlatarak, İsrail’in “savunma” adına yapacaklarına tam destek vereceklerinin mesajını net olarak verdi. Perşembe günü mecliste yapacağı konuşmayla bunu daha belirginleştirmesi bekleniyor.

Öyle görünüyor ki; daha önce bu yaklaşıma karşı çıkan güçler de Hamas’ın sivillere yönelik terör saldırısı nedeniyle bu yaklaşıma fazla tepki göstermeyecek. Daha önce ambargoları delmek için Avrupa’dan yapılan girişimlerin benzerleri ise bu kez büyük olasılıkla olmayacak.

Hamas’ın sivilleri de hedefe koyarak ilk saldıran taraf olması bir yanıyla NATO ve Batılı emperyalist ülkelerin kuşatmaya çalıştığı Rusya’nın Ukrayna’ya ilk saldıran olmasına benziyor. Rusya’nın saldıran ülke olması barış hareketini Avrupa’da büyük ölçüde zayıflattı. Tarihsel nedenlerden ötürü İsrail devletinin Filistin halkına karşı yaptığı katliamları zaten temkinle eleştiren Avrupa’daki barış hareketleri şimdi ikinci kez zor bir durumla karşı karşıya. Sorunun tarihsel nedenleri bir yana bırakılarak son saldırıyla sınırlı yapılacak bir değerlendirme, elbette İsrail devletinin gerici politikalarının yedeğine düşme tehlikesini içinde barındırıyor.

Birçok Avrupa ülkesinde Filistinliler tarafından düzenlenecek yardım kampanyalarının durdurulması, Hamas’ın bir terör örgütü olarak ilan edilerek bütün destekçilerine karşı soruşturmaların başlatılması Avrupa’yı bekleyen gelişmelerin başında geliyor. Almanya ve Fransa’da Filistin yanlısı, İsrail karşıtı eylemlerin yasaklanması ya da bunun tartışılması bunu gösteriyor.

İSRAİL GERÇEKTEN HAZIRLIKSIZ MI YAKALANDI?

Saldırıya karşı İsrail’in hiçbir kural tanımadan yanıt vermesi, diğer ülkelerin de “sükunet”ten başka bir açıklama yapmadığı bu süreç bir bakıma İsrail rejimi için bulunmuş “Allah’ın lütfu” gibi. Bu nedenli saldırıya karşı havadan, karadan ve denizden “Kendini savunma hakkı” adına İsrail’in her yola başvurması, özellikle Avrupa’da adeta mübah olarak görülüyor.

Geniş fotoğrafta, Arap ülkeleri ile İsrail arasında son yıllarda başlayan yakınlaşma ve normalleşme süreçleri yeni bir Filistin-İsrail savaşıyla kesintiye uğratılabilir. İsrail ile ilişkileri normalleştirme çabası içinde olan Arap ülkelerinin bir bölümünün Çin ile yakın ilişkiler kurma çabasında olması da ayrıca dikkate değer.

Bütün bunlardan ötürü, Hamas’ın saldırısı uluslararası ilişkilerdeki hesaplarda yeniden gözden geçirmelere yol açabilir. Ancak, Körfez ülkelerinin İsrail ile girmiş olduğu yakınlaşma sürecinin tersine çevrilmesi kolay olmayacağını gösteriyor. Hem de ilk saldıranın Hamas olduğu koşullarda…

Close