Written by 13:01 POLITIKA

Barış gösterisinden insan portreleri

İZLENİM / YÜCEL ÖZDEMİR

25 Kasım günü Berlin’de hava kapalıydı. “Yağmur yağdı yağacak” havası vardı… Brandenburg Tor’un batı yakasında başlayan yürüyüşe barış güvercinlerinin üzerinde olduğu mavi bayrakların, barış çağrılarının yazılı dövizlerin damgasını vurduğunu söylemek mümkün. Örgüt kortejlerinin sayısı bir hayli azdı. Ancak eylemde kendi yazdıkları dövizlerle eyleme katılan sıradan insanların fazla olduğu görülebiliyordu.

Küçük bir karton üzerine yazdığı ve sopaya taktığı “Bütün dünyaya barış” (Frieden für ganze Welt) döviziyle yürüyüşe katılan ve adının Beate olduğunu söyleyen kadın da bunlardan biriydi. Yanında bir arkadadaşı da vardı. Küçük dövizi yürüyüş boyunca değiştirerek taşıdılar. Dövizi Ukrayna savaşı başladığında hazırladığını anlatan Beate şunları söylüyor: “Bu dövizi iki yıldır evde saklıyorum. Her eylem olduğunda alıp geliyorum. Sadece Ukrayna’da değil bütün dünyada barış istiyorum. İnsanların öldürülmesine artık son verilmeli. Gelişmelerden çok tedirginim. İki oğlum da Berlin’de polis. İsrail’in Gazze’ye saldırmasından sonra çocuklarım da tedirginlik içinde. Çünkü Berlin’de her gün bir eylem oluyor. Çok sayıda Türk, Kürt, Arap arkadaşları var. Buna rağmen huzursuzlar. Savaş uzakta olsa da aslında bize yakın olduğunu ailece son günlerde yaşayarak gördük” diyor. Beate’yi en fazla tedirgin edense radikal İslamcılar.

Brandenburg’dan eyleme katılan Kerstin, kırmızı ceketinin üzerine sarı boyayla “Ben Rusya’yla savaşta değilim” yazarak katılmış. Bu yıl 25 Şubat’ta yapılan büyük eylemde de yerini almış. Yazının hikayesini ise şu şekilde anlatıyor: “Dışişleri Bakanı Baerbock, ‚Biz Rusya’yla savaştayız‘ dediği zaman çok sinirlendim. ‚Biz niye savaşta olalım ki‘ diye düşünmeye başladım. Bu nedenle ona yanıt olsun diye ceketime cevap olarak bunu yazdım. Ben bir vatandaş olarak Rusya ile savaşta değilim, olmak da istemiyorum. Bu savaşın biz sıradan vatandaşlara ne kadar zarar verdiğini yükselen enerji fiyatlarıyla gördük. İnsanlar savaşın etkilerini hissettikçe eylemlere katılacaklar. Bu nedenle umutluyum. Baerbock da hak ettiği cevabı alana kadar bu ceketi eylemlerde giymeye devam edeceğim” diyor. Kerstin, Köln’den geldiğimi öğrenince, “Batı Almanya’da sevdiğim tek şehir Köln. Birkaç kez gittim. Renkli, çok kültürlü. Gidince selamlarımı götür” diyor. Üzerime aldığım selamı tren gece ikiye doğru Ren Köprüsü üzerindeki Hohenzollern Köprüsü’nden geçerken Köln’ün sembolü Dom Kilisesi’ne ilettim.

Eylemin en renli simalarından birisi, kırmızı şemsiyesinin üzerine barış sembolleri, atom silahlarına karşı logolar, değişik taleplerden oluşan yazıları çengelli iğneyle takan Manfred idi. 75’e yakın yaşıyla ağır aksak, tuttuğu renkli şemsiyesiyle yürüyordu. Şemsiyenin üzerine “Silah istemiyoruz. Savaş istemiyoruz. Halkların kardeşliğini istiyoruz” gibi değişik talepler yazmıştı. Göğsüne astığı kartonda da “İnsan olarak doğdum. İnsan hakları bizim için var. Her yerde” yazıyor. Manfred, yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle yürüyüş kolunun biraz kenarına çekilerek nefeslenmek istediğini söylerken, “Dünyanın durumu hiç de iyiye giriyor. Her yerde savaş var. 50 yıldır bu çekilde barış için yürüyorum. Gücüm yettiği kadar da yürümeye devam edeceğim. Çünkü barış için bundan başka elimden gelen, yapabileceğim bir şey yok” diyor.

Ömrünü barışa, halkların kardeşliğine adayan Manfred, ilerlemiş yaşına, son yıllarda dünya çapında yaşanan savaş ve silahlanmaya rağmen umutsuz değil. Savaşın olmadığı bir dünyanın bir gün kurulacağına inancını koruyor.

Eyleme katılan pek çok kişi bu duygu ve düşüncelerle mitingden ayrılırken, elbette savaş baronları da bu sesi duydular. Şimdilik duymamazlıktan gelseler de, geri adım atmaya yanaşmasalar da barışı talep edenlerin sayısı arttıkça hak ettikleri cevabı alacaklarını da biliyorlar.

Close