Her yıl Davos’ta dünyanın zenginlerini bir araya getiren Dünya Ekonomi Forumu öncesinde zenginlik ve yoksulluk arasındaki uçuruma dikkat çeken İngiliz yardım kuruluşu Oxfam, bu yıl da yayınladığı raporda uçurumun derinleşmeye devam ettiğine dikkat çekti.
Yayınlanan rapora göre, geride bıraktığımız yıl dünya genelinde milyarderlerin serveti bir önceki yıla göre yüzde 12 (günde 2,5 milyar dolar) artarken, aynı süre içerisinde dünyadaki 3,8 milyar insanın serveti ise yüzde 11 azaldı. Dünya nüfusunun neredeyse yarısına denk gelen 3,4 milyar insan günde 5,5 dolar ile geçinmek durumunda. 26 milyarderin serveti ise 3,8 milyar insanın toplam serveti kadar.
Bu iki rakam bile zenginlerin zenginleşmesinin yolunun yoksulların yoksullaşmasından geçtiğini ortaya koyuyor. Buna rağmen Almanya’nın neoliberal ekonomistleri, bir grup azınlığın elindeki zenginliğin artmasıyla yoksulların sayısının artması arasında bir ilişki olmadığını ileri sürüyorlar. Bunların başında ise Ifo Enstitüsü Başkanı Andreas Peichl geliyor. Peichl, Frankfurter Allgemeine Zeitung’a verdiği demeçte, “Fakirler fakirleştiği için zenginler servetine servet katıyor, tezi doğru değildir. Birinin zenginleşmesinin, diğerinin fakirleşmesini gerektirdiği söylenemez” diyebiliyor. Ne var ki, egemen sınıfların zenginliğinin asıl kaynağının daha fazla sömürü yoluyla emekçi sınıfların yoksullaşması olduğu biliniyor. Oxfam tarafından hazırlanan rapor, ülkelerin ve OECD’nin yayınlamış olduğu belgelere dayanıyor.
Raporda özellikle Almanya’nın durumu dikkat çekici. Sanayileşmiş kapitalist ülkeler arasında bir kıyaslama yapan Oxfam, sosyal adaletsizliğin Almanya’da diğer ülkelere göre çok daha yüksek olduğuna işaret ediyor. Halbuki, Almanya uzun yıllar “sosyal devlet”in kalesi olmakla övünüyordu. Özellikle 2003’te SPD-Yeşiller hükümeti tarafından yürürlüğe konulan “Ajanda 2010” ve buna bağlı olarak “Hartz Yasaları” işçi sınıfı ve emekçilerin yaşam koşullarını alabildiğince zorlaştırırken, tekellerin ise daha fazla kar etmesinin önünü açmıştı.
ZENGİNLERİ ORTALAMANIN ÜZERİNDE ZENGİNLEŞTİ
Oxfam tarafından yapılan açıklamaya göre geçtiğimiz yıl içinde Almanya’daki milyarderlerin serveti ortalamanın 8 puan üzerinde yüzde 20 arttı. Başka bir ifadeyle, ülkenin en zenginlerinin elindeki servet, yüzde 87’nin elindeki servete denk düşüyor. Değişik verilere göre 2017’de Almanya’da yılda 1 milyon Euro’dan fazla kazananların sayısı 19 bin olarak tespit edilmişti. Süper zenginlerin yıllık ortalama geliri ise 2,7 milyon.
Bu da Almanya’da zenginlerle yoksullar arasındaki çelişkinin ne kadar derin olduğunu yeterince gösteriyor. Daha önce hükümet tarafından açıklanan ve Oxfam’ın raporunda da yer alan bilgiye göre, Almanya’da halkın yüzde 15,8’i yoksulluk içerisinde yaşıyor. Yine her beş çocuktan birisi yoksul.
ZENGİNLER ÖDÜLLENDİRİLİYOR
Yıllardır bütçeyi gerekçe göstererek eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi alanlarda kısıtlamalar yapan Almanya’daki hükümetler, milyarderlere ve şirketlere ise sürekli vergi hediye gediyorlar. Bu nedenle milyonerlerden alınan vergiler yıldan yıla azaltıldı. Köln’de bulunan Alman Ekonomi Enstitüsü’nün hazırladığı rapora göre, Almanya’da en zenginlerden alınan vergi (Spitzensteuer) 1960’lı yıllarda yüzde 50’nin üzerinde iken SPD-Yeşiller hükümeti tarafından yüzde 47,4’e düşürüldü. Bu oran Hollanda’da yüzde 52, Fransa’da yüzde 54,6, İsveç’te yüzde 57,1. Yine tekellerden alınan vergi bakımından da Almanya bir çok ülkeden daha az vergi alıyor.
Şirketlerden alındığı ifade edilen bu vergi oranları gerçekte ise belirtilenin çok daha altında. Yeşiller Partisi Avrupa Parlamentosu Grubunun isteği üzerine hazırlanan ve Süddeutsche Zeitung’da yer alan habere göre, hiç bir Avrupa ülkesinde (Bulgaristan dışında, o da yüzde 10) ilan edilen oranda zenginlerden vergi alınmıyor. Örneğin Luxemburg’da resmi olarak şirketlerden alınması gereken vergi yüzde 29 iken, gerçekte sadece yüzde 2 alınıyor. Raporda Almanya’da ise resmi olarak şirketlerden alınması gereken vergi oranı yüzde 30 iken bu gerçekte yüzde 20 olarak tespit edilmiş. Bütün bunlar zenginlerin daha fazla zenginleşmesine yol açarken, maaşların sürekli olduğu yerde seyretmesi, artan hayat pahalılığı ise yoksulluğu arttırıyor.
Aynı dönemde düşük ücretli işlerin alabildiğince yaygınlaşması da bu dönemin öne çıkan bir başka özelliği. Sendikaların verdiği bilgiye göre yaklaşık 10 milyon insan herhangi bir işte çalıştığı halde devletten yardım almak zorunda. 2004-2014 yılları arasında yoksulluk tehlikesiyle yaşayanların sayısı iki katına çıktı ve Almanya’da “çalışan yoksulların” sayısı pek çok Avrupa ülkesinden daha fazla. Federal Çalışma Dairesi’nin vergilerine göre, 2017’de 3,6 milyon insan iki işte birden çalışıyordu. Alman Sendikalar Birliği’ne (DGB) yakınlığıyla bilinen Hans Böckler Vakfı, 2005 yılından bu yana zenginlerin servetinin istikrarlı şekilde arttığını, yoksulların ise azaldığına dikkat çekiyor. Düşük gelirli ailelerin yıllık geliri, aldıkları sosyal yardımlarla birlikte ortalama 12 bin 192 Euro olarak tespit edilirken, zenginlerin yıllık ortalama geliri ise 40 bin 639 olarak tespit edilmiş.
ÇÖZÜM: HİÇ KİMSENİN AÇ KALMADIĞI BİR DÜNYA
Almanya’da sınıflararası çelişkilerin derinliği yeni değil. Her yeni rapor olanların bir kez daha hatırlanmasını sağlıyor. Bu raporlarda çözüm olarak ise genellikle “minimal talepler” sıralanıyor. Örneğin asgari ücretin artırılması, milyarderlerden alınan vergilerin artırılması vs. öneriliyor. Bunların çelişkileri ortadan kaldırmadığı açık. Sadece açılan makasın biraz kapanması isteniyor. Görünen derin uçurumun üstünün örtülmesi, böylece “sosyal devlet” içerisinde zenginlerle yoksulların “barış içerisinde bir arada yaşaması” öneriliyor.
Ne var ki, bütün bunların gerçekleşmesi günümüz koşullarında bir hayalden ibaret. Sınıflararası çelişkilerin kısmen azalması, zenginlerden daha fazla vergi alınarak bunun temel alanlar için harcanması da ancak mücadeleden geçiyor. Zenginler ve onların sözcülüğünü yapan hükümetler gönüllü olarak böyle bir politikayı ne geçmişte kabul ettiler ne de gelecekte kabul edecekler. Bu nedenle sınıflar arası çelişkilerdeki derinliğin kapatması, tıpkı Fransa’da Sarı Yeleklilerin yaptığı gibi, sokağa çıkarak, mücadele edilerek mümkün olabilir. Ancak şu unutulmamalıdır ki asıl sorun, gelir adaletsizliğini gösteren makasın biraz az veya biraz fazla olması değil; mevcut kapitalist-emperyalist sistemin sürekli adaletsizlik ve eşitsizlik üretiyor oluşudur. Dolayısıyla gelir adaletsizliği de dahil kapitalist sistemin yol açtığı sonuçlara karşı mücadele, bu sonuçları doğuran kaynağa, yani eşitsizlik ve sömürü üzerine kurulu kapitalist sistemi sorgulama ve değiştirme mücadelesine evrilmedikçe, emekçilerin ve yoksulların kaderi değişmeyecektir. (YH)
OXFAM’IN RAPORUNDAN
– Ekonomik krizden bu yana dünya genelinde milyarderlerin sayısı iki katına çıktı. 2018’de milyarderlerin serveti yaklaşık 900 milyar dolar arttı. Bu da günde 2,5 milyar dolara denk geliyor.
– Aynı zaman diliminde yoksulluktan kurtulan insan sayısı çok az oldu.
– Sosyal adaletsizlik öncelikle kadınları etkiliyor. Dünya genelinde erkekler kadınlardan yüzde 50 daha fazla servete sahip. Kadınlar ortalama olarak erkenlerden yüzde 23 daha az ücret alıyor ve bu da onların sağlık ve eğitimini etkiliyor. Kadınlar yılda 10 trilyon dolara denk gelecek bakım parasını alamıyorlar.
– 1970-2013 yılları arasında zengin ülkelerde zenginlerden alınan vergi oranı ortalama olarak yüzde 62’den yüzde 38’e düşürüldü. İngiltere, Brezilya gibi ülkelerde yoksulların yüzde 10’u zenginlerin yüzde 10’dan daha fazla verdi ödedi. (YH)
Milyarderler Davos‘ta buluştu
İsviçre’nin Davos kentinde düzenlenen dünya ekonomik forumuna katılan kapitalistler mal varlıklarını son 10 yılda katladı. Bloomberg analistleri, aralarında Mark Zuckerberg, Bill Gates ve Rupert Murdoch gibi isimlerin bulunduğu sermayedarların 2009 ile 2019 yılındaki servetlerini listeledi. Listedeki 12 ismin mal varlıklarının toplamı 175 milyar dolara yükseldi.
UBS ve PwC milyarderler raporuna göre, küresel milyarderler 2009’da 3.4 trilyon dolar olan servetlerini 2017 yılında 8.9 trilyon dolara yükseltti.
Davos’a Hindistan’ın en zengin insanı Mukesh Ambani’den, Facebook Kurucusu Mark Zuckerberg’e, JP Morgan CEO’su Jamie Dimon’dan Microsoft Eski Patronu Bill Gates’e kadar çok sayıda milyarder katıldı. Davos’a katılan bu isimlerin ortak özelliği, 2009-2019 yılları arasında servetlerine servet katmaları. (YH)